Kendi halindeki gariban adam, dama çıkmış, avazı çıktığı kadar bağırıyor:

“Hiç kimse evime “geçmiş olsun”a gelmesin! Geleni kovarım, demedi demeyin!”

Kendi işinde-gücünde, hiç kimseye zararı dokunmayan garibanın emek verdiği ağaçları kesmişler...

Huzursuzluk çıkartmakla tanınan birileri başkasıyla onu çatıştırmak için yapmışlar bunu.

Ama o akıllı köylü, oyuna gelmiyor.

Evinin önünden geçerken ayaküstü anlatıyor, “Size bir lafım yok. Ancak bu işi yapanlar ya da dahli olanlar utanmadan, sıkılmadan gelip bir de soframda oturup, çayımı içip, “geçmiş olsun” diyecekler. İşte ben bunu kaldıramam…” diyor haklı olarak.…

Şimdi seçimler biteli beş ay oldu. Altılı masa, yedili, sekizli, dokuzlu masa diye bir ittifak kalmadı. Kapı arkalarında, yuvarlak masa altında verilen bütün kirli pazarlık sözleri deşifre oldu.

Dağılan kirli pazarlıktan eser kalmadığı gibi ittifakın en büyük iki bileşeni yerle bir oldu; biri lider değişimine uğradı, diğeri kan kaybediyor...

Küçük ortakları hiç sormayın! Onlar da bedavadan kazandıkları vekil keyfini çıkartıyor. Bir taraftan da geleceğe nasıl bir kapı aralarız fırsatını gözetlemekteler. Ancak gündem öyle yürümüyor.

İktidar kanadı, hiç çekilmediği seçim meydanlarında, açılışını yapmayı sürdürdüğü yeni hizmetlerle yaklaşan yerel seçimlere hazırlanıyor…

Ülke içinde çalışma ve hizmetlerini aksatmayan iktidar, bir taraftan da dış politikada tur bindiriyor.

İsrail’in sergilediği soykırım vahşetini en yüksek perdeden seslendiriyor ve haliyle dünyada kendinden söz ettirmeye devam ediyor.

Katil Netanyahu hükümetini savaş ve insanlık suçlusu olarak ilan ediyor ve bunun peşini bırakmayacağını, ABD ve diğer destekçilerinin de İsrail’in suç ortakları olduğunu deklare ediyor.

Hal böyle olunca da terör hâmileri ve finansörleri boş durmuyor. Her gün kan kaybetmekte olan ve bitme noktasına gelen PYD-YPG - PKK/KCK terör örgütlerinin tekrar aktif hal almaları için düğmeye basıyorlar…

Ve malum, geçen hafta ülke olarak, iki gün arayla 12 şehit verdik; 12 eve ateş düştü.

Bütün kesimleriyle Türk milleti bu acıyı yaşarken, terör ve destekçilerini lanetlerken kimileri de kafalarını çıkartıp karşı atağa geçmeyi görev bildi.

1994’lere kadar terör örgütleri, partileri yokken dahi SHP-CHP’ye oy vermekle bilindiği bir gerçek… Yani dünden bugüne terör örgütlerinin CHP’yle gönül ilişkisi hep vardı.

Parti kurduktan sonra da terör destekçilerinin CHP’yle birliktelikleri bozulmadı.

Onların oylarıyla kazandıkları belediyeleri terör yuvasına çevirdiler.

CHP, ülkemizde yaşanan her şehit olayında, terörü koruyup kollayanlarla girdiği yanlış ilişkiyi sorgulama yerine mevcut iktidarı hedef tahtasına koydu.

Siyasi hesap içine girmeden şehitlere sahip çıkıp terörü kınaması gereken CHP, “dostlar pazarda görsün” hesabıyla şehitlere cılız bir sesle taziyelerini bildirirken, diğer taraftan da terör cenazelerinde bulunmaktan çekinmedi.

Gelecek kaygılarıyla terör işbirlikçisi partilerle aralarına bir türlü mesafe koymadı.

Bir önceki başkan Kılıçdaroğlu’nun, “arkadan hançerlemeyeceksin!” diye sırtından hançerlemekle itham ettiği çiçeği burnunda yeni Başkan, bir adım daha ileri götürdü terör partisiyle ilişkilerini…

Artık kapalı kapılar ardında, masa altında değil kamuya açık bir şekilde ilişkilerini sürdüreceklerini açıkladı.

“Birileri istiyor diye şeytanlaştıracak değilim…” deyip terör sevicisi, sözde sanatçıların elini öpmekte de bir beis görmedi. Bu yönde gelen eleştirilere de, “…Hiç pişman değilim” dedi.

Selefi Kılıçdaroğlu gibi Osman Kavala ve Demirtaş’a selam göndermekten çekinmedi.

Daha geçen günlerde şehit Teğmen Eril Alperen Emir’in cenazesine katıldıktan hemen sonra terör destekçisi partinin ziyaretine koştu…

Tüm bunlardan sonra üste çıkmaya çalışarak, terörü lanetlemek yerine, “Milli Savunma Bakanı gelsin, Meclis’i bilgilendirsin sonra bildiri mi imzalayacağız…” diyerek çamura yatıyor.

CHP ve Başkanı, birlikte olmaktan imtina etmediği ortağı ve onların desteklediği terörün hiçbir suçu yokmuş gibi suçu ve suçluyu başka yerde aramaya devam ediyor!

Miras için öldürdüğü amcasının katilini bul diye Hz. Musa’ya çağrı yapan kişi gibi!

Ve sonuç olarak, şehit taziyesinde bulunmak ne suç ne de günahtır! Ancak terörle araya mesafe koymamak, onları sevindirecek girişim ve birlikteliklerde bulunmak, terörle adı anılanlara selam yollamak, önünde eğilip ülkenin birliğine inat, elini öpmek vicdanen de ahlaken de suç ve günaha ortak olmaktır.

Hadsizin biri de daha ileri gidip, “Şehit babası olunca canının istediğini söylemeye hakkın mı var? Sen kimsin lan!” diyerekiçindekilerini dışa vuruyor.

Öyle yağma yok! Şehit babasının o zaman şunu söyleme hakkıdır:

“Hem suça ortak olacaksın, ocağımıza ateş düşürenlerin belini sıvazlayacaksın, hem de gelip soframızda çayımızı içip, taziyede bulunacaksın hiçbir şey olmamış gibi.

Gelme istemiyoruz! Git, bu vatan hainlerinin cenazelerine katıl, onların çayı sana iyi gelir!”

QOSHE - Şehit taziyesinde bulunmak ne suç ne de günahtır! - Nusret Reşber
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şehit taziyesinde bulunmak ne suç ne de günahtır!

29 4
28.12.2023

Kendi halindeki gariban adam, dama çıkmış, avazı çıktığı kadar bağırıyor:

“Hiç kimse evime “geçmiş olsun”a gelmesin! Geleni kovarım, demedi demeyin!”

Kendi işinde-gücünde, hiç kimseye zararı dokunmayan garibanın emek verdiği ağaçları kesmişler...

Huzursuzluk çıkartmakla tanınan birileri başkasıyla onu çatıştırmak için yapmışlar bunu.

Ama o akıllı köylü, oyuna gelmiyor.

Evinin önünden geçerken ayaküstü anlatıyor, “Size bir lafım yok. Ancak bu işi yapanlar ya da dahli olanlar utanmadan, sıkılmadan gelip bir de soframda oturup, çayımı içip, “geçmiş olsun” diyecekler. İşte ben bunu kaldıramam…” diyor haklı olarak.…

Şimdi seçimler biteli beş ay oldu. Altılı masa, yedili, sekizli, dokuzlu masa diye bir ittifak kalmadı. Kapı arkalarında, yuvarlak masa altında verilen bütün kirli pazarlık sözleri deşifre oldu.

Dağılan kirli pazarlıktan eser kalmadığı gibi ittifakın en büyük iki bileşeni yerle bir oldu; biri lider değişimine uğradı, diğeri kan kaybediyor...

Küçük ortakları hiç sormayın! Onlar da bedavadan kazandıkları vekil keyfini çıkartıyor. Bir taraftan da geleceğe nasıl bir kapı aralarız fırsatını gözetlemekteler. Ancak gündem öyle yürümüyor.

İktidar kanadı, hiç çekilmediği seçim meydanlarında, açılışını yapmayı sürdürdüğü yeni hizmetlerle yaklaşan yerel seçimlere hazırlanıyor…

Ülke içinde çalışma ve hizmetlerini aksatmayan iktidar, bir taraftan da dış politikada tur bindiriyor.

İsrail’in sergilediği soykırım vahşetini en yüksek perdeden seslendiriyor ve haliyle dünyada kendinden söz ettirmeye devam ediyor.

Katil Netanyahu hükümetini savaş ve insanlık suçlusu olarak ilan ediyor ve bunun peşini........

© Yeni Akit


Get it on Google Play