Âcizâne Genel Başkanlığını yaptığım Türk Dünyası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğimizin Aydın Şûbesi’nin düzenlemiş olduğu bir etkinlik için Şûbe Başkanımız Rıza Karaymir Kardeşimizin dâveti üzerine geldiğim Aydın’da Şûbe Başkanlık binasına 100 metre mesafede ki eski tarihi konak dikkatimi çekince oraya yöneldim. Kapısında “Paşa Konağı” yazısını görünce merakım daha da artmıştı. Konağın bahçe kapısının sağındaki kitâbeyi okuyunca çok şaşırdım.

Meğer; Kâzım Karabekir Paşa Aydın’ın en zengin çiftçisi Cemal Bey’in kızı İclâl Hanımefendi ile evlenerek Aydın’a damat olmuş, Cemal Ağa da bu konağı Kâzım Karabekir Paşa’ya tahsis etmiş, Paşa da Aydın’a geldikçe bu konakta kalırmış. Bu yüzden buraya “Paşa Konağı” denmiş. (Şu anda birahane olarak kullanılıyor.)

Aslen Karaman’a 24 km. mesafede bulunan eski adı Gaferiyat, şimdiki adı Kâzım Karabekir İlçesinden olan Kâzım Karabekir Paşa 23 Temmuz 1882 yılında İstanbul/Fâtih-Zeyrek’te Karabekiroğulları sülâlesinden Mehmet Emin Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi.

İstanbul’da 1886’nın Eylül’ünde Zeyrek’te Sıbyan Mektebine başladı. Ancak okulu babasının asker olmasından dolayı Van, Harput ve Mekke’de tamamladı. Babası Mehmet Emin Paşa 1893 yılında Mekke-i Mükerreme’de vefât edince, annesi Hacı Havva Hanım 5 erkek çocuğu ile İstanbul’a döndü ve 1917’de vefât edene kadar onlara hem annelik ve hem babalık yapmaya çalıştı.

Kâzım Karabekir 1894’te İstanbul-Fatih’te başladığı Askeri Rüşdiyesi Mektebini 1896 yılında birincilikle bitirdi. Aynı yıl girdiği Kuleli Askeri İdâdisi’nden 1899 yılında yine birincilikle mezun oldu. Akabinde 1900 yılında Pangaltı Harp Okulu’na girdi ve 6 Aralık 1902’de “Piyade Teğmeni” rütbesiyle yine birincilikle bitirince “Kurmay Sınıfı”na ayrıldı.

Teğmen olarak 1903’te girdiği Harp Akademisinin 58. dönemi mezunları arasında birinci sırada yine o vardı. 5 Kasım 1905 yılındaki mezuniyet töreninde “Altın Maarif Madalyası” kendisine verildiğinde o artık Kurmay Yüzbaşıydı.

Kâzım Karabekir, 1905’te başladığı iki yıllık stajını 3. Ordu’da Manastır’da yaptı. Burada Binbaşı Enver Bey (paşa) ile tanıştı ve kan kardeşi oldu. Birlikte Rum, Sırp, Makedon ve Bulgar eşkıyaların dağlarda takibine katılıp girdikleri çatışmalarda çeteleri bertaraf ettiler. (Dağların çocuğu Enver Paşa bizzat Müslümanlara kan kusturan çetelerle 65 çatışmaya girmiş, hepsinden başarıyla çıkmıştır.)

6 Eylül 1907’ye gelindiğinde İstanbul’da Harp Okulunda öğretmenliğe başladı. 10 ay sonra 1908’in Kasım’ında Edirne’deki 2. Ordu’nun 3. Piyade Tümen Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiğini öğrendi. Bu görevi sırasında 31 Mart 1909 vakasında Selânik’ten İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’na Edirne’den katılarak, 2. Tümen’in Kurmay Başkanı oldu ve isyanın bastırılmasında önemli faaliyetler yaptı.

Bu arada Balkanlar’da 1909-1911 yılları arasında Arnavutlar arasında başlatılan isyanı bastırmak için hazırlanan orduda görev yaptı. İsyanın bastırılmasından sonra 15 Ocak 1911’de tayin edildiği Edirne’deki 4. Kolordunun 10. Tümen Kurmay Başkanlığında göreve başladı.

Ayrıca Kâzım Karabekir’e 9 Nisan 1912’de ikinci bir görev verilerek, Edirne’nin Bulgaristan hududunda Askerî Komiserlik yapması istendi. İki hafta sonra da Binbaşılığa terfi etti. Ancak 10. Tümen Kurmay Başkanlığına devam etti. Bu görevdeyken çıkan Balkan Savaşı’nda Şükrü Paşa ile Edirne’yi kahramanca savundu.

Edirne’de 5,5 ay kuşatma altında yenecek ağaç kabukları da kalmayınca açlığa yenik düştüler. 22 Nisan 1913’te Bulgarlara esir olunca Sofya’ya götürüldü. Enver Paşa’nın komutasındaki Türk Ordusu tarafından 21 Temmuz 1913’te Edirne düşmandan temizlenince Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Andlaşması’yla Sofya’daki esaretten kurtulup İstanbul’a geldi.

İstanbul’da 1914’te Enver Paşa tarafından Teşkilât-ı Mahsûsa’nın Harekât Dairesi Amirliği’nde görevlendirildi. Birinci dünya savaşı başlayınca Aynı yılın Aralık Ayında Yarbaylığa terfi ettirilerek 14. Tümen Komutanlığında atandı. Buradaki görevi Marmara ve Karadeniz kıyılarında sağlam bir tahkimat yapmaktı.

O işi başardığında Enver Paşa Çanakkale Cephesine çağırdı. Seddülbahir ve Kerevizdere’de 3,5 ay Fransız birliklerine karşı kahramanca savaştı. 26 Ekim 1915’te İstanbul’daki 1. Ordu Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiyse de 15 gün sonra Irak’ta İngilizlere karşı savaşacak 5. Ordu’nun kurmay başkanlığına gönderildi. 14 Aralık 1915’te Albay oldu.

1916 yılında 6 ay boyunca Irak Cephesi’ndeki İngiliz kuvvetlerine karşı 18. Kolordu Komutanı olarak büyük mücâdele verdi. İngilizlere karşı kazanılan büyük zaferden sonra bizzat Kut’a gelerek 7 - 9 ve 44. Alay Sancaklarına altın madalya takan Enver Paşa tarafından madalya ile taltif edilenler arasındaydı.

Ardından Kâzım Karabekir, Kafkas Cephesi’ndeki 2. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Bu cephede 10 aya yakın 2. Kolordu Kumandanı ve bir ara 2. Ordu Kumandan vekili olarak, Ruslara karşı büyük mücâdele verdi.

Bu mücâdelesi; 28 Ocak 1918 tarihinde 3. Orduya bağlı olarak Kafkas 1. Kolordusu komutanlığına atandığında da sürdü. İşgâl altında olan Erzincan’ı 13 Şubat’ta düşman işgâlinden temizledi. Yetmedi, dört bir koldan hücum emri verdi. Kendisine bağlı 9. Kafkas Tümeni ile 5. Tümen’in 13. Alayı Ermeni sürülerini önüne katarak Erzurum’a kadar kovaladı. Yarbay Halit Bey’in üstün başarı gösterdiği hücumda birliklerimiz 12 Mart 1918’de Erzurum’a girdi.

1 Nisan’da Horasan, 4 Nisan Handere ile Karakurt ele geçirildi. 5 Nisan 1918’de Sarıkamış’ı zapt eden Kâzım Karabekir, 25 Nisan sabahı saat: 05.00’e kadar Ermenilere Kars’ı boşaltmaları için süre verdi. Dediğini yaptı. Türk birlikleri 25 Nisan 1918 sabahı erkenden Kars’ı dört bir koldan zapt etmeye başladı. Kars’ın her bir sokağına Türk Bayrakları asılmaya başlandığında Tuğgeneral rütbesi kendisine tebliğ edildi.

O da yetmedi, bölgenin güvenliğini sağladıktan sonra Kâzım Karabekir Paşa, 15 Mayıs 1918’de Arpaçayı’nı geçerek Gümrü şehrini ele geçirdi. Oradan güneye yönelerek 7 Ağustos’ta karargâhını Nahçıvan’da kurdu. Hedefinde Güney Azerbaycan’ın kalbi konumundaki Türk şehri Tebriz vardı. Öyle de yaptı. İngiliz sürülerini süpüre süpüre 25 gün sonra Tebriz’de girdi. Bölgedeki İngiliz Orduları şaşkındı. Tebriz’e yaptıkları hamle Kâzım Karabekir Paşa tarafından püskürtüldü. Ağır kayıplar veren İngilizler çekildi.

Ancak 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütârekesiyle Karabekir Paşa’nın Kolordu Karargâhı lağvedilerek kendisi İstanbul’a çağrılınca, Nahçıvan-Gümrü-Kars-Trabzon üzerinden gemiyle İstanbul’a girdi. Kaptan güvertesinden Boğaz’ın iki yanındaki tabyalarda İngiliz ve Fransız bayraklarını görünce kendi kendine “Tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücâdeleye devam” kararı aldı.

Bunun için 28 Kasım 1918 tarihinden itibaren görüştüğü komuta kademesinden görev istedi. Nihayet, 24 Şubat 1919’da Harbiye Nazırı Ömer Yaver Paşa Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanlığı olabileceğini söyledi. 13 Mart 1919 tarihinde resmî tayin yazısı kendisine ulaştı.

İstanbul’dan ayrılmadan önce 10 Nisan 1919’da Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa’yı ziyaret ettikten sonra Trabzon’a gitmek üzere Gülcemal Vapuru ile 12 Nisan 1919’da akşama doğru İstanbul Rıhtımı’ndan yola çıktı. Gümüşhane-Bayburt üzerinden Erzurum’a geldiğinde tarihler 3 Mayıs 1919’tu.

Zâten Erzurum Halkının gönlünde taht kurmuş olan paşa halk ve askerler tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Erzurum’a geldiğinin ertesi günü, Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nden bir heyet ziyâretine gelerek teşkilatlarının ana prensiplerini ve ne yapmak istediklerini anlatarak yakında Erzurum’da bir kongre açacaklarını belirttiler.

Karabekir Paşa’da onlara her konuda tam destek vereceğini söyleyerek rahatlattı. Bir gün sonra da İngiliz Yarbay Alfred Rawlinson ile görüştü. Bu yarbay Doğu Anadolu’ya Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ordu ile ilgili maddelerinin uygulanmasını İtilaf devletlerin adına kontrol etmesi için gönderilmişti.

Sonra Karabekir Paşa bölgede yapmak istediklerini hayata geçirmek üzere çalışmalara başladı. Öncelikle halkın millî duygularını canlı tutması gerektiğini biliyordu. 1. Dünya savaşı sırasında bölgede yaşanan Ermeni vahşetini diri tutmak için “İbret Yeri” adlı bir piyes sahneledi. Bu bölgede büyük heyecana yol açmıştı.

Bu sırada İzmir’in işgâl haberini de alan Paşa Yunan işgâlini anlatan başka bir piyes hazırlığına başlamıştı ki, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderildiğini ve Samsun’a ayak bastığını öğrenmiş ve hemen irtibata geçmişti.

25 Mayıs’a kadar Samsun’da Mıntıka Palas Otelinde kalan Mustafa Kemal Paşa şehre ayak bastığında, 9 Mart’tan itibâren Samsun’da bulunan İngiliz Yüzbaşıları Richard ve Miles’in komutasında 300 İngiliz Askerinin varlığından haberdar olmuş, ayrıca Rum çetelerinin yaptığı baskınlara önlem alamayan valinin yerine İçişleri Bakan Müsteşarı Hamid Bey’in atanmasını hükümete yazdığı gibi Refet Bele Bey’i de Hamid Bey göreve başlayana kadar onun yerine Sûltân Vahidettin’in verdiği tam yetkiyle vekâleten atamasını yapmıştı.

Mustafa Kemal Paşa ayrıca 22 Mayıs 1919 günü de kurmay heyetinden birkaç kişiyle birlikte Samsun İngiliz Siyasi Temsilcisi Yzb. Horst, Askeri Denetim Memuru Yzb. Zolther ve Siyasi Denetim Memuru Yzb. Mill ile görüşmüş ve bu görüşmelerde edindiği kanaat ve bilgileri bir raporla aynı gün İstanbul’a Sadâret Makâmına iletmiştir.

Çalışmalarından sonra Mustafa Kemal Paşa Havza üzerinden Amasya’ya geçti. Haziran ayı ortalarında Amasya’da Mustafa Kemal Paşa’nın Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa ile yaptığı görüşmeler sonucunda Karabekir Paşa’nın da görüşlerini alarak bir tamim yayınladılar.

22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan Amasya Tamimi’nde, Sivas’ta bir kongrenin toplanmasına karar verildiği, bundan önce Kâzım Karabekir Paşa’nın Erzurum’da Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin doğu illerinin temsilcileriyle düzenleyeceği bir kongrenin yapılacağından bahsetmesi üzerine Erzurum’daki kongrenin üzerinde durularak planlama yapılmasına karar verildi.

Nihayet 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a gelen M. Kemal Paşa halkın ve askerin tezahüratı ile karşılandı. 15. Kolordu Komutanı sıfatıyla Kâzım Karabekir Paşa karşılama ekibinin başındaydı ve daha ilk günden itibaren elinden gelen bütün desteği vermeye başlamıştı. Hatta Kolordu komutanı olarak kendisine tahsis edilen araba ile bir süvâri bölüğünü emrine vermişti.

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’da çevre iller Trabzon, Sivas, Erzurum, Bitlis ve Van vilâyetlerinden gelen toplam 54 delege ile açılmış, 7 Ağustos’ta da faaliyetlerine son vermiştir.

Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa beraberindeki heyetle 29 Ağustos’ta, Erzurum’dan hareket ederek 2 Eylül’de Sivas’a varmış, akabinde 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi açılarak çalışmalarına başlamıştır. Kongre 11 Eylül’de sona ermiş ancak Karabekir Paşa’nın da katıldığı toplantılar 16 Kasım’dan 28 Kasım’a kadar devam etmiştir. Bu arada milletvekili seçimleri ve meclisin nerede toplanacağı konusu gündeme gelmiş, Kâzım Karabekir Paşa meclisin İstanbul’da toplanması gerektiği fikrini savunmuş ve bu şartlarda seçimlere gidilmişti. Bu seçimde Mustafa Kemal Paşa Erzurum Milletvekili seçildi.

Ülkede seçimlerin tamamlanmasından sonra 12 Ocak 1920’de İstanbul’da Meclis-i Mebusan açılarak faaliyete başlamış, Kâzım Karabekir Paşa da iki gün sonra Şark Cephesi Genel Komutanlığına getirilmişti. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de Misak-ı Millî’yi ilân etmesiyle İngilizlerin, İstanbul hükümeti üzerindeki baskısı iyice artmış, akabinde 16 Mart’ta İstanbul resmen işgal edilmiş ve meclis binası basılarak birçok milletvekili gözaltına alınmıştı. Bunun üzerine Kâzım Karabekir Paşa misilleme olarak Erzurum’da bulunan İngiliz subayı Rawlinson’u ve emrindeki askerlerin tamamını derhal tutukladı. (Bunlar 1921’de Malta’daki Türk esirleriyle değiştirilmiştir).

Mustafa Kemal Paşa’nın ve arkadaşlarının girişimleri ile İstanbul’da dağıtılan meclisin milletvekilleri peyderpey gizlice Ankara’ya kaç(ırıl)mış 23 Nisan 1920’de TBMM, Ankara’da açılarak faaliyete başlamıştı. Karabekir Paşa’da Meclis’e Edirne milletvekili olarak girdi. Ancak Mondros Mütarekesi’nden sonra Rus ve İngilizlerin kışkırtmasıyla işgâl ettiği doğu bölgelerinde yeniden saldırganlığını artıran Ermeniler’den zûlüm gören şehir ve köylerin kurtarılması gerekiyordu.

Bunun için Karabekir Paşa Ermeniler üzerine harekât için 1920’nin 6 Mayıs, 9 Mayıs, 15 Mayıs ve 30 Mayısında ayrı ayrı Büyük Millet Meclisine müracaat etmiş ancak olumlu sonuç alamamıştı. Yılmadı 4 Haziran’da talebini yeniledi. 6 Haziran’da Ankara Hükümetinden gerekli izin ve yetki çıktı.

Fakat bu kez de 26 Nisan 1920’de TBMM adına Moskova’ya gönderilen mektubun cevabı Ankara’ya ulaşmıştı. Sovyetler Dışişleri Komiseri Georgi Çiçerin verdiği cevapta, Ermenilerle problemlerin savaşla değil, barış yoluyla halledilmesini istemiş ve aracılık etmeye de hazır olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine Ankara Hükümeti, Kâzım Karabekir Paşa’ya Ermeni harekâtının ertelendiğini bildirdi.

Kâzım Karabekir Paşa yaz boyu bekledi. Ancak kendisine ulaşan yardım feryatlarına daha fazla kayıtsız kalamazdı. 1920 yılının sonbaharına gelindiğinde Paşa beklemedi. 13 Eylül’de sınırı geçerek önemli geçitleri tutmuştu ki TBMM’den harekât izni geldi.

Bunun üzerine 29 Eylül’de Sarıkamış’a girdi ve harekâtı Kağızman –Selim-Göle hattına kadar genişletti. 30 Ekim’de Ermenilerle girdiği meydan muharebesinde Ermeni Ordusunu üç saat içinde bozguna uğrattı. Kaçan Ermeni birliklerini takip emri verdi. Akşama olmadan da Kars’ın Türk ordusu tarafından kesin olarak geri alındığını Ankara’ya bildirdi.

Bu başarısından dolayı korgeneralliğe terfi ettirildi. Ermeniler 22 Kasım’da ateşkes isteyince 25 Kasım’da Gümrü’de Kâzım Karabekir başkanlığındaki Türk heyeti ile Aleksander Hatisyan başkanlığındaki Ermeni heyeti arasında barış müzakereleri başladı. Ankara Hükümeti adına uluslararası ilk anlaşma olan Gümrü Barış Antlaşması 3 Aralık 1920’de imzalandı. M.Kemal Paşa ile F. Çakmak Paşa tebriklerini sunmakta gecikmediler.

Doğu Cephesi böylelikle güvence altına alındıktan sonra Karabekir Paşa artık millî mücâdele için birliklerini Batı Cephesine sevkedebilirdi. Öyle de yaptı. 3. Kafkas Tümeni’nden başlamak üzere, 12. Tümen birlikleri ile 11. Kafkas Tümeni’ni Batı Cephesi’ndeki savaşlara iştirak etmek için savaş sahasına gönderdi. Bunu Atatürk Meclis kürsüsünden; “Kâzım Karabekir Paşa’nın Millî Mücadele yıllarındaki hizmetleri tarihe geçecek kadar önemlidir ve takdire şâyândır” şeklinde dile getirdi.

Karabekir, bir yandan askerî faaliyetlerle ilgilenirken, diğer taraftan bölgesindeki sosyal problemlere de ilgisiz kalmadı. Uzun savaş döneminde yetim kalan altı bin kadar çocuğa sahip çıktı, onları açtığı okullarda eğitti, meslek edinen her bir çocuk topluma kazandırıldı.

Karabekir Paşa ayrıca İstiklâl Harbi’ni desteklemek amacıyla Sarıkamış’ta “Varlık” adında birde gazete çıkartarak toplumun vatan savunması konusundaki heyecanını dâima diri tuttu. Bu çalışmaların ardından yanında üç subay öğretmen ve 55 çocuktan meydana gelen kafile ile Trabzon üzerinden İnebolu’ya, oradan da 15 Ekim 1922’de Ankara’ya gelen Karabekir Paşa Mustafa Kemal, milletvekilleri ve halk tarafından Ankara’ya iki saatlik mesafede coşkuyla karşılandı. Bu karşılamada beraberinde getirdiği yetim çocukların yaptığı gösteriler karşılamaya gelenlerin gözlerini yaşarttı.

Kâzım Karabekir Paşa, 30 Ekim 1922’de Doğu Cephesi Komutanlığı vazifesinin bitimi ve Meclise katılması dolayısıyla kürsüye çıkarak milletvekillerine hitaben bilgilendirme yaptı. Bundan sonra da, TBMM’de Edirne Milletvekili olarak özellikle eğitim ve iktisâdi konular başta olmak üzere ülkenin meseleleri ile ilgili görüşlerini her fırsatta dile getirdi.

Bu arada Lozan’da yapılacak konferans içinde Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa ile birlikte, Karabekir Paşa’nın da ismi Lozan Konferansı’na gönderilecekler arasında konuşulmaktaydı. Hatta 10 Ocak 1923’de Mecliste muhalif vekiller Kâzım Karabekir’den Müdafaa-i Hukuk Grubu Başkanlığı’nı kabul etmesini istedilerse de Paşa henüz sulh yapılmadığı için kumandanların siyaset yapmasının doğru olmadığını ifade ederek teklifi kabûl etmedi.

14 Ocak 1923’de Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa ile birlikte vilayet ziyaretleri yapmak üzere Ankara’dan yola çıktılar. Eskişehir, Bilecik, Bursa, Sapanca, İzmit, Hereke, Gebze, Bandırma, Balıkesir, Salihli, Turgutlu, Manisa, İzmir ziyaret edilmiş, halkla görüşmeler yapılarak durumları yerinde görülmüştü. Ayrıca İzmir’de iktisat kongresi yapılmış, 17 Şubat 1923’te açılan bu kongrede Kâzım Karabekir oy birliği ile başkan seçilmişti.

Bu arada meclisin II. Dönem seçimleri vakti gelmişti. 23 Haziran 1923’te gerçekleşen II. Dönem seçimlerinde 287 milletvekili seçildi. Kâzım Karabekir, bu dönem İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. Meclis Başkanlığı seçimi için yapılan teklifi Ordu Müfettişliği’nden şeref duyacağını ifade ederek kabul etmedi.

Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, düşünmekte olduğu yenilikleri gerçekleştirebilmek için 9 Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası’nı bir beyanname ile kurduğunu açıkladı. Ardından Cumhuriyetin ilânını yaptı.

Fakat Karabekir ile mevcut yönetim kadrosunun arasında cumhuriyetin ilânından sonra yavaş yavaş fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başladı. Kâzım Karabekir, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilân edildiğinde Ankara dışında Trabzon’daydı.

Aslında Karabekir Cumhuriyet düşüncesine karşı değildi, sadece karar sürecinde neden yer almadığını sormuş, cumhuriyetin iyi bir şey olduğunu çoğunluğa anlatmak gerektiğini savunmuştur. Ayrıca cumhuriyetin ilân edilmesinde acele davranılmasını ve İstiklâl Harbi’nin önemli komutanlarının yokluğunda bu kararın alınmasını eleştirmiştir.

Atatürk ise Nutuk’ta, cumhuriyete karar verilmesinde rey ve onayları alınmayan kişilerin bunu gücenme ve ayrılık vesilesi yaparak sitemde bulunmalarını eleştirmiş ve bu kişilerin cumhuriyete karar verilmesinde yetki sahibi kişiler olmadıklarını ifâde etmiştir.

İlerleyen süreçte de Karabekir Paşa; yapılacak işlerde daima millette millî birlik, mânevî birlik, iktisat birliğinin sarsılmaması gerektiğini devamlı vurguladı. Aslında; ülkenin gelişmeye ihtiyacı olduğunu, kalkınması gerektiğini, eğitim ve kültür sahasında birçok yeniliğin yapılması gerektiğine inanmaktaydı. Ancak Karabekir, bu süreçte yapılacak olan yenikliklerin ani ve radikal bir kararla değil, zamana yayılan, din ve vicdan özgürlüğünün azami derecede korunarak yapılmasının daha iyi olacağını savunmaktaydı.

Yapılacak yeniliklerin de Milli Mücadele döneminde olduğu gibi, diğer komutanlarla da istişare edilerek, onlarında fikirleri alınarak yapılmasının daha doğru olacağını söylemekteydi.

Çünkü Karabekir ve arkadaşları, zaferden sonra Mustafa Kemal Paşa’nın önemli konularda kendileriyle istişare etmeden kararları tek başına almasından rahatsızdılar. Ve katılımcı bir yönetim arzulamaktaydılar. Fakat Karabekir bundan sonraki süreçte karar alma mekanizmasında yer bulamayacağını anlamıştı.

1924 yılı başında Halifeliğin kaldırılması kararının da Ankara’da birkaç kişi arasında kararlaştırılmasından muzdaripti. Halbuki İstanbul Milletvekili olması sebebiyle Halife’nin kendi görev bölgesinde olmasına rağmen kendisine haber verilmeyişine de içerledi. Atatürk’ün kurmuş olduğu Halk Fırkasında ortaya koyduğu 9 ilkede bunlara değinmediğini dile getirdi.

Atatürk ise Nutuk’ta, Halk Fırkasında ki 9 ilkeyi kendisinin oluşturduğunu, ilkeler arasına Cumhuriyetin ilânı, halifeliğin kaldırılması, medrese ve tekkelerin kapatılması gibi konuların belirtilmemesinin gerici propagandaya fırsat vermemek için olduğunu belirtmektedir.

Kâzım Karabekir ve arkadaşları ise modernleşme ve yenileşme hareketlerini hedeflemekle birlikte basın hürriyeti, cemiyetleşme özgürlüğü, çok seslilik, hukuksallık, müşavere ile karar alınması gibi konulara taraf idiler.

Ayrıca Karabekir Paşa, değişimin zamana yayılarak gerçekleşmesi görüşüne sahiptir. Üstelik, toplumun gelişmesine İslâm dininin engel olduğu düşüncesine kesinlikle katılmamış, hatta Atatürk ile de zaman zaman çeşitli tartışmalar yaşamıştır.

Bu nedenle Halk Fırkası ve Mustafa Kemal Paşa ile uzun süre beraber olamayacağı fikri ağır basmıştı. Bu nedenle bir araya gelen Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ve diğer bazı vekiller, gerçekleşen inkılâplara karşı olmamakla birlikte, bunların bir zümreye veya bir kişiye mal edilmemesi gerektiğini savunarak, TBMM’de İmar Bakanı hakkında gensoru görüşmelerinde aleyhte oy vermişler ve akabinde Cumhuriyet Halk Fırkasından istifa etmişlerdir.

Hemen ardından da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurarak başına da Kâzım Karabekir’i geçirmişlerdir. Fakat çok geçmeden bakanlar kararıyla partileri kapatılmıştır.

Zaten çok geçmeden Atatürk’e İzmir’de yapılması planlanan bir suikast ortaya çıkarılınca 22 Haziran 1926 günü Jandarma Komutanı bizzat Karabekir’in evine gelerek, Atatürk’e İzmir’de suikast girişimi gerekçesi ile tutuklamıştır. Karabekir Paşa 26 Haziran 1926’da İzmir’e götürülerek 11 Temmuz’da İzmir’deki mahkemede savunması istenmiş ise de Paşa karışmadığı bir olay için asla savunma yapmayacağını bildirince ertesi gün beraat etmiştir. Ancak birçok eski Terakkiperver üyesi idam cezasına çarptırılmıştır. 5 Aralık 1927 tarihinde ise Paşa 45 yaşında emekliye sevk edilmiştir.

Karabekir Paşa bundan sonraki zorunlu emeklilik sürecinde İstanbul/Erenköy’deki evinde sıkıntılı bir hayat evresi geçirmiştir. Bu durum 1938 yılı sonuna kadar sürmüştür. Hatta basında kendisi hakkında çıkan bâzı olumsuz haberler üzerine İstiklâl Harbi ile ilgili hatıralarını basıp yayınlamaya karar vermiş, ancak kitap basıma hazırlanırken 27/28 Mayıs 1933 gecesi matbaaya baskın yapılarak basım aşamasındaki üç binden fazla nüsha kitaba el konulmuş ve yakılmak üzere götürülmüştür. Bu arada imha edilen İstiklâl Harbimizin Esasları kitabının 5 nüshasının Karabekir’in evinde olduğunun öğrenilmesi üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 4 Haziran 1933 Pazar sabahı Karabekir’in Erenköy’de yaşadığı evine bir baskın düzenlemiş, saatlerce arama yapılmış, Karabekir’e ait 44 eser ve diğer belgelere el konularak götürülmüştür.

1930’lu yıllarda Karabekir ile Atatürk’ün görüşmesini sağlamak için bazı girişimlerde bulunulmuş, fakat Atatürk’ün sağlığında başarı sağlanamamıştır. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildikten sonra önceki yıllarda çeşitli gerekçelerle dışlanan eski Milli Mücadele liderlerini siyasete katmak istemesiyle Karabekir Paşa da yeniden milletvekili seçilerek meclise girmiş, yetmemiş TBMM Başkanı seçilmiş, bu görevdeyken 26 Ocak 1948 Pazartesi günü Ankara-Kocatepe’deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucunda vefât etmiştir.

28 Ocak 1948 günü Cumhurbaşkanı İsmet İnönü be üst düzey askerî ve mülkî erkânın katılımıyla defnedilmiştir. Vasiyeti gereği tabutuna Ermenilerden alınışı esnasında Kars Kalesi’ne çekilmiş olan Türk Bayrağı sarılmıştır.

Cenaze namazı Hacıbayram Camii’nde Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki tarafından kıldırılmıştır. Ankara Cebeci Askerî Şehitliği’ndeki naaşı 40 yıl sonra 30 Ağustos 1988’de Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Devlet Mezarlığı’na nakledilmiştir. Mekânı cennet olsun inşaallah.

QOSHE - Vefât yıldönümünde Kâzım Karabekir Paşa anısına (26 Ocak 1948) - Halit Kanak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vefât yıldönümünde Kâzım Karabekir Paşa anısına (26 Ocak 1948)

39 28
27.01.2024

Âcizâne Genel Başkanlığını yaptığım Türk Dünyası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğimizin Aydın Şûbesi’nin düzenlemiş olduğu bir etkinlik için Şûbe Başkanımız Rıza Karaymir Kardeşimizin dâveti üzerine geldiğim Aydın’da Şûbe Başkanlık binasına 100 metre mesafede ki eski tarihi konak dikkatimi çekince oraya yöneldim. Kapısında “Paşa Konağı” yazısını görünce merakım daha da artmıştı. Konağın bahçe kapısının sağındaki kitâbeyi okuyunca çok şaşırdım.

Meğer; Kâzım Karabekir Paşa Aydın’ın en zengin çiftçisi Cemal Bey’in kızı İclâl Hanımefendi ile evlenerek Aydın’a damat olmuş, Cemal Ağa da bu konağı Kâzım Karabekir Paşa’ya tahsis etmiş, Paşa da Aydın’a geldikçe bu konakta kalırmış. Bu yüzden buraya “Paşa Konağı” denmiş. (Şu anda birahane olarak kullanılıyor.)

Aslen Karaman’a 24 km. mesafede bulunan eski adı Gaferiyat, şimdiki adı Kâzım Karabekir İlçesinden olan Kâzım Karabekir Paşa 23 Temmuz 1882 yılında İstanbul/Fâtih-Zeyrek’te Karabekiroğulları sülâlesinden Mehmet Emin Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi.

İstanbul’da 1886’nın Eylül’ünde Zeyrek’te Sıbyan Mektebine başladı. Ancak okulu babasının asker olmasından dolayı Van, Harput ve Mekke’de tamamladı. Babası Mehmet Emin Paşa 1893 yılında Mekke-i Mükerreme’de vefât edince, annesi Hacı Havva Hanım 5 erkek çocuğu ile İstanbul’a döndü ve 1917’de vefât edene kadar onlara hem annelik ve hem babalık yapmaya çalıştı.

Kâzım Karabekir 1894’te İstanbul-Fatih’te başladığı Askeri Rüşdiyesi Mektebini 1896 yılında birincilikle bitirdi. Aynı yıl girdiği Kuleli Askeri İdâdisi’nden 1899 yılında yine birincilikle mezun oldu. Akabinde 1900 yılında Pangaltı Harp Okulu’na girdi ve 6 Aralık 1902’de “Piyade Teğmeni” rütbesiyle yine birincilikle bitirince “Kurmay Sınıfı”na ayrıldı.

Teğmen olarak 1903’te girdiği Harp Akademisinin 58. dönemi mezunları arasında birinci sırada yine o vardı. 5 Kasım 1905 yılındaki mezuniyet töreninde “Altın Maarif Madalyası” kendisine verildiğinde o artık Kurmay Yüzbaşıydı.

Kâzım Karabekir, 1905’te başladığı iki yıllık stajını 3. Ordu’da Manastır’da yaptı. Burada Binbaşı Enver Bey (paşa) ile tanıştı ve kan kardeşi oldu. Birlikte Rum, Sırp, Makedon ve Bulgar eşkıyaların dağlarda takibine katılıp girdikleri çatışmalarda çeteleri bertaraf ettiler. (Dağların çocuğu Enver Paşa bizzat Müslümanlara kan kusturan çetelerle 65 çatışmaya girmiş, hepsinden başarıyla çıkmıştır.)

6 Eylül 1907’ye gelindiğinde İstanbul’da Harp Okulunda öğretmenliğe başladı. 10 ay sonra 1908’in Kasım’ında Edirne’deki 2. Ordu’nun 3. Piyade Tümen Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiğini öğrendi. Bu görevi sırasında 31 Mart 1909 vakasında Selânik’ten İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’na Edirne’den katılarak, 2. Tümen’in Kurmay Başkanı oldu ve isyanın bastırılmasında önemli faaliyetler yaptı.

Bu arada Balkanlar’da 1909-1911 yılları arasında Arnavutlar arasında başlatılan isyanı bastırmak için hazırlanan orduda görev yaptı. İsyanın bastırılmasından sonra 15 Ocak 1911’de tayin edildiği Edirne’deki 4. Kolordunun 10. Tümen Kurmay Başkanlığında göreve başladı.

Ayrıca Kâzım Karabekir’e 9 Nisan 1912’de ikinci bir görev verilerek, Edirne’nin Bulgaristan hududunda Askerî Komiserlik yapması istendi. İki hafta sonra da Binbaşılığa terfi etti. Ancak 10. Tümen Kurmay Başkanlığına devam etti. Bu görevdeyken çıkan Balkan Savaşı’nda Şükrü Paşa ile Edirne’yi kahramanca savundu.

Edirne’de 5,5 ay kuşatma altında yenecek ağaç kabukları da kalmayınca açlığa yenik düştüler. 22 Nisan 1913’te Bulgarlara esir olunca Sofya’ya götürüldü. Enver Paşa’nın komutasındaki Türk Ordusu tarafından 21 Temmuz 1913’te Edirne düşmandan temizlenince Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Andlaşması’yla Sofya’daki esaretten kurtulup İstanbul’a geldi.

İstanbul’da 1914’te Enver Paşa tarafından Teşkilât-ı Mahsûsa’nın Harekât Dairesi Amirliği’nde görevlendirildi. Birinci dünya savaşı başlayınca Aynı yılın Aralık Ayında Yarbaylığa terfi ettirilerek 14. Tümen Komutanlığında atandı. Buradaki görevi Marmara ve Karadeniz kıyılarında sağlam bir tahkimat yapmaktı.

O işi başardığında Enver Paşa Çanakkale Cephesine çağırdı. Seddülbahir ve Kerevizdere’de 3,5 ay Fransız birliklerine karşı kahramanca savaştı. 26 Ekim 1915’te İstanbul’daki 1. Ordu Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiyse de 15 gün sonra Irak’ta İngilizlere karşı savaşacak 5. Ordu’nun kurmay başkanlığına gönderildi. 14 Aralık 1915’te Albay oldu.

1916 yılında 6 ay boyunca Irak Cephesi’ndeki İngiliz kuvvetlerine karşı 18. Kolordu Komutanı olarak büyük mücâdele verdi. İngilizlere karşı kazanılan büyük zaferden sonra bizzat Kut’a gelerek 7 - 9 ve 44. Alay Sancaklarına altın madalya takan Enver Paşa tarafından madalya ile taltif edilenler arasındaydı.

Ardından Kâzım Karabekir, Kafkas Cephesi’ndeki 2. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Bu cephede 10 aya yakın 2. Kolordu Kumandanı ve bir ara 2. Ordu Kumandan vekili olarak, Ruslara karşı büyük mücâdele verdi.

Bu mücâdelesi; 28 Ocak 1918 tarihinde 3. Orduya bağlı olarak Kafkas 1. Kolordusu komutanlığına atandığında da sürdü. İşgâl altında olan Erzincan’ı 13 Şubat’ta düşman işgâlinden temizledi. Yetmedi, dört bir koldan hücum emri verdi. Kendisine bağlı 9. Kafkas Tümeni ile 5. Tümen’in 13. Alayı Ermeni sürülerini önüne katarak Erzurum’a kadar kovaladı. Yarbay Halit Bey’in üstün başarı gösterdiği hücumda birliklerimiz 12 Mart 1918’de Erzurum’a girdi.

1 Nisan’da Horasan, 4 Nisan Handere ile Karakurt ele geçirildi. 5 Nisan 1918’de Sarıkamış’ı zapt eden Kâzım Karabekir, 25 Nisan sabahı saat: 05.00’e kadar Ermenilere Kars’ı boşaltmaları için süre verdi. Dediğini yaptı. Türk birlikleri 25 Nisan 1918 sabahı erkenden Kars’ı dört bir koldan zapt etmeye başladı. Kars’ın her bir sokağına Türk Bayrakları asılmaya başlandığında Tuğgeneral rütbesi kendisine tebliğ edildi.

O da yetmedi, bölgenin güvenliğini sağladıktan sonra Kâzım Karabekir Paşa, 15 Mayıs 1918’de Arpaçayı’nı geçerek Gümrü şehrini ele geçirdi. Oradan güneye yönelerek 7 Ağustos’ta karargâhını Nahçıvan’da kurdu. Hedefinde Güney Azerbaycan’ın kalbi konumundaki Türk şehri Tebriz vardı. Öyle de yaptı. İngiliz sürülerini süpüre süpüre 25 gün sonra Tebriz’de girdi. Bölgedeki İngiliz Orduları şaşkındı. Tebriz’e yaptıkları hamle Kâzım Karabekir Paşa tarafından püskürtüldü. Ağır kayıplar veren İngilizler çekildi.

Ancak 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütârekesiyle Karabekir Paşa’nın Kolordu Karargâhı lağvedilerek kendisi İstanbul’a çağrılınca, Nahçıvan-Gümrü-Kars-Trabzon üzerinden gemiyle İstanbul’a girdi. Kaptan güvertesinden Boğaz’ın iki yanındaki tabyalarda İngiliz ve Fransız bayraklarını görünce kendi kendine “Tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücâdeleye devam” kararı aldı.

Bunun için 28 Kasım 1918 tarihinden itibaren görüştüğü komuta kademesinden görev istedi. Nihayet, 24 Şubat 1919’da Harbiye Nazırı Ömer Yaver Paşa Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanlığı olabileceğini söyledi. 13 Mart 1919 tarihinde resmî tayin yazısı kendisine ulaştı.

İstanbul’dan ayrılmadan önce 10 Nisan 1919’da Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa’yı ziyaret ettikten sonra Trabzon’a gitmek üzere Gülcemal Vapuru ile 12 Nisan 1919’da akşama doğru İstanbul Rıhtımı’ndan yola çıktı. Gümüşhane-Bayburt üzerinden Erzurum’a geldiğinde tarihler 3 Mayıs 1919’tu.

Zâten Erzurum Halkının gönlünde taht kurmuş olan paşa halk ve askerler tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Erzurum’a geldiğinin ertesi günü, Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nden bir heyet ziyâretine gelerek teşkilatlarının ana prensiplerini ve ne yapmak istediklerini anlatarak yakında Erzurum’da bir kongre açacaklarını belirttiler.

Karabekir Paşa’da onlara........

© Yeni Akit


Get it on Google Play