Cumhuriyeti kuran parti CHP; Cumhuriyeti yıkmak, vatanı bölmek, bayrağı indirmek, ezanı susturmak için çalışan terör örgütleriyle beraberlik sergiliyor, Belediye seçimi öncesinde ittifak için uğraşıyorlar. Katilliğin, caniliğin, vahşetin siyasi temsilcilerinin kanlı elini sıkabiliyorlar. Bu kanlı eli ve sıkanın elini su temizlemez. Bu el ancak kırılır, kırılıyor zaten.

Nereye neye dokunsanız; laiklik ve Kemalizm kutsanıyor her yere sokuluyor. Dokunulamaz, değiştirilemez hale getirildiğinden Anayasanın değiştirilmesi de gündemden düşüyor.

Mevcut Anayasanın 12 Eylül Anayasası olduğu, azınlıklara tanınan hakların ülkenin, vatanın asıl sahipleri olan bu milletin azınlıklar kadar dinini yaşamasına müsaade edilmeyen, hayat tarzına sokulmayan, teoride bıraktırılan pratiğe geçişine izin verilmeyen bir ihtilal Anayasası!

Batı’nın uşaklığını yapanların, emrine girdikleri Siyonizm’in emrindeki Batı’nın da gerçekleştirmek için uğraştıkları proje de “İslâm’sız Türkçülük ve İslâm’sız Kürtçülük!” projesi. Etnik meseleleri kaşıyarak bölücülük yapılıyor. Laiklik ve Kemalizm kılıfını kullanarak Türkiye’nin altını rahatlıkla oyuyorlar muhafazakâr bir iktidar döneminde.

Sadece birkaç örnek yeterli olur. Kadir Has Üniversitesindeki öğrencilerin namaz kıldığı mescide, ayakkabısı ile girip, “Giriyorum, ayakkabı ile basıyorum işte” diyen seccadeyi çiğneyen öğretim üyesi, PKK’lı teröristlere yönelik devletin operasyonunda devleti suçlayan, teröre sahip çıkan öğretim üyesi. Görevde tutmaya devam ettirilip bu öğretim görevlisine bir müeyyide uygulanmadı. Utanmadan yaptıkları açıklama: “Merhum Kadir Has’ın tanımladığı gibi anayasası bilimsel özgürlük olan Atatürkçü bir üniversitedir ve varlığını bu ilke doğrultusunda sürdürmeye devam edecektir.” Kemalist kılıf veya kamuflajını kullanarak atılması, ceza verilmesi gereken suçluya sahip çıkılabiliyor. İktidar bu meseleyi YÖK veya bir başka usulle halledemiyor. Boğaziçi’ne bir rektör koyamadığı gibi.

Piyade Okul Komutanlığı’nda bir teğmenle diğer teğmenler arasında yaşanan kavga dolayısıyla başlayan idari ve adli soruşturma bir “teğmen cuntası”nın varlığını ortaya çıkardı. Bazı askerlerin namaz kıldıkları için fişlendikleri ve darp edildikleri tesbit edildi. Cuntacı teğmenler, “Atatürkçülük” maskesiyle terör estirmeye başladı. Okul mescidinde namaz kılan öğrencileri “Atatürk düşmanı”, “tarikatçı-cemaatçi” gibi ifadelerle fişleyen cuntacı teğmenler.

Eğitim kurumlarımıza yerleştirilen Kemalizmin bizimle alakası yoktur. Bundan kurtulmak elzemdir! Hutbede Atatürk’ten bahsedildiği için camiden çıkarken söylediği sözden (fiili bir şey yok) gence verilen ceza ile askeriyede militanlara gösterilen müsamahayı kıyaslayın yeter.

Bir toplumu ayakta tutan kültürüdür. Ülkemiz; fiilen işgal edilmedi ama zihnen işgal edildi. Bu işgalin farkında bile değiliz. Millî kültür stratejimiz olmalıdır. Kültürlerini ihmal eden toplumlar, başka kültürlerin köleliğine dönüşmekten ve geleceklerini imha etmekten kurtulamazlar. Felsefi, ahlaki, kültürel, ilmî, entelektüel bir birikim ortaya koyamadığımız sürece özümüze dönemeyiz. Adalet, asalet, hakkaniyet, sulh, selâmet, fedakârlık, feragat, kanaatkârlık, kardeşlik gibi insanlığın insanca yaşamasını, insanca ve hakça bir dünya kurmasını mümkün kılan en kadim değerleri biz hayata geçirdik. Batılıların bütün dünyayı sömürgeleştirdikleri, hiçbir kültüre hayat hakkı tanımadıkları, kültürlerin kökünü kazıdıkları bir zaman diliminde huzuru, insanlığa biz getirdik.

Türkiye, zor bir süreçten geçiyor. İçerde ve dışarda devâsâ sorunlarla boğuşuyor. Türkiye´nin maddi ve manevi güçlenmesi gerekiyor. Güçlü bir savunma sanayisi kurduk. Ama asıl büyük atılımı kültürde yapmak zorundayız. Türkiye, kültürde büyük bir hamle gerçekleştirebilirse, ne tür saldırıyla karşı karşıya kalırsa kalsın, o zaman yok olmaktan kurtulur. Yüzyılların mücadelesi, çabası ve tecrübesi ile oluşan ve her şeye rağmen toplumumuzun kimliğini, zihin kalıplarını, davranış biçimlerini belirlemeye devam eden asli unsurlarımız bizi biz yapan dinî millî değerlerimizdir. Bu husus hiçbir zaman ihmal edilemez.

‘İktidar-muktedir’ meselesi hep konuşuluyor. 25 yıldır eğitim meselesi olduğu gibi duruyor. Millî savunmanın bel kemiği olan harp okulunda verilen eğitim müfredatıyla teğmenleri nasıl yetiştirdikleri ortada. Âcilen eğitim sistemimiz değiştirilmeli. Vatan, devlet ve millet sevdalısı, tarih şuuruna sahip, ahlaki değerlerle donatılmış öğretmen ve öğrencilerimizi yetiştirmek zorundayız. Evlatlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerin millî manevi değerlerine sahip idealist, emin, ehil, sadık ve güzel ahlak sahibi olduklarını tesbit için ciddi mülakatların yapılması şarttır. Test sorularını çözme, KPS sınavlarında başarı gösterme hiçbir zaman ölçü olmaz. Müslüman toplumların İslâm’dan uzaklaştırılmaları sekülerizme, paganizme, ateizme, deizme; sonucunda da nihilizme götürür. Bu hâle geliş fıtrattan kopma, dini hayata sokmamaktır. Sekülerleştikçe, gücü-makamı-parayı-bulunduğu konumu kutsama başlıyor. Helal haram, günah sevap düşüncesi yerini ‘hedefe ulaşmada her şey mübah’ alıyor. Ahlakın gücü, gücün ahlakına dönüşüyor. Zihinleri çağdaş hurafelerle iğdiş edildiği için İslâmi duyarlılık kayboluyor. Mevcut iktidarın; dine uygun bir hayat inşa etmek için en küçük bir hareketine tahammül edilemiyor.

Bunlar; eğitimde, kültürde, sanatta, sinemada, tiyatroda, sosyal medyada hâkim oldukları müddetçe, iktidarda 25 sene de kalsanız 50 sene de kalsanız muktedir olamazsınız. Bizden söylemesi.

QOSHE - Bıçak sırtında yaşıyoruz - Yaşar Değirmenci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bıçak sırtında yaşıyoruz

7 3
31.01.2024

Cumhuriyeti kuran parti CHP; Cumhuriyeti yıkmak, vatanı bölmek, bayrağı indirmek, ezanı susturmak için çalışan terör örgütleriyle beraberlik sergiliyor, Belediye seçimi öncesinde ittifak için uğraşıyorlar. Katilliğin, caniliğin, vahşetin siyasi temsilcilerinin kanlı elini sıkabiliyorlar. Bu kanlı eli ve sıkanın elini su temizlemez. Bu el ancak kırılır, kırılıyor zaten.

Nereye neye dokunsanız; laiklik ve Kemalizm kutsanıyor her yere sokuluyor. Dokunulamaz, değiştirilemez hale getirildiğinden Anayasanın değiştirilmesi de gündemden düşüyor.

Mevcut Anayasanın 12 Eylül Anayasası olduğu, azınlıklara tanınan hakların ülkenin, vatanın asıl sahipleri olan bu milletin azınlıklar kadar dinini yaşamasına müsaade edilmeyen, hayat tarzına sokulmayan, teoride bıraktırılan pratiğe geçişine izin verilmeyen bir ihtilal Anayasası!

Batı’nın uşaklığını yapanların, emrine girdikleri Siyonizm’in emrindeki Batı’nın da gerçekleştirmek için uğraştıkları proje de “İslâm’sız Türkçülük ve İslâm’sız Kürtçülük!” projesi. Etnik meseleleri kaşıyarak bölücülük yapılıyor. Laiklik ve Kemalizm kılıfını kullanarak Türkiye’nin altını rahatlıkla oyuyorlar muhafazakâr bir iktidar döneminde.

Sadece birkaç örnek yeterli olur. Kadir Has Üniversitesindeki öğrencilerin namaz kıldığı mescide, ayakkabısı ile girip, “Giriyorum, ayakkabı ile basıyorum işte” diyen seccadeyi çiğneyen öğretim üyesi, PKK’lı teröristlere yönelik devletin operasyonunda devleti suçlayan, teröre sahip çıkan öğretim üyesi. Görevde tutmaya devam ettirilip bu öğretim görevlisine bir müeyyide uygulanmadı. Utanmadan yaptıkları açıklama: “Merhum Kadir Has’ın tanımladığı gibi anayasası bilimsel özgürlük olan Atatürkçü bir üniversitedir ve varlığını bu ilke doğrultusunda sürdürmeye devam edecektir.” Kemalist kılıf veya kamuflajını kullanarak atılması, ceza verilmesi........

© Yeni Akit


Get it on Google Play