“Bazı hocalar İlâhiyat eğitimi ve akademisyenliğine dair tespitlerde bulundular ve ciddî fikirler öne sürdüler. Kaçıncı defadır bilmem ama çağın gerektirdiği ve yeni nesillerin ihtiyaç duyduğu çalışmaların behemehal yapılmasına hep vurgu yapılıyor. Kuşaklararası iletişim kopukluğunun giderek artmakta olduğu ve gelecekte daha da vahim durumların ortaya çıkacağı belirtiliyor. Çözüm için herhalde idare, müfredât, hocalar, öğrenciler, eğitim-öğretim araçları, yöntemler vb. maddelerin yeniden masaya yatırılması gerekiyor… Tabiî, işin bir de yasal çerçevesi var. Ancak durum âcil...”1

Keza, Prof. Dr. Hayati Hökelekli de şu tesbiti yapmıştı: “Yapılan araştırma ve çalışmaların sayısı oldukça sınırlı bu alanda çalışan elemanlar da oldukça azdır. Dolayısıyla bu alanda henüz yeterli bir bilgi birikimine ulaşılabilmiş değildir. Araştırmacıların ortaya koydukları bilgilerin çoğu tasviri tanımlayıcı bir niteliktedir ve Batılı bilim adamlarının görüşlerini tekrarlamaktadır. Bu alanda, İslamın kendi değerlerini esas alan kavram ve teorilerin geliştirilmesine ve araştırma konularının buna göre belirlenmesine ihtiyaç vardır.”2

En büyük vazife üniversite ve bilhassa İlahiyat fakültelerinin. Zira, akıl, zekâ, kalb, gözlem araştırma ve tartışma sonucunda yüksek düşünce (tefekkür) üreten müesseselerdir. Kur’an; akıl, gözlem, müşahade, keşif, bilimsel ve kültürel gezi, tahkik, araştırma, tefekkür (yüksek ve detaylı düşünme) ve incelemeyi emreder. 780’i aşkın ayet bunlarla ilgilidir.

Ne yazık ki, üniversitelerimiz keşfedici zekâ ve ortamdan mahrum; lise seviyesinde bilgi nakli ile meşgul! Ve siyasallaşmış zihinler 500-1000 sene öncesinin eserlerinin şerhleriyle iktifa ediyor! 22 yıldır “dindar!” diye lanse edilen ve İlahiyatçıların peşine takıldığı iktidar, kanuni düzenlemeleri bile yapmamış! Artık alkış değil, hesap sorma zamanı değil mi?! İlâhiyatçılar topyekün ayağa kalkıp ciddi bir eleştiriye gitmeli; fen-sosyal, manevi ilimleri harmanlanarak kendilerini yenilenmeli. Zira, dünyada ilk üniversite Fas/Karaviyyîn Medreseleri (üniversitesi) 859’da Fâtıma el-Fihriyye tarafından kurulmuş. Fıkıh, hadis, tefsir, Arapça, tasavvuf yanında matematik, astronomi, fizik, tarih ve edebiyat gibi dersler de okutulurdu. Şimdi neler okutuluyor? Ey İlâhiyatçılar uyku bes, alkış bes, siyaset bes; fen, sosyal ilim ve eleştiri yes!

Dipnotlar:

1-www.facebook.com/suleyman.sayar;

2-Prof. Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 59

QOSHE - İlâhiyatçılara göre din eğitimi de SOS veriyor! - Ali Ferşadoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İlâhiyatçılara göre din eğitimi de SOS veriyor!

19 11
23.04.2024

“Bazı hocalar İlâhiyat eğitimi ve akademisyenliğine dair tespitlerde bulundular ve ciddî fikirler öne sürdüler. Kaçıncı defadır bilmem ama çağın gerektirdiği ve yeni nesillerin ihtiyaç duyduğu çalışmaların behemehal yapılmasına hep vurgu yapılıyor. Kuşaklararası iletişim kopukluğunun giderek artmakta olduğu ve gelecekte daha da vahim durumların ortaya çıkacağı belirtiliyor. Çözüm için herhalde idare, müfredât, hocalar, öğrenciler, eğitim-öğretim araçları, yöntemler vb. maddelerin yeniden masaya yatırılması gerekiyor… Tabiî, işin bir de yasal çerçevesi var. Ancak durum âcil...”1

Keza, Prof. Dr. Hayati Hökelekli de şu tesbiti yapmıştı: “Yapılan araştırma ve çalışmaların sayısı oldukça sınırlı bu alanda çalışan elemanlar da oldukça azdır. Dolayısıyla bu alanda henüz yeterli bir bilgi........

© Yeni Asya


Get it on Google Play