“Seçim günlerinde dua ve ibadet ederdik. Seçimi kazanması için geceler geçirirdik. Şükürler olsun ki seçimi kazandı. Gazze bu haldeyken nerdesin? Nerdesin Türkiye Cumhurbaşkanı? Nerdesin Müslüman, nerdesin saf ve dürüst mü’min? Nerdesin Kur’an okuyan ve öven insan, hani nerdesin? Bunlar niye bizim başımıza geliyor, biz halk olarak ne yaptık? Niye evlerimizden çıkıp çadırlarda yaşıyoruz? İslam ve Müslümanların yardımı nerede? Nerdesin Recep Tayyip Erdoğan?” (Yakup Çetiner’in haberi, Yeni Asya, 17 Mart 2024)

Bazı Müslümanların çok işleri var: Para kazanacak, köşeyi dönecek! Onun için, “Allah’ım Filistin, Doğu Türkistan, Arakan ve sair Müslüman ile masum ve mazlumları sen koru!” diye yalnızca dua ile Allah’a havale ediyorlar!

Müminlere, insanlara zulmedilip bazılarının başına bombalar yağdırılırken; “içimizdeki beyinsizler” oyun, oynaş, yeme-içme, gezme, eğlenmeye devam ediyor!

Kimlerin ümidiydi, kimlerin ümitlerini yok etti, hayatlarını çaldı, kimlerin? Muhatabım AKP ile “dindar siyasalcı”lar değil, bazı Nurculardır!

AKP “dindar siyasalcı”dır. İşte bunun mihengi, ölçüsü: “Kim fasık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, su-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.”1

Nurcu olduğunu söyleyen bazılarının “dindar siyasalcı”ların kuyruğuna takılıp zulüm ve yanlışlarını görmezlikten gelmesi kesinlikle Risale-i Nur hakikatleriyle bağdaşmaz…

Siyasal dinciler, meşveretin farz ve sünnet; meclis, şura, parlamentonun şart olduğunu biliyor mu ki!? Kararları meşverete, çoğunluğa göre mi veriyorlar? Yoksa, adına “Türk tipi!” denen ucûbe “Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi’nde, (kontrol) tek kişinin elinde mi? Öyle hangi akıl ile meşveretsizlerin peşine takılırsınız!

Peki, “Biz dine hizmet edeceğiz, yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitireceğiz” gibi süslü iddialar vicdanınızı doyurdu mu? İşte delil ve akıbet: Yalanlar, süslü iddialarla başta adalet, eğitim içtimai barış, ekonomi ve huzurun çöküşü!

Dipnotlar:

1- Sünûhat, Enst./inter., s. 66