Mütevazi evimizin loş ışıkları altında Fethiye’den gelen misafirimiz emekli yarbay Hayrettin Özdel kardeşimizin Risale-i Nur’lardan ruhumuza inşirah veren, nükteli, ilginç misaller ve tevafuklarla dolu dersini gözümüzü kırpmadan dinledik.

Bazan 70’li yılların medrese-i Yusufiye’sinde, bazen Çanakkale Çimenlik Kalesi bahçesinde çektiğimiz çilelelerde, Gediz Murat Dağında Nur Yaylasında, bazan küfrün belini kıran Üstadımız ve Risale-i Nur’un nükleer bomba gibi dinin her meselesini akla kabul, kalbe tasdik ettiren hakikatlerini can kulağıyla dinledik.

Bütün insanlığın, bilhassa müslümanların bu nur hakilatlerine ne kadar ihtiyacı olduğunu düşündük. Küfre düşmüş, madde bağımlısı olmuş, telefonundan başka hiçbir dostu kalmamış gençleri kurtarmakta devletin siyaset yoluyla çaresizliğini konuştuk. Bu açıdan nur talebelerinin iştigal ettiği meselelerin dünyanın ve insanlığın en ehemmiyeti meselesi olduğunu derkettik.

Bunca muhtaç gönüller varken, “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” diyen Üstadımızın ne kadar doğru söylediğini Meyve’nin Dördüncü Meselesi’nden okuyup yüreklerimize nakşettik.

Allah, ahiret hesabına ortak havuzumuzu sevaplarla doldurup taşırırken acil mükafatı da ev sahibesi eşimin elinden, mis gibi kokan gül böreğiyle, nurun tadıyla tatlanmış kekiyle, hele hac ikramı hurma ve insan vücuduna hem su, hem gıda hükmünde olan zemzem sunulması, gecenin manevi tad ve lezzetini unutulmaz cennet levhalarına ekledi.

Denizli’den yükselen bu nur ve nurani hayattar kelimeler semavatın derinliğine saklanmak üzere yayılıp gitti. Tabii ki milyonlar cin, melek ve ruhaniyetin kulaklarında yankılandı.

Bu muhabbeti ve manevi sohbeti bırakıp uykuya dalmayı hiç istemedik. Fakat dünya ve dünyadaki her şey fanıydi. Sonuçta mutlaka fena bulacaktı. Bu lezzetlerin, güzel sohbetlerin tadına baktık, ebedi alemde sevdalı bir müşterisi olarak, her şeyi hayallerimize yükleyip hayalen de olsa bir derece fanilikten çıkarıp yeniden görüşmek cennette ebediyen beraber olabilmek dileğiyle ayrıldık.

Dostsuz yalnız bir dünyada böyle Allah namına samimi dostlarla beraber olmak, ayrılırken de cennette yeniden, ebediyen kavuşmayı düşünmek, ümitle rahmet-i ilahîyeden beklemek sevincin, zevklerin en güzeli sanırım.

QOSHE - Dostlar meclisinde Nurlarla tefekkür - Durmuş Ali İnci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dostlar meclisinde Nurlarla tefekkür

9 1
10.03.2024

Mütevazi evimizin loş ışıkları altında Fethiye’den gelen misafirimiz emekli yarbay Hayrettin Özdel kardeşimizin Risale-i Nur’lardan ruhumuza inşirah veren, nükteli, ilginç misaller ve tevafuklarla dolu dersini gözümüzü kırpmadan dinledik.

Bazan 70’li yılların medrese-i Yusufiye’sinde, bazen Çanakkale Çimenlik Kalesi bahçesinde çektiğimiz çilelelerde, Gediz Murat Dağında Nur Yaylasında, bazan küfrün belini kıran Üstadımız ve Risale-i Nur’un nükleer bomba gibi dinin her meselesini akla kabul, kalbe tasdik ettiren hakikatlerini can kulağıyla dinledik.

Bütün insanlığın, bilhassa müslümanların bu nur hakilatlerine ne kadar ihtiyacı olduğunu düşündük. Küfre düşmüş, madde bağımlısı olmuş, telefonundan başka hiçbir dostu........

© Yeni Asya


Get it on Google Play