Batı dünyasının yüz sene önce topraklarımızı paylaşmak için ortaya attığı ‘şark sorunu’ dosyası, Osmanlı vilayetleriyle ilgiliydi: Halep, Şam, Basra, Bağdat, Musul ve Kudüs-ü Şerif.

Birileri bugün, benzer senaryoları konuşuyor, hazırlıyor. Görünen o ki, tekrar etmesi arzu edilen bir şeyler var. Bu sefer ‘doğu sorunu’ diyorlar. Söz konusu olan Türkiye’nin güzide şehirleri, kıymetli beldeleridir. Allah muhafaza.

İktidara gelen her parti, kendi yöntemleriyle bu sorunu çözmeye çalıştı. Askeri harekâtlar, ekonomik kalkınma, yatırımlarda öncelik, vergi affı, ilave sosyal haklar vesaire. Ancak bütün bunlar yeterli gelmedi, gelmiyor. Onca uğraşa rağmen, sıkıntılar giderilemiyor. Yeterli olsaydı, İspanya’nın en varlıklı insanları olan Basklar, ayrılık talep etmezdi.

O halde, eksik olan, başka bir şey var.

Oturup, bekleyemeyiz. ‘Şark sorunu’ denilen dosyayı, başkaları kapatmadan, bizim kapatmamız lazım. Milletçe, hep birlikte. İstikbal ve istiklalimiz için bu şarttır.

Türkler ve Kürtler, bin yıllık yol arkadaşlarıdır. Kader birliği yapmışlardır. Birbirlerine ahretliktirler. Sadece bu dünyada değil, ahirette de kardeştirler.

Azerbaycanlı kardeşlerimiz için “iki devlet, tek millet” ifadesini kullanırız. Türkler ile Kürtler arasındaki ilişkiyi tanımlarken, bu ifadeyi bile kullanmayız. O derece, bir ve beraberiz. O derece, bütünüz.

Bazı kimseler heyecanlı konuşmalar yapıp, ateşli nutuklar atıyor olabilir. Gerilimi tırmandırıcı veya ayrışmayı teşvik edici demeçler verebilir. Bunları ciddiye almamalı; vatanımızın ve milletimizin kaderini, böyle kimselerin belirlemesine müsaade etmemeliyiz.

Elimizde kalan son toprağımız, aziz vatanımız, yangın yerine dönüştürülmek isteniyor. Yangından sonrasını kimse bilemez, kestiremez. Yangına katkı sağlayacak her türlü sözden, davranıştan uzak durmalıyız.

Ne Batılı ülkelerin önümüze koyduğu kriterler, ne de insan hakları kuruluşlarının yayınladığı raporlar. Yerli ve milli olan çareyi dışarda değil, bu topraklarda arar. Çözümü, yabancı adreslerde değil, kadim medeniyetimizde arar.

Başka çare yok: Acilen ve ihtiyaçtan, tekrar Malazgirt modeline geçmeliyiz. 1071 tarihli Malazgirt Meydan Muharebesine bakıldığında, bu modelin ne olduğu, nasıl işlediği çok iyi görülecektir.

Nurettin Topçu, şöyle söylüyor: “Davamız, İslam ahlakına dayanan bir cemiyet düzeni kurmaktır.”

Sorunların çözülmesi için, yapılması gereken bellidir: İslam’la barışmak! Türklerin ve Kürtlerin tekrar İslamiyet’i kabul etmeleri, yeniden Müslüman olmaları. Hep beraber tövbe ederek, her şeye yeniden başlamalıyız.

Haçlıların, Rusların, Ermenilerin acımasız saldırılarına birlikte göğüs germiş insanlar, nasıl olur da karşı karşıya gelir? Bin yıllık aziz hatıralara ne oldu?

İslam üzerinden konuşursak, Türk ile Kürt arasında hiçbir fark yoktur. İslam yok sayılırsa, kardeş ile kardeş arasında bile çok sayıda fark vardır.

İslam’la yeniden barışıldığı vakit, ‘tehdit’ kavramının karşılığı da kendiliğinden değişecektir. Amerika ve İsrail ‘birinci tehlike’ olarak görülecektir.

İslamsız bir çözüm yolu ararsanız, Amerika ve Avrupa Birliği’ni yanınıza almış olursunuz. Tabii bölge halklarını da karşınıza.
Buna müsaade edemeyiz, etmeyelim.

QOSHE - Başka çare yok! - Ayhan Demir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Başka çare yok!

9 6
24.01.2024

Batı dünyasının yüz sene önce topraklarımızı paylaşmak için ortaya attığı ‘şark sorunu’ dosyası, Osmanlı vilayetleriyle ilgiliydi: Halep, Şam, Basra, Bağdat, Musul ve Kudüs-ü Şerif.

Birileri bugün, benzer senaryoları konuşuyor, hazırlıyor. Görünen o ki, tekrar etmesi arzu edilen bir şeyler var. Bu sefer ‘doğu sorunu’ diyorlar. Söz konusu olan Türkiye’nin güzide şehirleri, kıymetli beldeleridir. Allah muhafaza.

İktidara gelen her parti, kendi yöntemleriyle bu sorunu çözmeye çalıştı. Askeri harekâtlar, ekonomik kalkınma, yatırımlarda öncelik, vergi affı, ilave sosyal haklar vesaire. Ancak bütün bunlar yeterli gelmedi, gelmiyor. Onca uğraşa rağmen, sıkıntılar giderilemiyor. Yeterli olsaydı, İspanya’nın en varlıklı insanları olan Basklar, ayrılık talep etmezdi.

O halde, eksik olan, başka bir şey var.

Oturup, bekleyemeyiz. ‘Şark sorunu’ denilen dosyayı, başkaları kapatmadan, bizim kapatmamız lazım. Milletçe, hep birlikte. İstikbal ve istiklalimiz için bu şarttır.

Türkler ve Kürtler, bin yıllık yol arkadaşlarıdır. Kader birliği yapmışlardır. Birbirlerine........

© Yeni Akit


Get it on Google Play