İman ettiğimiz kulluk kitabımız Kur’ân’dan öğrendiğimiz kadarıyla vahaya takılan yolcular gitmese de yol gider Allah’a. Allah’ın hesabını hesaba katmayan zalimler çetesi eli boş çıkar sabaha.

Allah yolunda giderken müdahale eden zümreler bazen üç olur, bazen beş olur, altı olur, yedi olur, ama neticede hep Allah’ın dediği olur. Allah’ın hesabını hesaba katmayanların bütün hesapları altüst olur. Allah’ın gaybi yardım tecelli edince kuduran zalimler yerle bir olur.

Hesabında yanılgı olmayan bir tek Allah’tır. Allah’ın müjdesi beşeriyet için sulhu salahtır. Rabbimizin gaybi müjdesi şöyledir.

“Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip gelecekler. Eninde sonunda Allah’ın dediği olur. O gün müminler Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler. O dilediğini muzaffer kılar. O çok güçlüdür, engin merhamet sahibidir.

Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; ama insanların çoğu bunu bilmezler.» (Rum Suresi/ 1-6)

Rûm kelimesi, Araplar’ın Yunanlılar, Slavlar ve Latin asıllı Romalılar’dan oluşan halkı anlatmak üzere kullandıkları bir isimdir (İbn Âşûr, et-Tenvir ve’t-Tahrir, XXI, 42) 2. âyette bu isimle, Doğu Roma olarak da bilinen Bizans İmparatorluğu tebaasının kastedildiği anlaşılmaktadır. 4. âyette geçen ve meâlde “birkaç” anlamı verilen bıd‘ kelimesi Arap dilinde 10’u aşmayan azlığı ve daha çok 3-9 arasındaki sayıları ifade etmek üzere kullanılır. Bu kelimenin kullanımı bir yönüyle Bizanslılar’ın üstün gelmelerinin tek bir savaşın kazanılması biçiminde değil, muayyen bir süreye yayılacak galibiyetler olarak belireceğine de işaret ediyordu. O sıralarda iç isyanlardan ve iktisadî krizden ötürü perişan hale gelmiş olan Bizans İmparatorluğu’nun birkaç yıl içinde toparlanıp galibiyet elde etmesi kimsenin hatırından bile geçiremeyeceği bir sonuç idi. Fakat Kur’an’ın gelecekle ilgili bu mûcizevî haberi aynen gerçekleşti.

Kur’an-ı Kerîm’in gelecekteki bir olayı belirli zaman dilimi vererek bildirmesi mûcizesinin yer aldığı bu âyetler bir taraftan Kur’an’ın verdiği haberlerin tarihî verilerle doğrulanmasının bir örneğini insanlığın gözleri önüne sererken, diğer taraftan da inkârcılığını inatla sürdürmek isteyenler için hiçbir kanıtın fayda sağlamadığını açıkça göstermektedir. Başka âyetlerde belirtildiği üzere yüce Allah dileseydi, kuşkusuz herkesin doğru yolda gitmesini sağlardı; fakat O, şuurlu varlıkların iradî seçimleriyle kendisine kulluk etmelerine imkân veren bir sınav düzeni oluşturmayı murat etmiştir. Müslümanlar Hıristiyanların üstün gelmelerine değil, Allah’ın müjdesinin tahakkuk etmesine, Allah’ın dediğinin olmasına sevindiler. Bugün bunu yanlış anlayıp Ehl-i Kitap olduğunu söyleyen Batı âleminin üstün gelmesi için dua eden sapkın ve sapık Müslümanlar (!) vardır. Allah basiret nasip etsin.

Allah sizinle beraber, siz de Allah’la beraberseniz, birlikte hareket eden düşmanlarınızın çokluğu bir değer ifade etmez. Bütün dünya kâfirleri toplansa Allah diyen bir mü’min-i merd’e güçleri yetmez.

“Kuş, konduğu dalın kırılmasından korkmaz; çünkü güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır.” Hakeza mü’min-i mertte Allah yolunda ilerlerken düşmanın karşısına çıkmasından korkmaz; çünkü güvendiği kendi kuvveti değil, Allah’ın kudretidir. Allah’la güçlenmiş olanları yenecek güç yoktur. Ama Allah’ın kudretini, kuvvetini idrak etmemiş Müslümanların sayıları çoktur.

İman penceresinden kâinatta olup bitenlere bakıldığı zaman görülecektir ki; firavunların, azmanların dediği değil hep Allah’ın dediği olur. Kundakta denize bırakılan Musa kurtuldu, Karun’u, Haman’ı Samiri ve Bel’am’ı yanına alan ve ordu sahibi olan firavun ise denizde boğuldu. Allah’ın dediği oldu; Hz. Musa’yı en zayıf döneminde boğmayan deniz, firavunu en güçlü döneminde boğdu... Bugün Müslümanların çağın firavunlarıyla yapmış oldukları kavgada aynı manzarayı yeniden müşahade etmek için bir vakfa, bir büroya, bir dergâha, bir üniversite odasına, bir konferans salonuna, bir gazete köşesine hapsolmayan, şişirilmiş değil, hormonlu değil, Çin malı da değil, sosyal medya kahramanı da değil, doğal ve sahici, seradan çıkmış sahaya inmiş ve Müslümanların imanlarından kaynaklanan ümitlerini organize etmiş örnek ve önder Müslüman şahsiyetlere zaruret mertebesinde ihtiyacımız vardır. Bütün kâfirler tek cephede toplansa da endişe etmeye gerek; Allah’ın yardımıyla Musa’lar kurtulacak, firavunlar da boğulacaklardır.

Müslüman olarak Allah’a kulluk makamında kalarak haddini bil. Kafdağı kadar yüksekte olsan da bir kefene sığacak kadar küçüksün. Düşman karşısında tek başına kalsan da Allah’ın kudret ve kuvvetine güvendikçe yenilmez bir ordu kadar büyüksün. Ama düşmanı gözünde büyütüp de terk-i cihad eylemişsen, bil ki; ümmetin sırtında taşınmaz ağır bir yüksün!

QOSHE - Bütün kâfirler tek cephede toplansa da Allah’ın dediği olur - Mustafa Çelik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bütün kâfirler tek cephede toplansa da Allah’ın dediği olur

9 0
29.11.2023

İman ettiğimiz kulluk kitabımız Kur’ân’dan öğrendiğimiz kadarıyla vahaya takılan yolcular gitmese de yol gider Allah’a. Allah’ın hesabını hesaba katmayan zalimler çetesi eli boş çıkar sabaha.

Allah yolunda giderken müdahale eden zümreler bazen üç olur, bazen beş olur, altı olur, yedi olur, ama neticede hep Allah’ın dediği olur. Allah’ın hesabını hesaba katmayanların bütün hesapları altüst olur. Allah’ın gaybi yardım tecelli edince kuduran zalimler yerle bir olur.

Hesabında yanılgı olmayan bir tek Allah’tır. Allah’ın müjdesi beşeriyet için sulhu salahtır. Rabbimizin gaybi müjdesi şöyledir.

“Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip gelecekler. Eninde sonunda Allah’ın dediği olur. O gün müminler Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler. O dilediğini muzaffer kılar. O çok güçlüdür, engin merhamet sahibidir.

Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; ama insanların çoğu bunu bilmezler.» (Rum Suresi/ 1-6)

Rûm kelimesi, Araplar’ın Yunanlılar, Slavlar ve Latin asıllı Romalılar’dan oluşan halkı anlatmak üzere kullandıkları bir isimdir (İbn Âşûr, et-Tenvir ve’t-Tahrir, XXI, 42) 2. âyette bu isimle, Doğu Roma olarak da bilinen Bizans İmparatorluğu tebaasının kastedildiği anlaşılmaktadır. 4. âyette geçen ve meâlde “birkaç” anlamı verilen bıd‘ kelimesi Arap dilinde 10’u aşmayan azlığı ve daha çok 3-9 arasındaki sayıları ifade etmek üzere kullanılır. Bu kelimenin kullanımı bir yönüyle Bizanslılar’ın üstün gelmelerinin tek bir savaşın kazanılması biçiminde değil, muayyen bir süreye yayılacak........

© Yeni Akit


Get it on Google Play