Mesela; sünnet düğünü, nişan, düğün gibi organizasyonlarda davetlilerin davet edenlere verdikleri “hediye”ler neden bir tür ödünce dönüşüyor ve dargınlık ve kırgınlıkların sebebi oluyor?

Problem bir yönüyle takasın ve para-banka dışı iktisadi ilişkilerin hayatımızdan çıkmasından ve merkeze para ve bankanın yerleşmesinden kaynaklanıyor.

Şurada kırk elli sene öncesine kadar köylerimizde bile yaygın kullanılan bir usul olan takas, yerini önce nakitle ve sonra kartla alışverişe terk etti. Para ile iş görülen piyasa (market) genişledi.

Komşunun düğününe tavuk götürülürdü. Gelen tavuklar kesilir ve düğün yemeği yapılırdı. Bir zamanlar komşudan tavuk almış olan komşu da iade vakti gelmişse ve tavuğu varsa tavukla iade yapardı ve bu bir tür takastı. Ama o bile sadece yakınlar arasındaydı. Defteri kitabı tutulmaz ve hesabı sorulmazdı.

Her şey paraya dönmeye başlayınca neler değişti?

Önce kasa arayışı başladı. Görüldü ki en sağlam kasalar bankalardaydı. Böylece herkes bankaya güvenir oldu. Bu arada o necis müesseseye sol ayakla girme hassasiyeti de kayboldu.

Paralar bankaya girince güven merkezîleşti.

Üstelik bu, “güvenmeyene güvenmek” şeklinde tezahür etti.

Bankalar, “kimseye güvenmemeyi ve dolayısıyla teminat almadan kredi satmamayı çok iyi becerdikleri için kendisine güvenilen” kurumlar haline geldi. (Bu arada, Latincede kredi -del credere- güvenmek ve inanmak demektir.)

Bankaya güvenmek, bankanın güvendiği ve kart verdiği kişiye güvenmeye dönüştü.

En kötüsü de ardından geldi:

Bankanın artık güvenmediği insanlara hiç kimse güvenmez hale geldi.

Bilim diniyle ve “görmediğine inanma” mottosuyla zaten maddeperest hale getirilen bu asrın insanı, bu türden dolaylı usullerle, -kazandaki kurbağa misali- çaktırmadan haşlandı. “Homo economicus” olup hakiki insanlıktan çıktı.

Başlarda durum şuydu: “Homo homini wormus (insan insanın kurdudur, içeriden kemirir)”.

Sonra bu da değişti: “Homo homini lupus (insan insanın kurdudur, yer yutar)” oldu.

Hatta “Homo homini wolfus (insan insanın kurdudur, canı canlı parçalar)” oldu.

Bu yüzden hediye verenler birebir iadesini istemeye başladı.

Bu sebeple, ödünç verebilecek olanlar, bankadaki paralarını “yok” sayıp “param yok” yalan cevabını verdiler.

Bu yüzden ödünç isteyecek olanlar ancak bankalardan ister hale geldi.

Faizin kap ve kapıları olan bankaların, verdiğini “hayır olsun” diye vermediği, icra memuru kapıya dayanınca anlaşıldı ama iş işten geçti.

Daha kötüsü şu:

Vakıf, dernek gibi yardım müesseseleri manevi yardımı es geçip işi maddi yardıma dönüştürdü.

Yardımın manası kaybolunca hediyenin de ruhu kaçtı ve manası bozuldu.

En kötüsü de şu:

Cami hocaları bile “nasılsınız” sorusuna “bir mücadeledir gidiyoruz” cevabını normalce ve güzelce(!) verir oldu.

Sanki hayat bir mücadele imiş gibi.

Evet, hayatta bir mücadele ve mübareze var ama nefisle ve şeytanla.

Müminin hayatı rekabet bile değildir, müsabakadır. Hayırda yarışmaktır.

Müminin hayatı güzeldir, maddi ve manevi güzellikleri üretmektir ve berekettir.

Mümin hayatı güzel görür, başkaları için de güzel düşünür, kalan ömrü için güzel rüya ve hülya görür, güzel cenneti hedefler, hayatından da tavuğundan da lezzet alır.

Mümin, komşusuna düğün hediyesi verdiği tavuğun iadesi için hukuk mücadelesi veren kişi değildir ve olamaz.

İşte o imanı geriye istiyoruz.

QOSHE - Homo homini wormus lupus wolfus - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Homo homini wormus lupus wolfus

4 8
31.01.2024

Mesela; sünnet düğünü, nişan, düğün gibi organizasyonlarda davetlilerin davet edenlere verdikleri “hediye”ler neden bir tür ödünce dönüşüyor ve dargınlık ve kırgınlıkların sebebi oluyor?

Problem bir yönüyle takasın ve para-banka dışı iktisadi ilişkilerin hayatımızdan çıkmasından ve merkeze para ve bankanın yerleşmesinden kaynaklanıyor.

Şurada kırk elli sene öncesine kadar köylerimizde bile yaygın kullanılan bir usul olan takas, yerini önce nakitle ve sonra kartla alışverişe terk etti. Para ile iş görülen piyasa (market) genişledi.

Komşunun düğününe tavuk götürülürdü. Gelen tavuklar kesilir ve düğün yemeği yapılırdı. Bir zamanlar komşudan tavuk almış olan komşu da iade vakti gelmişse ve tavuğu varsa tavukla iade yapardı ve bu bir tür takastı. Ama o bile sadece yakınlar arasındaydı. Defteri kitabı tutulmaz ve hesabı sorulmazdı.

Her şey paraya dönmeye başlayınca neler değişti?

Önce kasa arayışı başladı. Görüldü ki en sağlam kasalar bankalardaydı. Böylece herkes bankaya güvenir oldu. Bu arada o necis müesseseye sol ayakla girme hassasiyeti de kayboldu.

Paralar bankaya girince güven merkezîleşti.

Üstelik bu,........

© Yeni Asya


Get it on Google Play