Tabi sadece siyasette değil, hayatın bütününde; “kin-öfke-tamah-hırs” şeytandandır. Şeytana teslim olmuşluğun belgesidir.

Siyasetteki kini-öfkeyi-hırsı ve tamahı, diğer hususlardan ayırabiliriz. Çünkü siyasetteki bu korkunç melanetin tedavisi yoktur. Yani kul hakkı meselesi!

Şeytan kişinin, “insan olma” melekelerini ele geçirdikten sonra öyle uçurumlara atar ki, Müslüman-gayrimüslim fark etmez, şahsı insanlıktan çıkarıp, yürüyen afete dönüştürür.

Gayrimüslimleri bilmem de Müslümanlar için bu afetin bu dünyada halledilmesi imkânsız derecededir.

Şöyle düşünelim, hatta düşünmeyelim, yaşanılanları görüyoruz, gördüklerimiz üzerinden hareket ederek meramımızı anlatalım.

B partisi mensuplarıyla, C, D, E (harfleri uzatmayalım) partisi mensupları; aynı dine, aynı kitaba, aynı Peygambere inanan Müslümanlardır.

Dini-milli günlerde aşağı yukarı bir ve beraber olmaktalar. Hatta pek çoğunun geçmişte birliktelikleri, akrabalıkları, aynı ideoloji etrafında aynı yerlerde bulundukları, aynı sofralara oturdukları, aynı cenazelere, düğünlere, davetlere katıldıkları vakidir.

Peki, dini ve milli değer yargıları hususunda aynı imanda birleşenler, iş siyasete gelince neden ayrı düşmektedirler? Hani siyaset, “amaç için bir araçtı”?

Haydi diyelim ki, herkes bir ve aynı düşünecek değil. Türkiye’deki yönetim sistemine farklı açılardan bakabilirler, faklı yorumlayabilirler ve bu bir zenginliktir.

Siyasetteki bu zenginlik, birbirlerine destek ve omuz vermek yerine, güç birliği oluşturup, Hak ve hakikat zeminini sağlamlaştırmak yerine; ayrılıklara-gayrılıklara-kine-öfkeye-hırs ve tamaha dönüşmesi ve bunları yaymanın imandaki yeri nedir acaba?

Kendimize şunu soralım:

-“Bu vaziyet, Müslümanlığın neresinde yazılıdır. İslam’ın hangi şartlarına uygundur. Aynı secdeye aynı iman ile baş koyan hangi Müslümana yakışır”?

Seçimlere iki gün kaldı. Pazar günü sandıklara gidilecek, üstelik oruçlu gidilecek, sandığa varıp oy pusulasına mührü basarken; öfkelerimize-hırslarımıza-tamahlarımıza-nefsimize” kulak vererek değil, amentümüze sadakat göstererek oy vermeli değil miyiz?

Parçalanmak, bölünmek, kaybolmak demektir. “Müslümanlar kardeştir” ikazını hiçe sayarak, İslam’a ve Müslümanlara açık yahut gizli düşmanlık besleyenlerin ekmeğine yağ sürmemek için vicdanımızı hakem tayin edip, nefsimizi oruç ile gasp etmeliyiz.

Siyasetteki bu dünyalık kargaşa insanda; “akıl-mantık-muhakeme ve muhasebe” bırakmadığı gibi nefis ile şeytanın koalisyonu sonucu kişiye; “Ben haklıyım, herkes yanılıyor, benim gibi düşünen yok, zavallılar” dedirtmektedir.

Pazar günü kalplerimize bakmalıyız. Kapalı mı açık mı? Müslümanlardan yana mı tavır alıyoruz veya başkaları tarafına mı meyilliyiz?

Ülkemizin ve milletimizin birliği adına; ezanlarımızın okunması, bayrağımızın dalgalanması, devletimizin-milletimizin-vatanımızın bekası için mi oy kullanacağız, yoksa oylarımızı bölerek Garp zihniyetini mi güçlendireceğiz?

Bu sorunun cevabının bir de Ahiret boyutu vardır. Allah için unutmayalım!

Ezcümle:

Her şeyin doğrusunu Allah bilir. Türkiye’de iki zihniyet vardır. Garp zihniyeti, Şark zihniyeti! Bölünürsek Garp zihniyetini başımıza kondurmuş oluruz.

QOSHE - Siyasette Kin Öfke ve Hırs Şeytandandır - Hüseyin Öztürk
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasette Kin Öfke ve Hırs Şeytandandır

15 1
29.03.2024

Tabi sadece siyasette değil, hayatın bütününde; “kin-öfke-tamah-hırs” şeytandandır. Şeytana teslim olmuşluğun belgesidir.

Siyasetteki kini-öfkeyi-hırsı ve tamahı, diğer hususlardan ayırabiliriz. Çünkü siyasetteki bu korkunç melanetin tedavisi yoktur. Yani kul hakkı meselesi!

Şeytan kişinin, “insan olma” melekelerini ele geçirdikten sonra öyle uçurumlara atar ki, Müslüman-gayrimüslim fark etmez, şahsı insanlıktan çıkarıp, yürüyen afete dönüştürür.

Gayrimüslimleri bilmem de Müslümanlar için bu afetin bu dünyada halledilmesi imkânsız derecededir.

Şöyle düşünelim, hatta düşünmeyelim, yaşanılanları görüyoruz, gördüklerimiz üzerinden hareket ederek meramımızı anlatalım.

B partisi mensuplarıyla, C, D, E (harfleri uzatmayalım) partisi mensupları; aynı dine, aynı kitaba, aynı Peygambere inanan Müslümanlardır.

Dini-milli günlerde aşağı yukarı bir ve beraber olmaktalar. Hatta pek çoğunun geçmişte birliktelikleri, akrabalıkları, aynı ideoloji etrafında aynı yerlerde bulundukları, aynı sofralara oturdukları, aynı cenazelere, düğünlere, davetlere katıldıkları........

© Yeni Akit


Get it on Google Play