6 Şubat Asrın felaketinin yıl dönümünü ve Mirac Kandilimizi idrak ettiğimiz şu özel günlerden geçerken, öncelikle kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yakınlarını sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Mübarek kandilimizin de hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Böylesi deprem, pandemi, savaşlar ve seçimler gündemi yeteri kadar doldursa da ben asıl sizlerin dikkatini tüm dünyanın sinsice bir girdabın içine sokulmak istenen "Cinsiyetsizleştirme Operasyonu"na dikkatlerinizi çekmek istiyorum. LGBT baskısı...

Öyle ki; ülkemizde de kımıl kımıl hareket etmeye çalışan sapkın örgüt olan LGBT'nin ardından bir de cinsiyetsizleştirme operasyonu da Avrupa'dan tüm dünyaya araştırmacılar nezdinde yayılmaya çalışılıyor... Sözde bilim insanları kimliği altında yine her yolu deneyip küçük tohumlar serpiştirmeye soluksuz devam edilmekte. Çok üzülerek yazıyorum ki, 'makyaj erkeği çekici kılıyor' diyerek özellikle gençlerimiz hedef alınarak erkekler için makyaj propagandası yapılıyor.

Toplumun tüm kılcal damarlarına ulaşarak zehirlemeye çalışan bu akım, özellikle tv kanallarında popüler diziler vasıtasıyla evlerimize kadar sokulmakta. Yine ünlü markaların büyüsüne kapılmış zamanımızı harcarken, boşluğa düşmüş kişilerin beyinlerini yıkama operasyonu ise sadece filmler aracılığıyla değil tüm paradigmalar eşliğinde ve özellikle dizilerin arasına sokulan subliminal mesajlarla ilerletilmek ve tüm bunlara da "bilimsel olarak kanıtlandı" gibi süslü kelimelerle zihinlere ilmek ilmek işlenmeye çalışılıyor...

Bunu da nereden çıkardınız diyerek kendi vicdanınızı rahatlama yoluna gitmemeniz gerekiyor, çünkü toplumumuzun böylesi sapkın örgütler tarafından kuşatılması ve yine özellikle gençlerimizin bir av misali avlanmasını seyredecek değilim...

Sadece müslüman olan toplumlarda değil, tüm evrensel halklar arasında LGBT gibi sapkın düşünce yumağına bulanmış beyinsiz tayfası hiç ama hiç durmadan yeni bir oyunu sahneye koymanın peşindeler. Son 5 yılda "Cinsiyetsizleştirme" algısı pompalanarak yepyeni bir akımla dünyanın başının yakın zamanda daha da belanın içine sokulmak istenmesi aşikar... TV programlarından tutun da, her gün botoks yapan sözde şarkıcı tayfamıza, gazetecilerimize ve doktorlarımıza kadar inilmiş vaziyette.
Şöyle bir şapkamızı önümüze koyarak irdeleyelim ve konuyu derin derin tahlil edelim...

"MAKYAJLI ERKEKLER ÇEKİCİ"

Sözde haber şu; Araştırma, dünyanın en büyük dergisi halinde şırıngayla zehrini püskürten Amerika merkezli Plos One adlı bir dergide yayımlandı... Makalede bahsedilen deneyde:, erkek denekler 2 gruba ayrıldı. 1. grup doğal görünümüyle fotoğraf çektirirken 2. grup makyaj yaptıktan sonra poz verdi.
Araştırmanın başındaki isim Dr. Carlota Batres, makalede elde ettikleri sonuçlara ilişkin dikkat çeken şu değerlendirmeyi yaptı. "Hafif makyajlı olan erkek yüzlerinin, makyajsız haline göre daha çekici bulunduğunu tespit ettik." Bu sözleri okuyunca şöyle düşündüm... Peki kim bu araştırmacı, kim bu dergi? Konunun özüne doğru ilerledikçe çıkan manzara hakikaten tam bir küresel şeytanlık işi... Carlota Batres isimli araştırmacının aslında dünyaca ünlü bir marka olan Fransa kökenli Chanel tarafından finanse edildiğini görüyorsunuz...

Peki şaşırdık mı?

Malumunuz Fransa'da LGBT hakları 1999 yılında eşcinsel çiftlere "medeni birliktelik paktı" olarak bilinen hakları verdiler. Bu durum eşcinsel evliliklerin tanınmasına giden süreci başlattı ve Fransa 2013 yılında eşcinsel evliliği yasal olarak tanıyarak bu alanda Avrupa'da dokuzuncu, dünyada on üçüncü ülke oldu. Eşcinsel evlilik ya da aynı cinsten iki ayrı kişinin evliliği 17 Mayıs 2013'te Fransa Anayasa Konseyi'nin de onayıyla aynı gün yürürlüğe girmiş. Yine bildiğiniz üzere; Fransa'da iş artık o kadar ilerledi ki, Fransa Cumhurbaşkanı, Emmanuel Macron 34 yaşındaki Eğitim Bakanı Gabriel Attal’ı yeni başbakan olarak atamıştı. Son kamuoyu yoklamalarında ülkenin en popüler siyasetçilerinden biri olan Attal, ülkenin ilk açık beyanlı gay başbakanı oldu. İşte tüm bu ahlaksız zincirleme aslında bize şunu net gösteriyor ki; Avrupa ve modern hayat diye yutturulan bu kepazeliklerin sonunun gelmeyeceği ve tüm bu rezilliklere karşı da yapmamız gereken en önemli unsur, toplumumuzu bu zehirden mutlaka korumak olacaktır. Bunu nasıl yaparız sorusunun cevabı ise toplumumuzun bu sapkınlıklar karşısında dimdik ayakta durması ve 'sözde özgürlük' balonunun mutlaka ama mutlaka sonsuza dek batırılması gerekmektedir. Bakmayın siz bazı zevatların 'hedef gösteriyorsun' yakıştırmalarına... Hedef göstermiyorum, bu rezilliğin kökünü kurutalım diyorum sadece... Bilmem anlatabildim mi!?!

Selam ve Dua ile...

QOSHE - Cinsiyetsizlik projesi: LGBT dayatması, bilimselleştirme! Makyajlı erkekler... - Selma Savcı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cinsiyetsizlik projesi: LGBT dayatması, bilimselleştirme! Makyajlı erkekler...

20 0
07.02.2024

6 Şubat Asrın felaketinin yıl dönümünü ve Mirac Kandilimizi idrak ettiğimiz şu özel günlerden geçerken, öncelikle kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yakınlarını sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Mübarek kandilimizin de hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Böylesi deprem, pandemi, savaşlar ve seçimler gündemi yeteri kadar doldursa da ben asıl sizlerin dikkatini tüm dünyanın sinsice bir girdabın içine sokulmak istenen "Cinsiyetsizleştirme Operasyonu"na dikkatlerinizi çekmek istiyorum. LGBT baskısı...

Öyle ki; ülkemizde de kımıl kımıl hareket etmeye çalışan sapkın örgüt olan LGBT'nin ardından bir de cinsiyetsizleştirme operasyonu da Avrupa'dan tüm dünyaya araştırmacılar nezdinde yayılmaya çalışılıyor... Sözde bilim insanları kimliği altında yine her yolu deneyip küçük tohumlar serpiştirmeye soluksuz devam edilmekte. Çok üzülerek yazıyorum ki, 'makyaj erkeği çekici kılıyor' diyerek özellikle gençlerimiz hedef alınarak erkekler için makyaj propagandası yapılıyor.

Toplumun tüm kılcal damarlarına ulaşarak zehirlemeye çalışan bu akım, özellikle tv kanallarında popüler diziler vasıtasıyla evlerimize kadar sokulmakta. Yine ünlü markaların büyüsüne kapılmış zamanımızı harcarken, boşluğa düşmüş kişilerin beyinlerini yıkama operasyonu ise sadece filmler aracılığıyla değil tüm paradigmalar eşliğinde ve özellikle dizilerin arasına sokulan subliminal mesajlarla ilerletilmek ve tüm bunlara da "bilimsel olarak kanıtlandı" gibi süslü kelimelerle zihinlere ilmek ilmek işlenmeye çalışılıyor...........

© Yeni Akit


Get it on Google Play