Başkasının kusuru bize özür olamaz…

Başkasının tembelliğini kendine mazeret göstermek ehl-i hamiyetin şeni değildir. Bizim vazifemiz üzerimize vâcip olan hizmetimizde tekâsül göstermemektir. Nur Talebeleri tâ her biri diğerinin noksanını tekmil ile kaide-i taksimü’l-mesaîyi tatbik etmelidir. “Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder.”4 Onun içindir ki Bediüzzaman “Başkasının kusuru, insanın kusuruna sened-i özür olamaz!”5 diyerek insanın tembellikte hiçbir mazeretinin olamayacağını söylemiştir. Başkalarının yanlışı ve noksanı, bizim kendi hata ve noksanımızı meşrulaştırmaz. Her insan kendi kusurundan sorumludur. Başkalarının o hatayı işlemesi, bizim kusurumuzu kusur olmaktan çıkarmaz. “Bunu herkes yapıyor, biz yapınca mı kusur oluyor?” yaklaşımı nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Nefs-i insaniye işledikleri kusurdan tamamen mes’uldür. “Evet, Kur’ân’ın dediği gibi, insan, seyyiâtından tamamen mes’uldür. Çünkü seyyiâtı isteyen odur.”6

Nefsimizi temize çıkarmayalım…

İnsan mahiyet itibarıyla “Cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini sever. Belki, evvelâ ve bizzat yalnız zâtını sever; başka herşeyi nefsine feda eder. Mâbuda lâyık bir tarzda nefsini metheder; mâbuda lâyık bir tenzihle nefsini meâyipten tenzih ve tebrie eder. Elden geldiği kadar kusurları kendine lâyık görmez ve kabul etmez. Nefsine perestiş eder tarzında, şiddetle müdafaa eder.”7 Bu vaziyette nefsin “tezkiyesi, tathiri, onu tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.”8 Yani “Nefislerinizi temize çıkarmayın.”9ayetine müraat etmektir.

Kusurumuzu görüp nefsimizi temize çıkarmayalım…

Ehl-i hamiyete arız olan başkasının noksanını görüp atalete sevk olunduğu zaman kişi kendi nefsinde görmediği veya görmek istemediği kusurunu görüp, nefsine bir pay çıkarmamalıdır. Çünkü “şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. Görse de, yüz tevil ile tevil ettirir.”10 Bu hale karşı çare-i yegâne “Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur.

Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur.”11

Netice itibarıyla Nur talebeleri birbirinin noksanını görüp şevk kırmak yerine, birbirlerinin noksanını ikmal edip şevkle çalışmalıdır. Vazifemiz hizmettir deyip başkasının tekâsülünden atalete değil, şevkle hizmet etmeye gayret etmelidir. Neticesini ise Rabb-i Rahim’den beklemelidir. Tembellik, atalet ve fütur elh-i hamiyetin şeni değildir.

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri(Münazarat), s.298 2- İbrahim Suresi: 12. 3- Eski Said Dönemi Eserleri(Münazarat), s.298 4- Lemalar, s.391

5- Eski Said Dönemi Eserleri(Makalat), s.52

6- Sözler, s.752 7- Mektubat, s.777

8- Age, s.778 9- Necm Sûresi, 53:32

10- Lemalar, s.240 11- Age, s.240

QOSHE - Başkasının tekâsülünden etkilenmek... - Kapanması gereken kapılar - 12 - Abdülbakî Çimiç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Başkasının tekâsülünden etkilenmek... - Kapanması gereken kapılar - 12

4 3
04.03.2024

Başkasının kusuru bize özür olamaz…

Başkasının tembelliğini kendine mazeret göstermek ehl-i hamiyetin şeni değildir. Bizim vazifemiz üzerimize vâcip olan hizmetimizde tekâsül göstermemektir. Nur Talebeleri tâ her biri diğerinin noksanını tekmil ile kaide-i taksimü’l-mesaîyi tatbik etmelidir. “Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder.”4 Onun içindir ki Bediüzzaman “Başkasının kusuru, insanın kusuruna sened-i özür olamaz!”5 diyerek insanın tembellikte hiçbir mazeretinin olamayacağını söylemiştir. Başkalarının yanlışı ve noksanı, bizim kendi hata ve noksanımızı meşrulaştırmaz. Her insan kendi kusurundan sorumludur. Başkalarının o hatayı işlemesi, bizim kusurumuzu kusur olmaktan çıkarmaz. “Bunu herkes yapıyor, biz yapınca mı kusur oluyor?” yaklaşımı nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Nefs-i insaniye işledikleri kusurdan tamamen mes’uldür. “Evet, Kur’ân’ın dediği gibi, insan, seyyiâtından tamamen mes’uldür. Çünkü........

© Yeni Asya


Get it on Google Play