Anayasa Mahkemesi, Gezi darbesi davasından mahkûm olduktan sonra 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimde milletvekili seçilen Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vermişti.

Kamuoyu ve yargı camiasında büyük tepki çeken kararla ilgili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi toplanmış, “karar verme yetkisinin Yargıtay’da olduğunu” belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti.

3. Ceza Dairesi ise önceki gün Can Atalay’ın mahkûmiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM’nin ihlal kararına uymayı reddetti.

Daire, AYM’nin “Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını” kaydederek, Atalay “hakkında ihlal kararı” veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.

CHP, HDP ile kan kardeşi marjinal sol partilerin, milletvekili hak ve dokunulmazlıklarını cezaevinden adam kurtarmak için istismar ettiği, AYM’nin de verdiği kararlarla buna aracılık ettiği vurgulanıyor.

Tabi bu kamuoyundaki tepki..

Yüksek yargı ve yerel mahkemelerdeki tepkinin nedeni daha farklı.

Yüksek mahkemenin görev ve yetki alanını adım adım genişletip, kendisini Yargıtay ve Danıştay, hatta TBMM’nin de üstünde bir noktaya koymaya başladığı öne sürülüyor.

Bireysel başvuru uygulamasını sonuna kadar desteklesem de..

AYM’nin çoğu zaman abartılı şekilde eleştirildiğini düşünsem de..

Yargıtay ve Danıştay çevrelerinde yapılan bir takım eleştirileri haksız da bulmuyorum.

Meşru hükümeti sandıkla deviremeyince sokakları terörize edenler, yakıp yıkma eylemlerinin hesabı sorulduğunda sandığı hatırlıyor.

Sandık “her şey değildir” diyenler, “Can Atalay milletin oylarıyla seçilmiş bir vekil” diyerek AYM’ye koşuyor.

AYM de, Anayasa’nın 14. maddesi ortadayken, adeta bu şahısların sığınma makamına dönüşüyor.

Aslında AYM ve Yargıtay arasındaki kriz yeni de değil..

Hakkında casusluk davasına rağmen CHP Enis Berberoğlu’nu vekil adayı göstermişti.

AYM’ye yapılan başvuruyu haklı bulmuş, ihlal kararı vermişti.

İçeriğe girmeden, Berberoğlu haklı mı değil mi tartışmasına dahil olmadan göz atalım meseleye..

AYM’nin Berberoğlu lehine verdiği hak ihlali kararı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.

Mahkeme, Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına yer olmadığına ve hükmün uygulanmasına hükmetmiş, kararın ardından Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Engin Yıldırım “Işıklar yanıyor” notuyla AYM binasının fotoğrafını paylaşmıştı.

Bu ifade, 28 Şubat döneminde darbecilerin “Genelkurmay Karargahının ışıkları yanıyor” söylemiyle ilişkilendirildi ve büyük tepki çekti.

MİT TIR’ları kumpasçısı firari Can Dündar’a ilişkin AYM kararı da örnek olabilir.. Ama krizin fitilini ateşleyen asıl olay bu da değildi..

2018 yılında FETÖ sanıkları Mehmet Altan ve Şahin Alpay “hak ihlali” gerekçesiyle AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştu.

Tahmin ettiğiniz gibi AYM “hak ihlali var tez salın bu garipleri” dedi.

İstanbul 13 ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri FETÖ sanıkları Şahin Alpay ile Mehmet Altan’ın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

AYM yargılamanın içeriğine de girerek değerlendirme yaptı. Yargıtay’da ipler haklı olarak koptu. AYM “adeta bir süper temyiz mahkemesi gibi hareket ediyor” tepkisine neden oldu.

AYM’de, ilk derece mahkemeler, İstinaf ve Yargıtay’ın da üstündeymiş gibi bir durum oluştu. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın tepkisini hatırlayın!..

“Alpay ve Altan kararıyla (yayınlanan mahkeme açıklamasına göre) Anayasa Mahkemesi; anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, kendini ilk derece mahkemesi yerine koyarak vaka ve delil değerlendirmesi yapmış; suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin Alpay ve Altan kararları, Can Dündar kararının kötü ve yanlış bir tekrarından ibarettir. Anayasa Mahkemesi, algıları değil anayasa ve yasaları gözetmek ve gereğini yapmakla yükümlüdür.”

Geçen yıl Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da buna işaret ediyordu.

Akarca, “Kuşkusuz yasa ve anayasa AYM’yi de bağlar. Ama zaman zaman bunu aşma eğilimi olduğunu görüyoruz. ‘Her konuyu incelerim, bütün maddi delilleri denetlerim, tüm delillere bakarım’ şeklinde bir anlayış doğru değil. Yasal ve anayasal sınırlar içerisinde hareket edilirse daha doğru bir iş yapılmış olur. Yargıtay’ın yetkisinde olan bir konunun da aşırı bir yorumla, o mekanizmanın işletilmeyecek hale gelmesi doğru olmaz. Eğer yetki aşımında bulunur da süper temyiz mahkeme niteliğine kavuşursa bu bütün toplumda kargaşaya neden olabilir. Bazı kararlarda gerçekten de Yargıtay ve Danıştay tarafından eleştirilebilmektedir. Umarım ki bu sıkıntı büyümesin” demişti.

Haksız mı sayın Akarca? Bence haklı..

Türkiye Cumhuriyeti ve hatta geçmişte Osmanlı’nın en köklü kurumlarından biri olan Yargıtay’daki rahatsızlığı AYM maalesef okuyamadı. Sorunun kökeninde darbecilerin kendi varlıklarını kabul ettirmek ve korumak için bizlere dayattıkları 82 Anayasası var.

Yamalı bohçaya dönen anayasayı herkes esen rüzgara göre yorumluyor.. Bir an önce Cumhuriyetin 2. Yüzyılına yakışır anayasa yapmalıyız.

TBMM’ye düşen görev bu.

Selametle.

QOSHE - Soru şu: AYM, süper temyiz mahkemesi midir? - Murat Alan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Soru şu: AYM, süper temyiz mahkemesi midir?

31 1
10.11.2023

Anayasa Mahkemesi, Gezi darbesi davasından mahkûm olduktan sonra 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimde milletvekili seçilen Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vermişti.

Kamuoyu ve yargı camiasında büyük tepki çeken kararla ilgili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi toplanmış, “karar verme yetkisinin Yargıtay’da olduğunu” belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti.

3. Ceza Dairesi ise önceki gün Can Atalay’ın mahkûmiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM’nin ihlal kararına uymayı reddetti.

Daire, AYM’nin “Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını” kaydederek, Atalay “hakkında ihlal kararı” veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.

CHP, HDP ile kan kardeşi marjinal sol partilerin, milletvekili hak ve dokunulmazlıklarını cezaevinden adam kurtarmak için istismar ettiği, AYM’nin de verdiği kararlarla buna aracılık ettiği vurgulanıyor.

Tabi bu kamuoyundaki tepki..

Yüksek yargı ve yerel mahkemelerdeki tepkinin nedeni daha farklı.

Yüksek mahkemenin görev ve yetki alanını adım adım genişletip, kendisini Yargıtay ve Danıştay, hatta TBMM’nin de üstünde bir noktaya koymaya başladığı öne sürülüyor.

Bireysel başvuru uygulamasını sonuna kadar desteklesem de..

AYM’nin çoğu zaman abartılı şekilde eleştirildiğini düşünsem de..

Yargıtay ve Danıştay çevrelerinde yapılan bir takım eleştirileri haksız da bulmuyorum.

Meşru hükümeti sandıkla deviremeyince sokakları terörize edenler, yakıp yıkma eylemlerinin hesabı sorulduğunda sandığı hatırlıyor.

Sandık “her şey değildir” diyenler, “Can Atalay milletin oylarıyla seçilmiş bir vekil” diyerek AYM’ye koşuyor.

AYM........

© Yeni Akit


Get it on Google Play