Bizim dinimizle, örfümüzle, âdetimizle, milli kültürümüzle uzaktan yakından alakası olmayan ve adına yılbaşı kutlaması denilen vakte artık sayılı günler kaldı. Kronik bir hastalık olan israfın bu günlerde nüksedeceği muhakkak. Kaç kişiyi uyarabilirsek kârdır düşüncesiyle bugünkü yazımızı bu konuya ayırdık. Ne ki bu yazıyı okurken bile Filistin davamızı, Gazze umudumuzu unutmamalıyız, unutturmamalıyız.Allah israf edeni sevmez. En büyük israf ise insanın kendine yönelik yaptığı israftır. İsraf, gereğin gerekli olmanın dışına taşmasıdır.

İnsan hayatı, ancak ibadetle kendi varlık ve kendi yaratılış gayesine uygun değerlendirilmiş olur. Çünkü Cenab-ı Hakk, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” buyurur. Öyleyse ibadetsiz hayat, insanın kendi fıtratına yönelik bir israftır. İbadet etmeyen insan müsriftir. Ve Allah israf edenleri sevmez. Yani Allah ibadetsiz ömür geçirenleri asla sevmez.

Yemede, içmede, insanın yaşaması için zaruri olan her türlü ihtiyacında adalet üzere olmak gerekir. Bu konuda adaletten sapmak bir zulümdür. Her zulüm aynı zamanda bir israftır. Allah’ın nimetlerinin değerini bilmemek, o nimetlere karşı şükürsüz davranmak da yine bir zulüm, dolayısıyla haddi aşmak manasında bir israftır.

Şükür nimeti artırır, israf ise nimetteki bereketi kaldırır. Bereketi kalkmış bir nimet ne kadar bol olursa olsun, ihtiyacı karşılamada daima eksik kalır. Müsrif, bu boşluğu doldurmak, bu eksikliği gidermek istedikçe de başka israflara dalar. Bu da israfta bir kısır döngü meydana getirir. Her israf bir başka israfın davetçisi olur.

Zati değeri olmayan şeye değer atfetmek de yine bir israftır. Lüks tüketim mallarının hepsi aslında söz konusu yanlışın ürünüdür. Aynı ihtiyaç çok daha ucuz bir bedelle karşılanabilecekken, marka adı altında oynanan oyunlara kanarak çok fazla bedeller ödemek israfın insafsız anaforuna kapılmaktan başka bir şey değildir.

İnsan, ihtiyaçlarına ihtiyacı nispetinde mukabelede bulunmalı, ihtiyaç olmayan şeyleri ya da ihtiyaç olmayan miktarı ihtiyaç haline getirmeye uğraşmamalıdır.

İsraf, şeytanın insana kurduğu en tehlikeli tuzaklardan biridir. Bu tuzağa düşen insan, bazen şeref, haysiyet ve namus dahil maddi- manevi pek çok değerini, bedel olarak ödemek zorunda kalabilir. Böylece kendine ve çevresine zulmedenlerden olur. Kur’an-ı Kerim, israf edenleri şeytanın kardeşleri olarak tanımlar. Çünkü onlar, yaptıkları israfla sadece kendilerine zarar vermezler, başkalarına da kötü örnek olurlar, onlara benzemeye çalışanları da şeytanın bu tuzağına düşürürler. Bu yönüyle de şeytanın en çok sevdikleri kişiler müsriflerdir, saçıp savuranlardır, dememiz yanlış olmaz.

İsraf, bedeli ödenmiş olsa da başkalarının haklarını ihlal manasını taşır. Çünkü israf sebebiyle arz-talep dengesi alt üst olur. İsraf sebebiyle çok tüketilen mallar ya fahiş fiyata satılır ya da hiç bulunamayarak gerçek ihtiyaç sahiplerini mağdur hale getirir. Eğer israf edilen mallar zaruri ihtiyaçlar kategorisine dahilse, müsrifler her iki halde de Hakk katında sorumlu tutulurlar.

İsraf, kâinatta yürürlükte olan iktisat kanununa muhalefettir. Bu muhalefetin cezası dünyada verilir. İsraf, yoksulluk, fakirlik, zillet getirir. İnsanın bütün davranışları iktisat üzere olmalıdır. Yeme, içme, giyinme, uyuma, konuşma gibi fıtri davranışlarında bile insan israfa, aşırılığa düşmemelidir.

İsraf haram olduğu gibi, her haram da israftır. Dünyada ve ahirette mahrumiyet getirir. “Halbuki, helal dairesi geniştir. Keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”

“Sani-i Zülcelal, ism-i Hakîmin muktezasıyla, her şeyde en hafif sureti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli ehemmiyetle takip ettiği gösteriyor ki, israf, abesiyet, faydasızlık, fıtratta yoktur. İsraf ise, ism-i Hakîmin zıddı olduğu gibi, iktisat onun lâzımıdır ve düstur-u esasıdır.

Ey iktisatsız, israflı insan! Bütün kâinatın en esaslı düsturu olan iktisadı yapmadığından, ne kadar hilâf-ı hakikat hareket ettiğini bil; “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz” (A’raf, 31) âyeti ne kadar esaslı, geniş bir düsturu ders verdiğini anla.”

QOSHE - İsraf... - Latif Erdoğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsraf...

33 1
23.12.2023

Bizim dinimizle, örfümüzle, âdetimizle, milli kültürümüzle uzaktan yakından alakası olmayan ve adına yılbaşı kutlaması denilen vakte artık sayılı günler kaldı. Kronik bir hastalık olan israfın bu günlerde nüksedeceği muhakkak. Kaç kişiyi uyarabilirsek kârdır düşüncesiyle bugünkü yazımızı bu konuya ayırdık. Ne ki bu yazıyı okurken bile Filistin davamızı, Gazze umudumuzu unutmamalıyız, unutturmamalıyız.Allah israf edeni sevmez. En büyük israf ise insanın kendine yönelik yaptığı israftır. İsraf, gereğin gerekli olmanın dışına taşmasıdır.

İnsan hayatı, ancak ibadetle kendi varlık ve kendi yaratılış gayesine uygun değerlendirilmiş olur. Çünkü Cenab-ı Hakk, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” buyurur. Öyleyse ibadetsiz hayat, insanın kendi fıtratına yönelik bir israftır. İbadet etmeyen insan müsriftir. Ve Allah israf edenleri sevmez. Yani Allah ibadetsiz ömür geçirenleri asla sevmez.

Yemede, içmede, insanın yaşaması için zaruri olan her türlü ihtiyacında adalet üzere olmak gerekir. Bu konuda adaletten sapmak bir zulümdür. Her zulüm aynı zamanda bir israftır. Allah’ın nimetlerinin değerini bilmemek, o nimetlere karşı şükürsüz davranmak da yine bir zulüm, dolayısıyla haddi aşmak manasında bir israftır.

Şükür nimeti artırır, israf ise nimetteki bereketi kaldırır. Bereketi kalkmış bir nimet ne kadar bol olursa........

© Yeni Akit


Get it on Google Play