Size tarihi büyük imparatorluklar ve kahramanlıklarla dolu, İslam medeniyetine büyük hizmetlerde bulunmuş bir milletin, geçtiğimiz asrın başlarında emperyalist batılı devletlerin kurguladığı dünya savaşı sonrası parçalanarak küçük bir kara parçasında yeniden devlet kurduktan sonra başına gelenlerden bahsetmek istiyorum…

İsmi lazım değil, halkını rencide etmek istemem…

İslama büyük hizmetler vermiş olan bu millet, kurtuluş mücadelesi vererek, imparatorluk döneminde sahip olduğu toprakların onda birine razı olarak yeni bir devlet kurmuş.

Yenildikleri büyük savaşın mütarekesi, barış anlaşması falan derken, sömürgeci batılı emperyalist devletler, devletin yönetim şeklinin demokratik cumhuriyet şeklinde olmasını bir şekilde empoze etmişler.

Ancak yeni devlet kurulurken, İslam’dan koparılması için de batılı devletlerin empoze ettiği kadrolarla yeni kurumlar oluşturulmuş.

Bu kadronun yaptığı ilk işlerden biri de İslamın bu topraklardan adeta hükmünün kaldırılması için laiklik gibi bir ilkeyi benimsetmişler bu kadrolara.

Öyle ki, anayasasını, yasalarını, kültürlerine, dinlerine taban tabana zıt olan batılı ülkelerden tercüme ederek almışlar. Bu da büyük bunalımlara, travmalara yol açmış yıllar boyu…

Harf inkilabı, hukuk devrimi, kültür devrimi falan derken önceki devletlerinden tümüyle farklı, yabancı bir devlet yönetimiyle karşı karşıya kalmışlar…

Zaman zaman ayaklanmalar olmuş, ancak bu ayaklanmalar bastırılmış…

Bu yeni düzenin oturtulması için emperyalistlerin askeri, siyasi ve hukuki danışmanları uzun yıllar ülkeyi terk etmemiş.

Hatta müthiş bir entrikayla, her aileye yeni bir soyadı alması dayatılmış. Bu arada da batıdan binlerce Hıristiyan ve Yahudi aile getirilip ülkenin her şehrine, kasabasına o ülkenin insanlarıymış gibi yerleştirilmiş. Gelirken belli bir sermayeyle geldikleri için kısa sürede ülke ticaretinin ve yeni yeni kurulan sanayisinin hakimi oluvermişler…

Hatta hala ticaret, sanayi, bilim ve sanat onların elindeymiş ağırlıklı olarak…

İşte bu emperyalistler ülkeyi sıfırdan dizayn ederken, ülkenin askeriyesini, eğitimini, yargısını, mülkiyesini yerli halktan kimsenin yükselip sivrilemeyeceği şekilde kurgulamışlar…

Özellikle askeriyede kurdukları sistem işlerine çok yaramış… Zaman zaman sözlerinden çıkan iktidarlara askeriyeyi kullanarak gözdağı vermişler, hatta darbeler yapıp ülkeyi istedikleri kulvara yeniden sokmuşlar defalarca…

Ülkenin farklı bölgelerinden zamanla ticarette, sanayide sivrilmeye başlayanlar olmuş. Onları da kendi sistemleri içine entegre etmişler, buna direnenleri ise ellerindeki büyük güçlerle batırıp ayak altından çekmişler…

Örneğin yüz yıla yakın süre zarfında her alanda kurulu sanayi ve tesis açısından büyük mesafeler alınmasına rağmen bu ülkeye kendi markalarını, kendi otomobillerini, uçaklarını yaptırmamak için türlü tezgahlar kurmuşlar. Bunda da büyük ölçüde başarılı olmuşlar…

Ama şanlı geçmişine, İslam imancına, geleneklerine sahip çıkmakta ısrar eden o millet, sonunda kendi içinden iktidarlar çıkarmaya başlamış…

Hele son birkaç dönemdir öyle inançlı, azimli, dirayetli bir lider gelmiş ki, ülke halkının başı yerden kalkmış, eski şanlı dönemlerdeki iddialı hallerine dönmüşler, çevredeki Müslüman ülkelerin halkları yine yönlerini onlara dönmeye başlamış…

Fakat diyorlar ki, son dönemlerde yaşanan olaylar, içlerindeki emperyalist ürünü unsurların hala etkin olduğu gerçeğini yüzlerine vurmaya başlamış…

Halkın severek seçtiği o inançlı iktidara rağmen, yargıdan tuhaf kararlar çıkmaya başlamış… Sanayi devlerinin en büyük çatı kuruluşlarından biri, eskiden olduğu gibi ülkeye nizam vermek üzere çalışmalara başlamış…

Hükümet bir karar alıyormuş, yargıya takılıyormuş. Büyük bir proje başlatıyormuş, hemen içerideki dış mihraklar harekete geçerek kampanyalar başlatıp, işi yargıya taşıyorlarmış. Zaman zaman da dışarıdan beslenen bindirme kıtalar gösteriler, yürüyüşler, protestolar yapıyorlarmış…

Kanuna karşı gelen, yasalara aykırı şekilde halka ve çevreye zarar vererek gösteriler yapan, taşkınlık çıkaran gruplar olması gerektiği şekilde derdest edilip yargının karşısına çıkarılıyormuş, a bir de ne görsünler, ya hiç ceza almıyorlarmış, ya da aldıkları ceza yükseklerden dönüyormuş…

Şimdi o ülke halkı kara kara düşünüyormuş, “biz bir asırda bir arpa boyu yol alamadık mı?” diye… Biz de merak ettik, bakalım işin sonu nereye varacak o ülkede…

QOSHE - Ne ülkeler var… - Muhammet Kutlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ne ülkeler var…

9 14
15.02.2024

Size tarihi büyük imparatorluklar ve kahramanlıklarla dolu, İslam medeniyetine büyük hizmetlerde bulunmuş bir milletin, geçtiğimiz asrın başlarında emperyalist batılı devletlerin kurguladığı dünya savaşı sonrası parçalanarak küçük bir kara parçasında yeniden devlet kurduktan sonra başına gelenlerden bahsetmek istiyorum…

İsmi lazım değil, halkını rencide etmek istemem…

İslama büyük hizmetler vermiş olan bu millet, kurtuluş mücadelesi vererek, imparatorluk döneminde sahip olduğu toprakların onda birine razı olarak yeni bir devlet kurmuş.

Yenildikleri büyük savaşın mütarekesi, barış anlaşması falan derken, sömürgeci batılı emperyalist devletler, devletin yönetim şeklinin demokratik cumhuriyet şeklinde olmasını bir şekilde empoze etmişler.

Ancak yeni devlet kurulurken, İslam’dan koparılması için de batılı devletlerin empoze ettiği kadrolarla yeni kurumlar oluşturulmuş.

Bu kadronun yaptığı ilk işlerden biri de İslamın bu topraklardan adeta hükmünün kaldırılması için laiklik gibi bir ilkeyi benimsetmişler bu kadrolara.

Öyle ki, anayasasını, yasalarını, kültürlerine, dinlerine taban tabana zıt olan batılı ülkelerden tercüme ederek almışlar. Bu da büyük bunalımlara, travmalara yol açmış yıllar boyu…

Harf inkilabı, hukuk devrimi, kültür devrimi falan derken önceki devletlerinden tümüyle farklı, yabancı bir devlet yönetimiyle karşı karşıya kalmışlar…

Zaman zaman ayaklanmalar olmuş, ancak bu ayaklanmalar bastırılmış…

Bu yeni düzenin........

© Yeni Akit


Get it on Google Play