Değerli kardeşlerim.

Son günlerde “Şehitlerimize rahmet, Filistine destek ve İsraile lanet” maksadı ile İstanbulda yüksek katılımlı bir toplantı-yürüyüş tertiplenmişti. Bazı müslümanlar ellerine yeşil kelime-i tevhidin yazılı olduğu bez parçaları (Bayrak) ile toplantıya katıldılar. Bu yüzden Kalpleri, beyinleri satılmış, dış güçlerin içerdeki, piyon ve destekçileri tarafından amansız bin propaganda başlamış, kıyametler kopartılmaya çalışılmıştı. Bazı insanlar: Hilafet geliyor!... Hilafet istiyorlar diye büyük bir yaygara yapmışlardı. Müslümanlara, özellikle kelime-i tevhid ve kelime-i şehadete cehaletlerinden dolayı utanmadan, şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklarda dil uzatmaya, karalamalara, saldırmalara başladılar. Bu insanlar ülkemizdeki cinsiyet değişimi için yapılan çalışmalara, çirkin LGBT teşviklerine, faaliyetlerine ses çıkarmazlar. Üstelik köşelerinde, ekranlarında destek de verirler… Bu insanlar anamızın, kızımızın, minik kız evlatlarımızın çırılçıplak soyunmasına karşı çıkmazlar, üstelik destek de verirler. Nedense bazı insanlar Yeşili gördükleri zaman: Kırmızıyı gördüğü anda hemen hücuma kalkan bir kısım hayvanlar gibi aklı, mantığı, kişilerin inanç ve hürriyetlerini bir kenara bırakarak hemen yaygaralar yapmaya, Hilafet geliyor!... Diye bağırmaya başlıyorlar. Ayne Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in taktiklerini uygularlar… “Sakın Kur’an’ı dinlemeyin” diye yaygaralar yaptıkları gibi bunlarda Şeriat geliyor, hilafet geliyor diye bağırıp, çağırmaya başlarlar…

Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak: “İsteyen iman etsin. İsteyen de kafir olsun.” buyuruyor. Pek tabii inanmayanların inanmama hakkı olduğu gibi, inananların da inanma hürriyeti ve hakları vardır. İnancına göre kutsalları, değer verdikleri vardır. Bir Müslümanın elinde kelime-i tevhid yazılı bir bez ya da pankartla yürümesinden daha tabii ne olabilir? Eline böyle bir bayrak aldı diye hilafeti mi getirecek? Türkiye’de yaşayan bir kısım hainleri istisna edersek Şehitlerimizin kanlarından rengini alan Türk bayrağının manevi değerini bilmeyen var mıdır?... İSLAM dinine göre kelime-i tevhid ve kelime-i şahadet nedir? Hangi manaları ihtiva ederler? Bu hususta dini kitaplarımızda çok geniş bilgi ve malumatlar vardır. Kısaca hep birlikte hangi manaları ihtiva ettiklerine bir bakalım: Şu kesin bir hükümdür ki; Bir insanın Müslüman olabilmesi için inanması gereken bazı temel ilkeler vardır. Bunların neler olduğu, kelime-i şehadet ve kelime-i tevhitte öz olarak belirtilmektedir. Kelime-i tevhidi ve kelime-i şehadeti dili ile söylemek, kalbi ile tasdik edip, bunların anlamlarını bilip ifade ettiği manaya inanmak, her Müslüman’ın öncelikli görevidir. Kelime-i tevhidi dili ile söylemeyen, kalbi ile tasdik etmeyen Müslüman olamaz. Bilindiği gibi İslam dininin şartları beştir bunlardan bir tanesi de kelime-i şahadettir. "Kelime-i tevhîd" tüm semâvî dinlerin ortak inanç esaslarının temelini teşkil eder. Bu temele dayanmayan inanışların ve ibadetlerin tümü batıldır, Allah'ın yanında makbul değildir. Nitekim, Cenab-ı Allah'ın göndermiş olduğu elçilerinin tümüne vahyettiği ve insanlara tebliğ edilmesini istediği en önemli husus, "Tevhîd" inancının esasını teşkil eden bu kutsal kelimedir. Hak Teâlâ, Kur’an-ı Kerîm'de, son elçisi Hz. Muhammed’e (SAS) hitaben: "Senden önce hiçbir rasûl göndermedik ki ona; benden başka ilâh yoktur, şu hâlde bana kulluk edin, diye vahyetmiş olmayalım" (el-Enbiyâ, 21/25) buyurmakla bu gerçeği dile getirmiştir. “La ilahe illallah Muhammedürresûlullah” sözüne, kelime tevhid/Allah’ı birleme sözü diyor. Anlamı şöyledir: “Allah’tan başka hiç bir’ilah yoktur, Muhammed, Allah’ın Resûlü yani elçisidir.” Allah’ın birliğine inanan kimselere de “ehl-i tevhîd” denilir. Kelime-i sehadet de: “Eşhedü ellâ ilâhe illallâh ve eshedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh” seklinde olup anlamı söyledir: "Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka hiç ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve peygamberidir.” Kelime-i tevhid İslâm akidesinin en veciz ve en özlü bir şekilde ifadesidir. Çünkü Allah’ın varlığına, birliğine ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğuna inanan kimse; Allah’ın meleklerine, melek vasıtasıyle indirilen Kur’an-ı Kerim’e de inanır. Kur’an-ı Kerim’e inanan ise onun ihtiva ettiği bütün hükümlere inanır. Öyle ise kelime-i tevhidi dili ile söyleyip kalbi ile tasdik eden kimse İslam’ın bütün esaslarına inanmış olur. Kelime-i tevhid kısa ama ihtiva ettiği mana çok geniştir. Bu hususu Yunus Emre’miz söyle ifade eder: “Dört kitabın manası- Lâ ilahe illallah.” Her Müslümanın üzerine hayatında en az bir defa da olsa kelime-i tevhidi veya bu anlamda olan kelime-i sehadeti söylemesi farzdır.

Çünkü bu, insanın Müslüman olduğunun belirtisidir. Peygamber Efendimiz (SAS), konuşmaya başlayan çocuklarımıza kelime-i tevhidi öğretmemizi emrederek: "Çocuklarınız düzgün konuşmaya başladığı zaman onlara “lâilâhe ilallâh” demeyi öğretiniz" buyurmuştur. (Nebbani elfethul kebir 1-85) Yine bunun gibi sonradan Müslüman olanlara da kelime-i tevhid veya kelime-i sehadet söyletilir, Dinimiz, kelime-i tevhidi içtenlikle söyleyen kimsenin cennete gereceğini bildirmiştir. Peygamber Efendimiz (SAS) Bir diğer hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmaktadır: “Kim kalbinden gelerek ihlâsla Lâilâhe illallah derse cennete girer” buyurmuştur. (Alusi keşful hafa II.63) Kıyamet gününde Peygamber Efendimizin şefaatına en fazla mazhar olacak olan, kelime-i tevhidi içtenlikle söyleyen kimsedir. Bunu, Ebû Hüreyre (RA)’dan rivayet edilen bir hadis-i şeriften öğreniyoruz. Ebû Hüreyre (r.a.) Peygamber Efendimizden çok hadis rivayet eden sahâbîlerin başında gelir. Kendisinden 5374 hadis rivayet edilmiştir. Müslüman olduktan sonra Rasûlullah’ın yanından hiç ayrılmamış, işittiği her sözünü, gördüğü her fiilini öğrenerek ümmete aktarmıştır. İste bu büyük sahâbî der ki: Bir gün Hz. Peygamber’e:

“- Yâ Rasûlellah, kıyamet gününde insanlar içerisinde senin şefaatine en ziyade kim mazhar olacak?” diye sordum. Hz. Peygamber:

“- Ey Ebû Hüreyre! Hadis öğrenmek için sende gördüğüm aşırı düşkünlükten dolayı bu hadisi senden evvel kimsenin bana sormayacağını zaten tahmin ediyordum.

“Kıyamet gününde insanlar içerisinde şefaatime en ziyade mazhar olacak kimse, içinden halis olarak ‘Lâilâhe illallah’ diyendir" buyurdu. (Buharı ilim 33).

Müslümanın ilk sözü “lâilâhe illallâh’ olduğu gibi son sözü de bu olmalıdır. Nitekim ümmet içerisinde haram ve helali en iyi bilen Muaz b. Cebel (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (SAS) “Kimin son sözü “lâ ilâhe illallâh" olursa cennete girer” buyurmuştur (Ebu Davud Cenaiz 15-16). Bu sebeple ölmek üzere olan kimseye kelime-i tevhid telkin edilir. Nitekim yüce Peygamberimiz (SAS): “Ölmek üzere olan kimselerinize “lâ ilâhe illallâh” demelerini telkin ediniz” buyurmuştur (Ebu Davud Cenaiz 15-16). Böylece insanın ilk sözü kelime-i tevhid olduğu gibi son sözü de kelime-i tevhid olmuş olur. Bir şairimiz bunu ne güzel ifade etmiş:

Özde, sözde, dilde, seste Allah bir!

Yer ettikçe can kafeste Allah bir!

Böyle geldik, böyle gitmek dileriz

İlk nefeste, son nefeste Allah bir.

Ayrıca zaman ve fırsat buldukça kelime-i tevhidi çokça söylemeliyiz. Bunu dilimizden hiç eksik etmemeliyiz. Zira bunun sevabı çoktur, çok faziletli bir iştir. Ebû Saîd el-Hudrî’den (RA) Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Mûsâ (AS): "Ya Rabbî! Bana bir şey öğret, onunla seni zikredeyim, sana dua edeyim” dedi. Allah: “Lâ ilâhe illallah, de” buyurdu. Mûsâ (AS): “Yâ Rabbî! Bütün kulların bunu söylüyor” dedi. Allahu Teâlâ: “Ey Mûsâ! Yedi kat gök ve yedi kat yer terazinin bir kefesine konsa, "lâ ilâhe illallâh” da bir kefesine konsa onların hepsine ağır basar” buyurdu (El Heysemi 82). Kelime-i tevhid öyle bir nurdur ki, insanın hem bu dünyasını hem de ahiretini aydınlatır. Kelime- tevhidi dilimizle söylemek çok güzel bir şeydir fakat yeterli değildir. Asıl olan kelime-i tevhidin gereğini yapmaktır. 0 da tam manasıyla Allah’a teslim olmaktır.” (Alıntı: DR. Durak Pusmaz)

Değerli kardeşlerim:

Kelime-i Tevhid ve kelime-i şehadet hakkında yazılacak söylenecek çok hadisi şerifler ve malumatlar vardır. Ancak fazla uzatmamak için bu kadarla iktifa ediyoruz. Varsın inanmayanlar hoplayıp dursunlar. Unutmayalım ki, dinin sahibi HZ. Allah (cc) dır. Mutlaka nurunu tamamlayacaktır. Er ya da geç zalimlerin cezasını verecektir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki: Cenab-ı Hak ihmal etmez, ancak mühlet verir. Kafirlere, zalimlere verdikleri mühlet bir gün mutlak son bulacak ve Huzuri ilahide hesaba çekileceklerdir. Bizim isteğimiz, arzumuz, duamız: Yarabbi son nefeslerimizde imani kâmil ile dilimizde “Lailahe illellah muhammedürn resulullah” veya: “Eşhedü en lailahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” diyerek son nefesimizi vermeyi, çene kapatmayı cümlemize nasıp eylesin inşallah… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz…

QOSHE - Kelime-i şehadet ve kelime-i tevhid…. - Ali Sandıkçıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kelime-i şehadet ve kelime-i tevhid….

19 1
17.02.2024

Değerli kardeşlerim.

Son günlerde “Şehitlerimize rahmet, Filistine destek ve İsraile lanet” maksadı ile İstanbulda yüksek katılımlı bir toplantı-yürüyüş tertiplenmişti. Bazı müslümanlar ellerine yeşil kelime-i tevhidin yazılı olduğu bez parçaları (Bayrak) ile toplantıya katıldılar. Bu yüzden Kalpleri, beyinleri satılmış, dış güçlerin içerdeki, piyon ve destekçileri tarafından amansız bin propaganda başlamış, kıyametler kopartılmaya çalışılmıştı. Bazı insanlar: Hilafet geliyor!... Hilafet istiyorlar diye büyük bir yaygara yapmışlardı. Müslümanlara, özellikle kelime-i tevhid ve kelime-i şehadete cehaletlerinden dolayı utanmadan, şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklarda dil uzatmaya, karalamalara, saldırmalara başladılar. Bu insanlar ülkemizdeki cinsiyet değişimi için yapılan çalışmalara, çirkin LGBT teşviklerine, faaliyetlerine ses çıkarmazlar. Üstelik köşelerinde, ekranlarında destek de verirler… Bu insanlar anamızın, kızımızın, minik kız evlatlarımızın çırılçıplak soyunmasına karşı çıkmazlar, üstelik destek de verirler. Nedense bazı insanlar Yeşili gördükleri zaman: Kırmızıyı gördüğü anda hemen hücuma kalkan bir kısım hayvanlar gibi aklı, mantığı, kişilerin inanç ve hürriyetlerini bir kenara bırakarak hemen yaygaralar yapmaya, Hilafet geliyor!... Diye bağırmaya başlıyorlar. Ayne Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in taktiklerini uygularlar… “Sakın Kur’an’ı dinlemeyin” diye yaygaralar yaptıkları gibi bunlarda Şeriat geliyor, hilafet geliyor diye bağırıp, çağırmaya başlarlar…

Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak: “İsteyen iman etsin. İsteyen de kafir olsun.” buyuruyor. Pek tabii inanmayanların inanmama hakkı olduğu gibi, inananların da inanma hürriyeti ve hakları vardır. İnancına göre kutsalları, değer verdikleri vardır. Bir Müslümanın elinde kelime-i tevhid yazılı bir bez ya da pankartla yürümesinden daha tabii ne olabilir? Eline böyle bir bayrak aldı diye hilafeti mi getirecek? Türkiye’de yaşayan bir kısım hainleri istisna edersek Şehitlerimizin kanlarından rengini alan Türk bayrağının manevi değerini bilmeyen var mıdır?... İSLAM dinine göre kelime-i tevhid ve kelime-i şahadet nedir? Hangi manaları ihtiva ederler? Bu hususta dini kitaplarımızda çok geniş bilgi ve malumatlar vardır. Kısaca hep birlikte hangi manaları ihtiva ettiklerine bir bakalım: Şu kesin bir hükümdür ki; Bir insanın Müslüman olabilmesi için inanması gereken bazı temel ilkeler vardır. Bunların neler olduğu, kelime-i şehadet ve kelime-i tevhitte öz olarak belirtilmektedir. Kelime-i tevhidi ve kelime-i şehadeti dili ile söylemek, kalbi ile tasdik edip, bunların anlamlarını bilip ifade ettiği manaya inanmak, her Müslüman’ın öncelikli görevidir. Kelime-i tevhidi dili ile söylemeyen, kalbi ile tasdik etmeyen Müslüman olamaz. Bilindiği gibi İslam dininin şartları beştir bunlardan bir tanesi de kelime-i şahadettir. "Kelime-i tevhîd" tüm semâvî dinlerin ortak inanç esaslarının temelini teşkil eder. Bu temele dayanmayan inanışların ve ibadetlerin tümü batıldır,........

© Yeni Akit


Get it on Google Play