“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”(Al-i İmran, 103)

Müfessirlere göre “Allah’ın ipi”nden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak”, hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber; Kur’an’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir. Allah’a karşı gereği gibi saygılı olmak ve Müslüman olarak ölebilmek için Allah’ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem verir. Bunun içindir ki inanç alanında Allah’ın birliği ilkesini getirdiği gibi, ibadet alanında da hac ve namaz gibi insanları bir araya toplayarak Müslümanların birliğini sağlayacak prensipler koymuş, amelî tedbirler almıştır. Fert olarak veya bölünmüş gruplar halinde yaşayanların dinlerini ve milliyetlerini korumaları kolay değildir. Bunların sosyal, maddî ve mânevî baskılar karşısında dayanma güçleri az olduğundan daima din ve milliyetlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunurlar. Bu tür baskılar peygamberleri bile zor durumlarda bırakmış, bu sebeple Allah’tan ve insanlardan yardım istemeye mecbur kalmışlardır (bk. Bakara 2/214; Âl-i İmrân 3/52).

Kur’an insanlar arasında düşünce ayrılıklarının bulunmasını, insanın yaratılış hikmetine ve özelliklerine bağlar (Hûd 11/118). İyi niyete dayalı olması ve mâkul çizgide kalması halinde bu ayrılıkların insanlar arasında rekabete, dolayısıyla toplumların ilerlemesine ve kalkınmasına yardımcı olacağı da açıktır. Ancak İslâm, düşünce ayrılığının düşmanlığa dönüşmesini, insanları çekişen ve vuruşan kamplara ayırmasını müsamaha ile karşılamaz. Nitekim bu âyet-i kerîmede Müslümanların birliği Allah’ın bir nimeti olarak değerlendirilirken, toplumsal barışı tehdit eden –ve İslâm’dan önce örnekleri çokça görülen– çekişme hallerini her an içerisine düşüp yanabilecekleri ateşten bir çukurun kenarında bulunmaya benzetmiştir. Yüce Allah, insanların böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmamaları için toptan Allah’ın ipine (Kur’an) sarılmalarını, onun genel prensiplerinin dışına çıkmamalarını emretmektedir.

“O’nun (Allah’ın) nimeti sayesinde kardeş oldunuz” ifadesi, İslâm’ın insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlama konusunda ne derece kaynaştırıcı önemli bir unsur olduğunu, hatta din kardeşliğinin, dolayısıyla inanç ve dava birliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğunu gösterir. Zira soy, dil ve vatan birliğinin, aynı ırktan olan Araplar arasında meydana getiremediği barış, kardeşlik ve dayanışmayı İslâm, bu millet arasında başardığı gibi farklı ırklar ve soylar arasında da başarmıştır. İslâm tarihi bunun örnekleriyle doludur. (Kur’an Yolu)

“ Müşrikler sizinle topyekûn savaştıkları gibi siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36)

Topyekûn olmuş ve bizimle şu anda Gazze’de savaşan ve ileride Müslümanların yaşadığı her karış toprakta savaşacağı belli olan düşmanlarımıza karşı topyekûn olup savaşmamızı emreden bu ayet bizler için ne büyük uyarıdır.

Sadece ekonomik, sadece siyasi, sadece kültürel güçleri değil, askeri güç de dahil topyekûn bütün güçleri birleştirerek düşmana karşı savaşmaktan söz ediliyor ayette. Allah’ın ipine sımsıkı ve toplu halde sarılmanın öncelikli anlamı da bu olsa gerektir.

“Bilin ki Allah kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever.” (Saff, 4)

Âyette geçen bünyânün mersûs tamlaması, “kurşunlu, parçaları kurşunla kenetlenerek yekpâre bir cisim haline gelmiş olan muhkem bina” demektir. Hatta bazıları, bütünüyle kurşundan yapılmış bina anlamını vermektedir. Bu ifadeden, savaş tekniği olarak pek çok işaret ve hüküm çıkarmak mümkündür. Biz şimdilik şu kısa yorumla yetinmiş olalım:

Emir-komuta içindeki disiplin yanında, her türlü teknik donanımla donanımlı, yüce ve yüksek gaye uğruna birbirine en güçlü duygularla bağlı, aynı dini, aynı ahlaki, aynı insani duyguların yekvücut haline getirdiği bir İslam Savunma Saffı teşkil edilmelidir. Zaten acil ve kalıcı zaferlerimizin alternatifsiz tek çaresi de budur. Gazze’de yaşanan acıların böylesi bir neticeye vesile olması en içten, en samimi duamızdır.

Not: Ehl-i halin mümtaz temsilcisi, insan-ı kâmil, muhterem, muazzez Lütfi Doğan hocamızın vefatı beni derinden müteessir etti. Elli sene önce, aynı safta yan yana bir Cuma namazı kılmak nasip olmuştu. Onun, bana da çok tesir eden namazdaki edep halini asla unutamam. Kendisine Allah’tan gani rahmet, yakınlarına, dostlarına ve sevenlerine sabr-ı cemiller dilerim. Ruhu şad, mekanı cennet, makamı ali olsun.

QOSHE - Bu savaş nasıl kazanılır?  - Latif Erdoğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bu savaş nasıl kazanılır? 

42 1
09.12.2023

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”(Al-i İmran, 103)

Müfessirlere göre “Allah’ın ipi”nden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak”, hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber; Kur’an’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir. Allah’a karşı gereği gibi saygılı olmak ve Müslüman olarak ölebilmek için Allah’ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem verir. Bunun içindir ki inanç alanında Allah’ın birliği ilkesini getirdiği gibi, ibadet alanında da hac ve namaz gibi insanları bir araya toplayarak Müslümanların birliğini sağlayacak prensipler koymuş, amelî tedbirler almıştır. Fert olarak veya bölünmüş gruplar halinde yaşayanların dinlerini ve milliyetlerini korumaları kolay değildir. Bunların sosyal, maddî ve mânevî baskılar karşısında dayanma güçleri az olduğundan daima din ve milliyetlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunurlar. Bu tür baskılar peygamberleri bile zor durumlarda bırakmış, bu sebeple Allah’tan ve insanlardan yardım istemeye mecbur kalmışlardır (bk. Bakara 2/214; Âl-i İmrân 3/52).

Kur’an insanlar arasında düşünce ayrılıklarının........

© Yeni Akit


Get it on Google Play