Sonrasında hayatımın asli mesleği eğitimden ayrılıp yepyeni teknik personel “Jeomorfolog” olarak Köy Hizmetlerinde göreve başlamıştım. İl Müdrüm Fevzi Çilenk Bey her yerde görevler verdi. Eğitimde her derse girdiğim için öğrencilerim “Aspirin hoca” lakabını takmışlardı. Burada da aspirin gibi her derde deva olmaya çalışıyorduk. Her birim benimle alakalıydı ve personelle birbirimizi çok severdik. Odamın kapısı “Babamın vasiyeti ile” hep açıktı. Her derdi olan bana rahatça ulaşabilirdi.

Birgün odamın kapısını çalarak içeriye giren, şahsen tanıdığım fakat ismen bilmediğim bir çalışanımız geldi.

-Şefim! Kapıyı kapatabilir miyim?

Şöyle bir baktım. Karayağız bir gençti.

-Kapatabilirsin.

-Şefim! Kilitleyebilir miyim?

-Kilitle.

Kapıyı kilitleyip birkaç adım yürüyerek masamın tam karşısında ilkokul talebesi gibi ellerini yanlara yapıştırarak çok samimi duygularla gözlerinden akan yaşlar ve ağzından dökülen yüreğimi okşayan bir şiir hala kulaklarımda.

- Adım Abdi, Makine İkmalde yağ aracı şoförüyüm.

Göz yaşları içinde; içinde oniki imamın adı geçen bir şiir okuduktan sonra.

-Şefim! Ben Türkmen’im. Çan yolu üzerinde “Kayadere” köyündenim. Merkeze bağlı yirmi civarında Türkmen Köyleri var. Devlet ayrımcılık yapıyor. Bu köylerin hiçbirinin anayol üzerinde köy isim tabelaları yok. Hele bizim köy Kayadere, Çanakkale-Çan karayolu üzerinde olduğu halde Karayolları da levha koymamış. Halbuki Sünni köylerin hepsinin tabelası var.

-O yollardan hergün geçiyorum. Fakat hiç dikkatimi çekmemiş. Kasten böyle bir şey olamaz. İnanmak istemiyorum.

-Şefim! Kendi arabam aşağıda. İsterseniz sizi götürüp göstereyim.

Abdi, kendi arabasıyla önce Çan karayolu üzerindeki köyü Kayadere’ye götürdü. Sarıçay üzerinde kurulan bir baraj gölüne bakan güzel bir köyümüzdü. Baraj manzaramız güzel, köyümüz de pek şirindi. Fakat Karayolları köy levhası koymadığı için açılan bir gaz tenekesi üzerine kırmızı yağlı boya ile sağa, sola akmış “Kayadere” ismi yazılı çok çirkin bir levhayı görmüştüm. Sonra diğer Türkmen Köylerinden bir çoğunun bulunduğu, Çanakkale-İzmir yolundan sola doğru gıden köy yolu kavşağına geldik. Orada hiç levha yoktu. Yani Köy Hizmetleri de levha koymamıştı. İşyerine döndüğümüzde doğrudan doğruya atelyedeki görevlilere, Denizgöründü Köyü başta olmak üzere yol kavşağına derhal yazısı yazılarak hemen o gün yola levha takmadan kimse evine dönemez dedim. Karayolları şube şefini de arayarak Kayadere Köyü levhasının acilen takılmasını rica ettm.

İki gün içinde levhalar takılınca Abdi, yanıma gelip teşekkür ederken içi içine sığmıyordu. Bana hayatımda unutamayacağım hizmetlere vesile olan süpriz bir teklifte bulundu. Maaliftihar kabul ettim.

(Devam edecek)

QOSHE - Çanakkale’de bir Türkmen köyü -1 - Durmuş Ali İnci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çanakkale’de bir Türkmen köyü -1

17 8
20.04.2024

Sonrasında hayatımın asli mesleği eğitimden ayrılıp yepyeni teknik personel “Jeomorfolog” olarak Köy Hizmetlerinde göreve başlamıştım. İl Müdrüm Fevzi Çilenk Bey her yerde görevler verdi. Eğitimde her derse girdiğim için öğrencilerim “Aspirin hoca” lakabını takmışlardı. Burada da aspirin gibi her derde deva olmaya çalışıyorduk. Her birim benimle alakalıydı ve personelle birbirimizi çok severdik. Odamın kapısı “Babamın vasiyeti ile” hep açıktı. Her derdi olan bana rahatça ulaşabilirdi.

Birgün odamın kapısını çalarak içeriye giren, şahsen tanıdığım fakat ismen bilmediğim bir çalışanımız geldi.

-Şefim! Kapıyı kapatabilir miyim?

Şöyle bir baktım. Karayağız bir gençti.

-Kapatabilirsin.

-Şefim! Kilitleyebilir miyim?

-Kilitle.

Kapıyı kilitleyip birkaç adım yürüyerek masamın tam karşısında ilkokul talebesi gibi ellerini yanlara yapıştırarak çok samimi duygularla gözlerinden........

© Yeni Asya


Get it on Google Play