Cemal Paşa, 6 Aralık 1914 tarihinde Şâm-ı Şerif’e gelerek karargâhını, bizim de birkaç kez konaklama imkânı bulduğumuz hâlen olduğu gibi işletilen tarihi Şam Palas Oteline kurdu. Otelin geniş arazisine de çadırlarını yerleştirdi. Hedefinde; Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelecek kuvvetlerin önünü kesmek için Süveyş Kanalına hâkim olma fikri yatıyordu.

Bu harekâtta önemli rol oynayacak Teşkilât-ı Mahsûsa’nın lideri Kuşçubaşı Eşref de aldığı emir gereği Şam-ı Şerife intikal etti. Eşref, özel seçtiği seyyar müfrezelerle hazırlıklarını tamamlayarak önce, arkadan darbe yememek için Sina Çölünün giriş kapısı El-Ariş’i emniyete aldı.

Ardından hızla ulaştığı Süveyş Kanalındaki gemi trafiğini tâciz etmeye başladı. Bu tâcizler yeri geldi o kadar yoğunlaştı ki gemi trafiği durmak zorunda kalmıştı. Bununla da kalmadı, Enver Paşa’nın kendisinden istediği İngilizler hakkında istihbari bilgilere ulaşmak için, geçilemez denilen İngiliz siperlerinin arasından Süveyş'in batısına geçerek İngiliz cephesinin arkasına sızmış (Uçan Şeyh lakabı kendisine burada takılmıştır), bizzat Teşkilât-ı Mahsûsa elemanları Eczacı Vedat (Yalıntürk), Arap Kâmil ve Münime teyzeyle görüşmüş raporları elden almıştır.

14 Ocak 1915’te ordusuyla yola çıkan Cemal Paşa ise Sinâ Çölünü 11 günde geçerek Süveyş Kanalı’na ulaşmıştı. Ancak burada İngilizlerin cehennemî tedbiriyle karşılaştı. Çok şiddetli çarpışmalar yaşandı. Süveyş Kanalı yer yer birkaç kez geçilmesine rağmen İngilizlerin direnişi kırılamadı ordumuz geri çekildi.

Fakat İngilizler de Alman saldırılarından bunalan Fransa'nın bitmek bilmeyen yardım çağrılarına burada konuşlandırmaya mecbur kaldıkları 180 bin askerden dolayı cevap veremediler…

İkinci Kanal Harekâtında ise taarruza geçen ordumuz 23 Nisan 1916’da Katya Muharebesinde İngilizlere ağır kayıplar verdirdikten sonra Romanî’ye kadar ilerledi. Fakat burada güçlü bir şekilde takviye edilen kat kat fazla İngiliz Birlikleriyle karşılaştı.

Ve Süveyş Kanal’ı hattına yaptığımız bu son saldırı 1916 yılının Ağustos sıcağında Süveyş Kanalı’nın yaklaşık 35 kilometre doğusunda bulunan Romani Kasabasında mevzilenmiş kalabalık İngiliz cephe hatlarına 3 Ağustos’ta başladı. Şiddetli taarruza rağmen cephe hatlarını yaramayan ordumuz sürekli takviye alan İngiliz ordusu karşısında tutunamayınca geri çekilmeye başladı. Bu çekilme tâ Gazze’ye kadar sürecekti.

Nihayet, El Ariş’in güneydoğusundaki Magdabe’de mevzilenmiş Garnizonumuz, İngiliz keşif uçakları tarafından farkedilince, oraya sevkedilen kalabalık Anzak askerleri tarafından kuşatılarak boğaz boğaza çarpışmalar sonucu 23 Aralık 1916’da garnizon komutanı Yarbay Kadir Bey’le birlikte esir edildi.

Ardından artık Filistin toprakları sayılan Telel Refah’ta ise 9 Ocak 1917 tarihinde 3. Tümenimize bağlı 31. Alay’ın 1870 kişilik mevcudu İngilizlere ağır kayıplar verdirdikten sonra 200 şehitle birlikte Alay Komutanı Yarbay İsmail Hakkı Bey dâhil esir alındı.

Zâten bir süre önce Maktâbe ve Refah’a çekilerek boşalttığımız El-Ariş’i 21 Aralık 1916’da işgal etmişlerdi. Bundan sonra muharebeler Filistin topraklarında cereyan edecekti.

İngilizlerin Romanî Muharebesini kazandıktan sonra General Sir Archibald James Morray’ın Sina Çölünü aşarak ilerlemesi İngiltere Başbakanlığını 7 Aralık 1916’da teslim alan David Lloyd George teşvikiyle olmuştur.

Levâzım Bakanlığı da yapan azılı Türk düşmanı Lloyd George, Başbakanlık görevine başlar başlamaz Mısır’daki birliklerine saldırı emri vermişti. Hâlbuki Mısır kuvvetleri başında bulunan General Morray, 2. Kanal muharebesi sonrası çekilen Türk Ordusunun ardından, Mısır ve Süveyş’in artık bir saldırıya uğramaması için savunma tedbirlerini almakla yetinmişti.

İlerleme emri alan İngiliz Birlikleri yukarıda bahsettiğimiz gibi Gazze sınırına dayanmıştı. Bu arada Lloyd George, kendi oluşturduğu savaş kabinesinin en önemli üyesi İngiltere Genelkurmay Başkanı Sir William Robertson’dan, Kudüs’ün ele geçirilebilmesi için Filistin topraklarının işgâl edilmesinin olumlu-olumsuz etkileri ne olur konusunda detaylı bir rapor istedi.

Robertson, Lloyd George’un kendisinden talep ettiği Kudüs’ü ele geçirmeye dönük Filistin harekâtına ilişkin raporu 29 Aralık 1916’da başbakana sundu.

Genel Kurmay Başkanına göre bu işgâlin stratejik açıdan önemli getirileri olacaktı. Öncelikle Filistin’in ele geçirilmesi, İngiltere’nin bölgedeki saygınlığını artıracak, 1916 Haziran’ında yine kendileri tarafından başlatılan Arap isyanını canlandıracak, taraftarları artacak, Arabistan Türklerden sökülüp alınacaktı.

Bu plan gereği General Murray, Türklerin 1917’nin Mart ayı başlarında savunulması kolay olmayacak Şelâle Bölgesinden çekilerek daha mukavemetli savunma hattı olan Gazze-Birüssebi hattında sağlam cephe oluşturan Türk Askerini imha etmek maksadıyla Gazze’ye 26 Mart 1917’de saldırı emri verdi.

Birinci Gazze Muharebesi denen bu savaşta kazanan taraf Türkler olmuştu. Yoğun çatışmanın ardından yaptıkları taarruz karşısında İngilizler savaş bölgesinden kaçırmayı başardılar.

Genelkurmay’dan okkalı bir azar işiten General Murray aldığı emir üzerine Gazze’ye 17 Nisan 1917’de yeniden taarruza geçti. Bu kez daha kalabalık birliklerle çılgınca saldırdı. İki gün süren gözü dönmüş saldırı Mehmetçiğin göğsüne çarparak geri döndü. İkinci Gazze Muharebesinin gâlibi de biz olmuştuk. Ağır kayıplar veren İngilizler geri çekildi.

Bu mağlubiyetin ardından 25 Nisan 1917 tarihinde İngiliz savaş kabinesi toplanarak yeniden karar olmak zorunda kaldı. Bu karara göre, kapsamlı bir harekât için bölgenin takviye edilmesi gerekmekteydi. Takviye, Alman cephesinden yapılacaktı. Fakat o cephede Fransa ile birlikte yapacağı yaz dönemi taarruz planları olduğundan, Kudüs için Filistin Cephesine ancak sonbaharda takviye gönderebilecekleri gerçeği ortaya çıkmaktaydı.

Bu nedenle General Murray‘a verilen yeni talimat, 1917’nin yaz aylarında emrindeki kuvvetlerle tuttuğu hattı savunması şeklinde olmuştur. Fakat yaz başlangıcında Başbakan David Lloyd George, General Edmund Allenby’yi Fransa’dan çağırmış, kendisini Filistin Cephesinde görevlendirdiğini söyleyerek O’ndan Gazze’yi almasını, ardından Noel hediyesi olarak Noel’den önce Kudüs’e girmesini, sonra Filistin’den geçip Suriye ve Şam’ı ele geçirmesi talimatını verdi.

1917 Haziran’ında General Murray’dan görevi devralan Allenby sonbaharda gelen takviye askerlerle birlikte 100 bin civarındaki ordusuyla 31 Ekim 1917’de taarruza geçti. Bu taarruz Birüssebi, Gazze ve Yafa’nın düşmesiyle sonuçlandı. Bununla Kudüs’ün ele geçirilmesinin yolu açılmış oldu.

Nihayet Edmund Henry Hynmann Allenby 1917’nin 7 Aralık sabahı Kudüs’e karşı giriştiği saldırıda şehre top mermilerinin düşmeye başlaması üzerine mutasarrıf İzzet Bey Kudüs’ü Şerif’in El-Hüseynî ailesine mensup Belediye Reisi Vekili Hüseyin Bey ile İngiliz Kumandanlığı’na bir mektup göndererek, tarihi ve kutsal mekânların tahrip olmaması için şehri teslim etmeye hazır olduklarını bildirdi.

Varılan mutabakat sonucu şehre yapılan bombardıman durdu. Askerlerimiz 9 Aralık’ta Kudüs’ü terk etti. Başbakan Lloyd George’un savaş kabinesi üyesi Bonar Law, 10 Aralık 1917’de Lordlar Kamarası’nda Kudüs’ün işgal edilerek Osmanlı Devleti’nden alındığını ilân etti. 11 Aralık’ta ise General Edmund Henry Hynmen Allenby, 32 sene sonra terk edecekleri Kudüs’e törenle girdi.

O işgâlde dâhi Kudüs’ü Şerif’i terk etmeyerek nöbete devam eden Şanlı Türk Ordusunun 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan’ın torunları olarak nöbeti devraldık. Kudüs’ü Şerif bağımsız olana kadar da mücâdelemiz sürecektir…

QOSHE - Kudüs-ü Şerif’in İngilizler tarafından işgâli (9 Aralık 1917) - Halit Kanak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kudüs-ü Şerif’in İngilizler tarafından işgâli (9 Aralık 1917)

23 39
09.12.2023

Cemal Paşa, 6 Aralık 1914 tarihinde Şâm-ı Şerif’e gelerek karargâhını, bizim de birkaç kez konaklama imkânı bulduğumuz hâlen olduğu gibi işletilen tarihi Şam Palas Oteline kurdu. Otelin geniş arazisine de çadırlarını yerleştirdi. Hedefinde; Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelecek kuvvetlerin önünü kesmek için Süveyş Kanalına hâkim olma fikri yatıyordu.

Bu harekâtta önemli rol oynayacak Teşkilât-ı Mahsûsa’nın lideri Kuşçubaşı Eşref de aldığı emir gereği Şam-ı Şerife intikal etti. Eşref, özel seçtiği seyyar müfrezelerle hazırlıklarını tamamlayarak önce, arkadan darbe yememek için Sina Çölünün giriş kapısı El-Ariş’i emniyete aldı.

Ardından hızla ulaştığı Süveyş Kanalındaki gemi trafiğini tâciz etmeye başladı. Bu tâcizler yeri geldi o kadar yoğunlaştı ki gemi trafiği durmak zorunda kalmıştı. Bununla da kalmadı, Enver Paşa’nın kendisinden istediği İngilizler hakkında istihbari bilgilere ulaşmak için, geçilemez denilen İngiliz siperlerinin arasından Süveyş'in batısına geçerek İngiliz cephesinin arkasına sızmış (Uçan Şeyh lakabı kendisine burada takılmıştır), bizzat Teşkilât-ı Mahsûsa elemanları Eczacı Vedat (Yalıntürk), Arap Kâmil ve Münime teyzeyle görüşmüş raporları elden almıştır.

14 Ocak 1915’te ordusuyla yola çıkan Cemal Paşa ise Sinâ Çölünü 11 günde geçerek Süveyş Kanalı’na ulaşmıştı. Ancak burada İngilizlerin cehennemî tedbiriyle karşılaştı. Çok şiddetli çarpışmalar yaşandı. Süveyş Kanalı yer yer birkaç kez geçilmesine rağmen İngilizlerin direnişi kırılamadı ordumuz geri çekildi.

Fakat İngilizler de Alman saldırılarından bunalan Fransa'nın bitmek bilmeyen yardım çağrılarına burada konuşlandırmaya mecbur kaldıkları 180 bin askerden dolayı cevap veremediler…

İkinci Kanal Harekâtında ise taarruza geçen ordumuz 23 Nisan 1916’da Katya Muharebesinde İngilizlere ağır kayıplar verdirdikten sonra Romanî’ye kadar ilerledi. Fakat burada güçlü bir şekilde takviye edilen kat kat fazla İngiliz Birlikleriyle karşılaştı.

Ve Süveyş Kanal’ı hattına yaptığımız bu son saldırı 1916 yılının Ağustos sıcağında Süveyş Kanalı’nın yaklaşık 35 kilometre doğusunda bulunan Romani Kasabasında mevzilenmiş kalabalık İngiliz cephe hatlarına 3 Ağustos’ta başladı. Şiddetli taarruza rağmen cephe hatlarını yaramayan ordumuz sürekli takviye alan İngiliz ordusu karşısında tutunamayınca geri çekilmeye başladı. Bu çekilme tâ Gazze’ye kadar sürecekti.

Nihayet, El Ariş’in güneydoğusundaki Magdabe’de mevzilenmiş Garnizonumuz, İngiliz keşif uçakları tarafından farkedilince, oraya........

© Yeni Akit


Get it on Google Play