Biz 2010’dan sonra yüksek yargıda “ayar” çalışmaları yapanları da, 160’lıkları da, “yargıya demokrasi sizinle gelmez” başlıklı yazılarımızla ve diğer yazılarımızla açıktan eleştirmiş ve o dönemin ortak muktedirleri olan “hükümet-cemaat koalisyonu”nun bütün taraflarının “iş karıştırma, yürüyen tekere çomak sokuyorsun” itirazıyla karşılaşmış bir köşe yazarıyız.

Yani aşağıda yazacaklarımız konjonktürel ve siyasi değil hukuki ve ilkesel şeylerdir.

Yargıtay başkanlık seçiminde yaşanmakta olan krizi biliyorsunuz.

Kanundaki seçim sistemi görünüşte kriz üretmeye müsait değil. Ama kriz var.

Zira adaylardan birinin başkan olabilmesi için en az 175 oy alması gerekiyor ve bunu sağlamak üzere belli bir turdan sonra aday sayısı ikiye düşüyor.

Ama mevcut krizde hiçbir aday bu seviyede oy alamıyor.

Yani aday sayısı sistem gereği ikiye düşüyor ama seçim yine de tamamlanamıyor.

Zira koca koca Yargıtay üyeleri sistemi kilitliyor, bile bile geçersiz oy kullanıyor ve böylece seçim macerası sürüp gidiyor.

Sekizinci turda, son dört yıllık dönemde Yargıtay’a başkanlık yapmış olan ve yapıp ettikleri ile İzzet Özgenç Hoca gibi hukukçuların diline düşen Mehmet Akarca 115, Yargıtay Üyesi Ömer Kerkez 123 ve Yargıtay Üyesi Muhsin Şentürk de 96 oy almıştı.

En çok oy almış olan iki adayın katıldığı dokuzuncu turda Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı ve 175’i geçemedikleri için hiç biri seçilemedi.

Zira 68 geçersiz ve 11 boş oy kullanıldı.

Onuncu turda da 71 geçersiz ve 9 boş oy kullanıldı. Böylece kriz sürüyor.

Yani birden çok blok var. Blok mensupları birlikte hareket ediyor. 2010 sonrasında yazdığımız gibi; aslında, neredeyse bir kukla gibiler, tek elden yönetiliyorlar.

Yani iradeleri hükümsüz ve reylerinin sahibi olan iradeleri başkalarının elinde.

Bu tür meselelerin künhüne vakıf gazeteciler durumu özetlerken aynen şu ifadeyi kullanıyor:

“Muhsin Şentürk cephesi direniyor…”

Şimdi asıl soru şu:

Yargıtay’ı bile cepheli ve cephaneli hale getiren nedir?

Sebep siyasettir.

Sebep bir yönüyle yargı içi siyasettir.

Ama asıl sebep hâkim siyasettir.

Sebeplerin sebebi ise hâkim siyaseti kurgulayan MHP ve AKP’nin siyaseti ve ikisinin birleşiminden ortaya çıkan AKMHP siyasetidir.

Bu sebeple bize gerçekten demokratik yaklaşımla kurgulanmış yüksek yargı siyaseti gereklidir.

Bunun da yolu demokratları ve demokratlığı güçlendirmekten geçiyor.

Bunun yolu ise, geçen günlerde Abdulkadir Selvi’nin de -büyük risk almak pahasına- yazdığı üzere, güvenlikçi politikalardan hürriyetçi politikalara geçip AB sürecini yeniden canlandırmaktan ve hukuk devletine dönmekten geçiyor.

QOSHE - Yargıtay krizi AKMHP’nin eseri - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yargıtay krizi AKMHP’nin eseri

15 19
21.04.2024

Biz 2010’dan sonra yüksek yargıda “ayar” çalışmaları yapanları da, 160’lıkları da, “yargıya demokrasi sizinle gelmez” başlıklı yazılarımızla ve diğer yazılarımızla açıktan eleştirmiş ve o dönemin ortak muktedirleri olan “hükümet-cemaat koalisyonu”nun bütün taraflarının “iş karıştırma, yürüyen tekere çomak sokuyorsun” itirazıyla karşılaşmış bir köşe yazarıyız.

Yani aşağıda yazacaklarımız konjonktürel ve siyasi değil hukuki ve ilkesel şeylerdir.

Yargıtay başkanlık seçiminde yaşanmakta olan krizi biliyorsunuz.

Kanundaki seçim sistemi görünüşte kriz üretmeye müsait değil. Ama kriz var.

Zira adaylardan birinin başkan olabilmesi için en az 175 oy alması gerekiyor ve bunu sağlamak üzere belli bir turdan sonra aday sayısı ikiye düşüyor.

Ama mevcut krizde hiçbir aday bu seviyede oy alamıyor.

Yani aday sayısı sistem gereği ikiye düşüyor ama seçim yine de........

© Yeni Asya


Get it on Google Play