İstanbul’da gerçekleşen Büyük Filistin Mitingi, aziz milletimizin engin basiret ve ferasetini belgeleyen bir simge olarak tarihe geçti. Filistin, Filistinlilerindir. Onları oradan söküp atmak imkansızdır. Filistinliler, Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubi’nin, Yavuz Sultan Selim’in varisi bir mücahit nesildir. Cihat onların fıtratı, Kudüs ve Mescid-i Aksa ise sevdalarıdır.

Büyük Filistin Mitinginde bir buçuk milyon insanın avazıyla seslendirilen Mehmetçik Gazze’ye haykırışı, asıl itibariyle aziz milletimizin kahir ekseriyetinin vicdanında yankılanan kutsal bir çağrıdır. Başkaca hiçbir gerekçe bulunmasa bile hata payı sıfır bu maşeri vicdanın çağrısı mutlaka nazara alınmalı ve gereken her türlü tedbir hazırlanarak İsrail’in yaşattığı insanlık dramına artık dur, denilmelidir.

Hamaset, yiğitlik, yüreklilik demektir. Gazze’ye karşı duyarlı olmamızı savunan insanların bile, ekranlarda hamaset olsun diye demiyorum, gibi bir paravan cümleye sığınarak söze başlamaları içimi cidden acıtıyor. Hamaset olmadan düşmana karşı konulamaz, hamaset olmadan savaşılamaz, hamaset olmadan hiçbir direniş hayat bulamaz.

Bu tür kompleks belirtisi laf u güzafı, lüzumsuz laf kalabalıklarını, akıldanelikten öte hiçbir anlam taşımayan yorumları ve benzeri oyunlarla milleti oyalama gayretini bir tarafa bırakın beyler, artık sadede gelin, esas konuya intikal edin. Orada binlerce masum öldürülüyor, orada çocuklar, bebekler can veriyor, orada analar, babalar feryat ediyor, orada okullar, hastaneler, sığınma kampları bombalanıyor, yaşlılar, kadınlar, tüm sivil halk parça parça edilerek hayattan koparılıyor, orada insanlar; su yok, elektrik yok, yakıt yok, tıbbi malzeme yok, diyerek yokluktan, kalmamış vicdan gibi, kalmamış insanlık gibi bir başka yokluğa acılarını duyurmaya çalışırken; siz burada kurulduğunuz koltuklarda, onlar üstünden ahkam keserek, birbirinizden laf devşirerek sözde yorum yapıyor, sözde yazı yazıyorsunuz. Artık bu tür maskaralıkları bir tarafa bırakarak sadede gelin, milletin çağrısına kulak verin, varsa diyecekleriniz, sözünüzün mecrasını milletin çağsısı doğrultusuna çevirin…

Bir de kaş yapayım derken göz çıkaranlar var. Savaş anında düşmanın gücünden bahsetmek ne türlü bir densizliktir. Bu tür lafların, kendi safınızdaki insanların kuvveyi maneviyesini kırmaya yönelik tahribini hiç hesap etmeden malumatfuruşluk yapmak dosta mı düşmana mı hizmettir. Evet, düşmanın gücü, kuvveti bilinmelidir. Fakat bu bilgi kim için gerekliyse bunu onlar bilmeli ve stratejilerini ona göre yapmalıdır. Bu tür bilgileri ulu orta konuşmak, yazmak ya ahmaklıktır, ya da psikolojik harbin bir aparatı olmaktır.

Bir de çeşitli rütbelerde emekli askerlerimiz var. Maşallah, televizyon ekranlarını harp akademisine çevirdiler. Milli duruşlu iki üçü müstesna hepsi de bildikleri ve iyi kullandıkları psikolojik harp taktikleriyle hem istisna ettiğim iki- üçün tesirini kırmayı başarıyor hem de kölelik ettikleri NATO’ya ve İsrail’e üstü örtülü bedel ödemelerini sürdürüyorlar. Bu sinsi oyuna da artık bir dur denilmelidir.

İsrail, Küreselci Siyonistlerin asla vaz geçemeyeceği, orayı koruma uğruna her türlü bedel ödemeyi göze alacakları bir ülke değildir. Böyle bir ülke vardır; onun da adı İsrail değil, 1850’den bu yana tarafsızlık şemsiyesi altında korumaya aldıkları, iki büyük dünya savaşından hiçbir çizik almadan kurtardıkları, Hitler istilayı düşününce Amerika’yı başına musallat ettikleri ve ileride tek dünya devletinin siyasi üssü olarak da formatladıkları İsviçre’dir. Küreselci Siyonistler, bütün çok uluslu kurum ve kuruluşlarıyla burada konuşlanmıştır. İsrail’e ise, İngilizler kullanılarak, kendilerinin ayak takımı olarak gördükleri, ölümü gösterip sıtmaya razı ettikleri Yahudiler, zorla ya da oyuna getirilerek yerleştirilmiş; dikkatler İsrail’e çekilerek, küresel ölçekli Siyonist faaliyetler varlıklarını sürdürmüşlerdir. İsrail’i, muharref Tevrat ayetlerindeki arz-ı mevud hülyasına yönlendiren ve onlara bu coğrafyayı ele geçirmeyi bir ideal haline getiren de yine Küreselci Siyonistlerdir. Dertleri, ne dini ne de millidir. Bütün meseleleri, İsrail’i kullanarak Ortadoğu’nun bakir zenginliklerine çökmek; doğuyu istilada kullanacakları en önemli jeopolitik alanları ele geçirmektir.

Oyun bellidir: İmparatorlukları yıkarak, ilk aşamada ulus devletlere böldüler. Şimdi de ulus devletleri bölerek kantonlar haline dönüştürmek istiyorlar. Sonra da binlerce kantondan oluşan Siyonistlerin yöneteceği totaliter bir dünya devleti istiyorlar. Böylece, şimdilerde yarısını ellerinde tuttukları dünya servetinin bütününü ele geçirmiş olacaklar. Onlar başarılı olursa, bütün ulus devletler bu kavgada yenik düşeceklerdir. Oyun budur. Bizim de bütün hamlelerimiz bu büyük oyunu bozmaya yönelik olmalıdır.

Millet yüreğindeki heyecanla yaşar. Devlet aklı bu heyecanı dengeler. Millet heyecanını kaybederse devlet de dengesini kaybeder. Türkiye’nin Filistin siyaseti böylesi bir denge üzerine kuruludur. Milletin heyecanını örselemek isteyenler asla iyi niyetli değildir.

QOSHE - Gazze’de oyunbozan olmalıyız  - Latif Erdoğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze’de oyunbozan olmalıyız 

31 1
04.11.2023

İstanbul’da gerçekleşen Büyük Filistin Mitingi, aziz milletimizin engin basiret ve ferasetini belgeleyen bir simge olarak tarihe geçti. Filistin, Filistinlilerindir. Onları oradan söküp atmak imkansızdır. Filistinliler, Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubi’nin, Yavuz Sultan Selim’in varisi bir mücahit nesildir. Cihat onların fıtratı, Kudüs ve Mescid-i Aksa ise sevdalarıdır.

Büyük Filistin Mitinginde bir buçuk milyon insanın avazıyla seslendirilen Mehmetçik Gazze’ye haykırışı, asıl itibariyle aziz milletimizin kahir ekseriyetinin vicdanında yankılanan kutsal bir çağrıdır. Başkaca hiçbir gerekçe bulunmasa bile hata payı sıfır bu maşeri vicdanın çağrısı mutlaka nazara alınmalı ve gereken her türlü tedbir hazırlanarak İsrail’in yaşattığı insanlık dramına artık dur, denilmelidir.

Hamaset, yiğitlik, yüreklilik demektir. Gazze’ye karşı duyarlı olmamızı savunan insanların bile, ekranlarda hamaset olsun diye demiyorum, gibi bir paravan cümleye sığınarak söze başlamaları içimi cidden acıtıyor. Hamaset olmadan düşmana karşı konulamaz, hamaset olmadan savaşılamaz, hamaset olmadan hiçbir direniş hayat bulamaz.

Bu tür kompleks belirtisi laf u güzafı, lüzumsuz laf kalabalıklarını, akıldanelikten öte hiçbir anlam taşımayan yorumları ve benzeri oyunlarla milleti oyalama gayretini bir tarafa bırakın beyler, artık sadede gelin, esas konuya intikal edin. Orada binlerce masum öldürülüyor, orada çocuklar, bebekler can veriyor, orada analar, babalar feryat ediyor, orada okullar, hastaneler, sığınma kampları bombalanıyor, yaşlılar, kadınlar, tüm sivil halk parça parça edilerek hayattan koparılıyor, orada insanlar; su yok, elektrik yok, yakıt yok, tıbbi malzeme yok,........

© Yeni Akit


Get it on Google Play