“Görmeyen ile gören, karanlık ile aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Diriler ile ölüler de bir olmaz...” (Fatır 19-22)

Hakka karşı kör ve ölü kalp sahibi olanın, karanlıkta debelenenin elde tutulur bir dalı/kaynağı yok ki kendisine ve çevresine faydası dokunsun!

En büyük nankörlük yaratıcısına karşı nankörlüktür.

Rabbini ve verilen sayısız nimetleri inkâra kalkışanın neyine itibar edilebilir?

Tek ve biricik yaratıcısı Rabbinin içinde barınamadığı kalp, altın/gümüş olsa ne yazar.

İstediği kadar “kalbim temizdir” desin.

Hakkı inkâr edecek cürette olan, fırsat yakalasa ne yapmaz ki?

Sahi böylesinin insanlığa dair ne faydası düşünülebilir?

Karanlığı aydınlık, uçurumu kurutuş, yalan/yanlışı doğru diye satar…

Çünkü dayanağı çürüktür!

Ya kendisi haktan uzaklaştıran, azdıran/saptıran ve başkalarına kendisine kulluğa çağıran biridir ya da böyle olanın bizzat kulu, kölesidir.

“Ben Allah’a iman ettim, ben hakka yüzümü çevirdim, ona teslim oldum!” diyen böyle midir?

Allah’a iman edenin doğruya ulaştıran bir dayanağı/mesnedi vardır.

O feraset sahibidir, baktığında Allah’ın nuruyla bakar; hakka karşı asla kör değildir!

“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennem ehlidir, onlar orada ebedi kalıcıdır.” (Bakara 257)

Dolayısıyla “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 33)

Evet, kör, sağır, duyarsız ve taş kalpli olanlar, ne kendilerine fayda verebilirler ne de insanlığı doğruya yöneltirler.

Bunlar dünyayı imardan, faydalı hale getirmekten ziyade harap etmeye cüretkârdırlar!

Mayaları öyle çünkü…

Hiçbir dayanakları yoktur hakkı kabule yanaşmayan bu zümrenin. Bu sebeple de onlar kargaşa ve savaştan, dünyayı kan gölüne çevirmekten, her tarafı harap etmekten nemalanırlar, dünyayı ıslah etmek umurlarında olmaz.

Ancak hakka dayananlar, hakkın gerektirdiği üzere olanlar ise sadece faydalı olma derdindedirler.

Zira iman edenlerin hakka dayanan, hakkı yeryüzünde yaşanılır kılmak üzere gönderilen önderleri en seçkin insanlar olan peygamberlerdir.

Peygamberler de sadece hakka/vahye dayanarak konuşur/hareket ederler.

Şu ilâhî kaynaklı nebevi ölçüye bakar mısınız?

“İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır:

Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, Nesâî)

İnsanlara kıyamete dek faydalı bir eser, istifa edilen ilim/bilgi ve hayır duayı dilinden esirgemeyen sâlih bir evlat/nesil bırakmaktan daha güzel ne olabilir?

Faydalı eserin zıddı, kötülük aşılayan, zarardan başka faydası dokunmayacak bir yapıttır.

İstifade edilen ilmin zıddı, insanlığı haktan saptıran, zehir saçan yalan dolan olan zehirli bilgidir.

Salih evladın karşıtı ise, başta rabbine isyan eden, anne-babasına karşı duran şeytan dokunuşlu, şer odaklı evlat/nesildir!

Rabbine isyan eden, adı ister Müslüman olsun ister Yahudi veya Hıristiyan olsun ne fark eder?

Rabbinin buyruklarını çiğnediği gibi bütün dünyayı kana boğmaktan imtina etmez!

Bugün dünyayı kana boğan müstekbir güçlerin yaptığı gibi…

Lanetli İsrail, Tahrif ettiği Tevrat’a göre hareket ettiğini söylemiyor mu?

Onun hamisi başta ABD şeytanı ve tüm medeni(!) batı da tahrif ettikleri İncil’e inandıklarını söylemiyorlar mı?

Hiçbir ilâhî Kitaba/Dine inanmadıklarını söyleyen zümreler de şer ve çirkeflikte bunlarla birleşmiyor mu?

İşte dün, 1 Mayıs İşçi Bayramıydı.

Her yıldönümünde etrafı yakıp yıkanların dünyayı kana boğan batıdan ne farkları olabilir?

Başta polis/devlet malı olmak üzere kamu malına, etrafa zarar vermekten başka amaçları olmayan bu mahlûkların insanlığa ne faydası dokunabilir?

Her isyanda birleşen bu şer odakların elde tutulur ne dayanakları var, söyler misiniz?

Batı medeniyetini(!) her fırsatta gözümüze sokarcasına dayatanlar, İslam’a ve Müslümanlara gerici, yobaz ve yıkıcı diyenler sahi bunlar değil mi?

Biz inanıyoruz ki, hayra da şerre de aracılık eden onu işleyen gibidir. Gerisi yalan.

İster bu bilgi olsun…

İster eser olsun…

İsterse de bu türeyen/türetilen nesil olsun.

“Kim güzel bir işe aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Nisa 85)

İnsanlığa faydalı bir eser bırakabiliyorsak, dünya/ahiret saadetine yönlendiren bir bilgi/ilim öğretebiliyorsak ve sadece anne babasına ve yakınlarına hayır dua eden değil, tüm insanlık için hayır temenni eden bir nesil bırakabiliyorsak ne mutlu bize!

Değilse yazıklar olsun…

QOSHE - Hayra da şerre de aracılık eden onu işleyen gibidir - Nusret Reşber
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hayra da şerre de aracılık eden onu işleyen gibidir

28 7
02.05.2024

“Görmeyen ile gören, karanlık ile aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Diriler ile ölüler de bir olmaz...” (Fatır 19-22)

Hakka karşı kör ve ölü kalp sahibi olanın, karanlıkta debelenenin elde tutulur bir dalı/kaynağı yok ki kendisine ve çevresine faydası dokunsun!

En büyük nankörlük yaratıcısına karşı nankörlüktür.

Rabbini ve verilen sayısız nimetleri inkâra kalkışanın neyine itibar edilebilir?

Tek ve biricik yaratıcısı Rabbinin içinde barınamadığı kalp, altın/gümüş olsa ne yazar.

İstediği kadar “kalbim temizdir” desin.

Hakkı inkâr edecek cürette olan, fırsat yakalasa ne yapmaz ki?

Sahi böylesinin insanlığa dair ne faydası düşünülebilir?

Karanlığı aydınlık, uçurumu kurutuş, yalan/yanlışı doğru diye satar…

Çünkü dayanağı çürüktür!

Ya kendisi haktan uzaklaştıran, azdıran/saptıran ve başkalarına kendisine kulluğa çağıran biridir ya da böyle olanın bizzat kulu, kölesidir.

“Ben Allah’a iman ettim, ben hakka yüzümü çevirdim, ona teslim oldum!” diyen böyle midir?

Allah’a iman edenin doğruya ulaştıran bir dayanağı/mesnedi vardır.

O feraset sahibidir, baktığında Allah’ın nuruyla bakar; hakka karşı asla kör değildir!

“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennem ehlidir, onlar orada ebedi kalıcıdır.” (Bakara 257)

Dolayısıyla “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 33)

Evet,........

© Yeni Akit


Get it on Google Play