YÜZ SENE RİSALE OKU; SONRA SIRADAN BİRİ OL; OLDU MU ŞİMDİ?!

RİSALEYİ YARIM OKUYANLAR’A: RİSALE; TARİKAT DEĞİL; HAKİKAT…

(MÜNAZARAT VE MUHAKEMAT OKUMAZSAN TARİKATÇI OLURSUN; YA ŞEYHE YA HOCAYA RAM OLURSUN!)

Risale okuyanların hürriyete daha bir sıkı sarılmak gibi sabit ve mecbur, mahkum bir işi var.

Niye?

Çünkü “ahrarlar” diyor, o, cephede -at üstünde bile- talebesine söyleyerek kitap yazmış Said Nursî.

Ahrarlar; “hürriyetçiler”demek olduğuna göre, hem Risale oku hem de hürriyeti, adaleti, demokratlığı, hukuku, kanun önünde eşitliği es pas geç!

Geçemezsin!

Geçiyorsan Bediüzzaman’ı nasıl okuyorsun, diye sorarlarsa!

*

On Üçüncü Pencere’yi açıyorsan Münazarat penceresini açmasan havayı koklayamazsın, burnun koku almaz. (Rahmetli annem ortada dolapların döndüğünü farketmediğimi farkedince: “Senin burnun koku almıyor, derdi.)

*

Ah, isimlere, resimlere, “algı” cehennemine takılmak… ah ki ne ah!

Hürriyetin olmadığı yerde, Said Nursî de yoktur.

Ömrünün nerdeyse yarısını hürriyet uğruna esarette geçirdi.

İnsanlık nefes alsın, istibdat ebedî gebersin diye…

O ufacık sepeti bunun şahidi…

Hürriyet işinin Namık Kemal de, Akif de farkında ki… bir yerde şunu der, bu kahretmeyen kahırlı ömür: “Meşhur Kemal’in Rüya’sıyla uyandım.”

Burda, dur, işte!

Hürriyeti ötelemek; insanlığı ötelemektir. Hangi görüşte, reyde, partide patırtıda olursan ol; önce hürriyet…

Zaten kendisi tarifini de yapmış. Kendine ve başkasına zarar vermeden yaşamak olarak vasıflandırmış.

Şu müdahelecilik var ya… kabiliyetlerin ölümü…

*

Güneş denize başka, güle başka güler… Hakikat tektir amma renk renktir, sözü de fakirin hediyesi olsun cümle akıl ve kalp sahiplerine.

Bir ikram-ı Ali daha: “Karışma bana; karışmam sonra!”

Şimdi bunu farklı anlayanlar da olabilir. Açayım azıcık. Yani bana böyle karışırsan; senin gönlüne karışamam; ikide birde karışarak beni kendinden atma, itme, öteleme, köteleme!

*

İşi “basit” siyasete dökmeden ele alacaklar… buyursunlar, efendim!

Toptancı ve üstenci bakışlar da bakış olabilir mi bu arada.

Bir de netice ne?

*

HÜRRİYET ÜLKESİ

Hürriyet olmazsa...

Gül açmaz, bülbül ötmez.

Günler bile karadır.

Yara beredir her yer.

Aç yatar güç kalkarsın.

Hürriyet olmazsa...

Keyfini çatamazsın yaşamanın.

Susamazsın keyfince bile.

Konuşmak mı o da ne!

Bir tedirginlik, bir ürkeklik...

Kuşlardan, marallardan öte...

Hürriyet olmazsa…

Burnunda tüter yaşamak hevesleri.

Kafesler içinde aslanlar gibisin.

Bütün haykırışlar solar.

Dağlarda yankın olmaz.

Ölüm gibi bir şey yani...

Hürriyetin yaşanmadığı her yer.

QOSHE - Risale’yi bütün okumak - Ali Hakkoymaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Risale’yi bütün okumak

5 4
23.03.2024

YÜZ SENE RİSALE OKU; SONRA SIRADAN BİRİ OL; OLDU MU ŞİMDİ?!

RİSALEYİ YARIM OKUYANLAR’A: RİSALE; TARİKAT DEĞİL; HAKİKAT…

(MÜNAZARAT VE MUHAKEMAT OKUMAZSAN TARİKATÇI OLURSUN; YA ŞEYHE YA HOCAYA RAM OLURSUN!)

Risale okuyanların hürriyete daha bir sıkı sarılmak gibi sabit ve mecbur, mahkum bir işi var.

Niye?

Çünkü “ahrarlar” diyor, o, cephede -at üstünde bile- talebesine söyleyerek kitap yazmış Said Nursî.

Ahrarlar; “hürriyetçiler”demek olduğuna göre, hem Risale oku hem de hürriyeti, adaleti, demokratlığı, hukuku, kanun önünde eşitliği es pas geç!

Geçemezsin!

Geçiyorsan Bediüzzaman’ı nasıl okuyorsun, diye sorarlarsa!

On Üçüncü Pencere’yi açıyorsan Münazarat penceresini açmasan havayı koklayamazsın, burnun koku almaz. (Rahmetli annem ortada dolapların döndüğünü farketmediğimi farkedince: “Senin burnun koku almıyor, derdi.)

Ah, isimlere,........

© Yeni Asya


Get it on Google Play