Cumhurbaşkanlığınca cevaplandırılmak üzere “Cumhurbaşkanının Hindistan ve Amerika seyahatlerine kaç kişi gitti, kaç lira harcandı?” diye bir soru sormuş.

Cumhurbaşkanlığı cevaplama yardımcısı Cevdet Yılmaz bu soruya aylar sonra ve “yeteri kadar personel gitti” diye cevap vermiş. Kaç para harcandığı sorusuna ise cevap bile vermemiş.

Yılmaz, “bu bilgiler kanunen gizli bilgi, bu sebeple cevap veremiyoruz” filan dememiş. Zaten öyle bir yasak da yok. Ama cevap da yok. Yani Yılmaz adeta dalga geçer gibi veya ipe un serer gibi yapmış.

(Sayın Uzun’un verdiği bilgiye göre daha önce de Ankara Milletvekili Aliye Ersever “Cumhurbaşkanlığı filosunda kaç uçak var” diye sormuş ve aynı Cevdet Yılmaz “hizmetin gerektirdiği kadar” diye cevap vermiş.).

Kendisine verilen bu cevap üzerine Sayın Uzun X’te haklı olarak şunları yazmış:

***

Bu hadsizliktir. Bu saygısızlıktır.

Çünkü sorular TBMM Başkanlığı aracılığıyla sorulur, TBMM Başkanlığı’na hitaben cevaplanır.

Dolayısıyla Cevdet Yılmaz’ın yaptığı saygısızlık bana değil, parlamentoya saygısızlıktır. Milli iradeye saygısızlıktır. Millete saygısızlıktır.

Bu saygısız yazıyı “cevap” olarak kabul edemeyiz. Bunu sindiremeyiz. Yutkunamayız. Buna alışamayız.

O nedenle bu hadsizliği ifşa ediyorum. Onlar saygısızlığa devam ederlerse, biz de itiraz etmeye devam edeceğiz.

***

Sayın Uzun’un bu itirazı ve serzenişi elbette haklıdır.

Gerçekten, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen ucubeye daha başlangıcından itibaren karşı çıkarken ileri sürdüğümüz en önemli gerekçelerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin zaten zayıflatılmış olan itibarının ve gücünün daha da aşağıya düşürüleceği idi.

Başkanlık sisteminde yürütmenin güçlü olması hedeflenir. Ama gerçekten güçlü bir yürütme ancak güçlü ve denetleyici bir yasama sayesinde ortaya çıkabilir. İşte ABD.

Yıllardır yazıyoruz: Bizdeki sistem “başkanlık sistemi” ya da “yarı başkanlık sistemi” filan değil. Doğrudan doğruya “sarı başkanlık sistemi”. Aynen “sarı sendikalar” gibi!

Bu sebeple bir an önce parlamenter sisteme dönüş için yeniden harekete geçilmesi ve Altılı Masa benzeri bir oluşumun ortaya çıkarılması şart.

Bugünkü TBMM görünüşte demokratik. Ama hakikatinde tek parti dönemi TBMM’sinden farksız.

Yasama faaliyetinin sahipsiz kalması memleketin sahipsizliği ile eşdeğer.

Bir örneğini maziden verelim:

Mesai arkadaşımız Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Salihpaşaoğlu’nun aktardığına göre 1926’da TBMM’den geçen Medeni Kanunun 92. ve 112. maddesiyle süt kardeşliğinin evlenme engeli oluşturduğu kabul edilir. Dine, örfe ve ahlaka uygun önemli bir düzenleme.

Ama birileri bu durumu Çankaya’ya, “bu kanunla şeriat hükmü gelmiş” diyerek bildirir.

Çankaya bu “yanlış”ı değişiklik kanunu ile düzeltmenin bir “meşruiyet tartışması” ortaya çıkarmasından endişe eder ve üç ay sonra Borçlar Kanunu yayınlanırken işgüzar birilerince bu maddelerde “hata-savap (yanlış-doğru)” cetveli ile şöyle bir “düzeltme(!)” yapılır: “Zaid olduğundan silinmesine …”

Hâlbuki herkes bilir ki bir kanunda değişiklik ancak başka bir kanunla olur. Ama burada öyle olmaz.

Yani özetle Meclisi yok saymak konusunda bugünkü muktedirler tek parti dönemini örnek alıyorlar.

Demokratların ikide bir yerli yersiz M. Kemal’den övgüyle söz etmelerinin günahı milletin önüne bu şekilde çıkıyor.

O halde asıl mesele Gültekin Uysal liderliğindeki Demokrat Parti’nin ve “biz de demokratız” diyen herkesin derlenip toparlanmasında…

QOSHE - Meclis mi dediniz? O da ne? - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Meclis mi dediniz? O da ne?

12 27
16.03.2024

Cumhurbaşkanlığınca cevaplandırılmak üzere “Cumhurbaşkanının Hindistan ve Amerika seyahatlerine kaç kişi gitti, kaç lira harcandı?” diye bir soru sormuş.

Cumhurbaşkanlığı cevaplama yardımcısı Cevdet Yılmaz bu soruya aylar sonra ve “yeteri kadar personel gitti” diye cevap vermiş. Kaç para harcandığı sorusuna ise cevap bile vermemiş.

Yılmaz, “bu bilgiler kanunen gizli bilgi, bu sebeple cevap veremiyoruz” filan dememiş. Zaten öyle bir yasak da yok. Ama cevap da yok. Yani Yılmaz adeta dalga geçer gibi veya ipe un serer gibi yapmış.

(Sayın Uzun’un verdiği bilgiye göre daha önce de Ankara Milletvekili Aliye Ersever “Cumhurbaşkanlığı filosunda kaç uçak var” diye sormuş ve aynı Cevdet Yılmaz “hizmetin gerektirdiği kadar” diye cevap vermiş.).

Kendisine verilen bu cevap üzerine Sayın Uzun X’te haklı olarak şunları yazmış:

***

Bu hadsizliktir. Bu saygısızlıktır.

Çünkü sorular TBMM Başkanlığı aracılığıyla sorulur, TBMM Başkanlığı’na hitaben cevaplanır.

Dolayısıyla Cevdet Yılmaz’ın yaptığı saygısızlık bana değil, parlamentoya saygısızlıktır. Milli iradeye saygısızlıktır. Millete saygısızlıktır.

Bu saygısız yazıyı “cevap” olarak kabul edemeyiz.........

© Yeni Asya


Get it on Google Play