Esasen pozitif ilimlerin varlığı kainattaki nizam ve intizamın varlığını ispat etmektedir. İlimlere konu olan bu tekvini kanunların hükmüne uyan bütün mahlukatın, yaratıcısının bu kanuları hakim kılan ilahi kudretin vahdaniyetini, birliğini göstermektedir. Tekvini kanunlardan misaller vererek kanun kimin ise kanunlara tabi olanların da O’nun eseri olduğunu anlatmaya çalışacağız.

“Hararet ve burûdetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derece hassas bir mîzan ile ve o kadar ince bir ölçü ile tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi; hikmet-i insâniye dahi, herşeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzûniyet görüyor ve gösteriyor. Belki, hikmet-i insâniye, o intizam ve mevzûniyetin bir tezahürüdür, bir tercümânıdır” (Lem’alar) diyen Üstad Bediüzzaman’ın Kur’an tefsiri Risale-i Nur’da söylediği bu cümlelerden hareketle, ilimlere konu olan tekvini kanunları ve bu kanunların yeryüzünde insanın ihtiyaçlarına göre düzenlendiği, insanı bilen ve ihtiyaçlarından haberdar olan ilmi, iradesi, kudreti nihayetsiz bir Rahman-i Rahim’in varlığına ve birliğine delil olduğunu anlayacağız. İşte bu tekvini kanunlardan ilki sıcak ve soğuğun değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına dikkatle bakarsak görürüz ki:

SICAK İLE SOĞUK HAVANIN YER DEĞİŞTİRMESİ

Kainat Sultanının koyduğu ve hava unsurunun uymak zorunda kaldığı bu tekvini kanun olmasaydı, yeryüzünde hayat olmayacaktı. Bir oda içinde sobayı ne kadar enerjisi yüksek bir yskıtla yakarsanız yakınız. Sobanın sadece sıcak hava ile temas eden yerleri ısınıp kızaracak fakat bir santimetre uzağındaki soğuk havaya hiçbir tesiri olmayacaktı. Soba sadece kendisini ısıtacaktı. Yeryüzünde de güneş ışınlarının dikey olarak geldiği ekvatoral bölgede okyanuslar kaynarken Kuzey ve Güney kutuplara kadar yeryüzü binlerce metre yüksekliğinde buzullarla kaplanacaktı. Hayatın hiçbir kademesi olmayacaktı. Yeryüzü bomboş kalacak hiçbir işe yaramayacaktı. Ayrıca soğuk ve sıcağın yer değiştirmesi sonucu hava akımlarıyla oluşan ve yükselen binlerce ton su buharını taşıyan bulutları sevkeden rüzgarlar olmayacaktı. Sonuçta ihtiyaç olan yerlere taşınamayan yağmur bulutları, susuluktan yarılan toğrağa, boynu bükülmüş yaprağa, dudakları kurumuş hayvanat ve insanlara rahmet olup yağmayacaktı.

Bu tekvini kanunu koyan hava kütlelerini ve yağmur bulutlarını ona itaat ettiren nihayetsiz bir ilim ve kudret sahibi Allah’tan başka kim olabilir?

QOSHE - Sultan-ı Kâinat kimdir? - Durmuş Ali İnci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sultan-ı Kâinat kimdir?

4 16
29.12.2023

Esasen pozitif ilimlerin varlığı kainattaki nizam ve intizamın varlığını ispat etmektedir. İlimlere konu olan bu tekvini kanunların hükmüne uyan bütün mahlukatın, yaratıcısının bu kanuları hakim kılan ilahi kudretin vahdaniyetini, birliğini göstermektedir. Tekvini kanunlardan misaller vererek kanun kimin ise kanunlara tabi olanların da O’nun eseri olduğunu anlatmaya çalışacağız.

“Hararet ve burûdetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derece hassas bir mîzan ile ve o kadar ince bir ölçü ile tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi; hikmet-i insâniye dahi, herşeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzûniyet görüyor ve gösteriyor. Belki, hikmet-i insâniye, o intizam ve mevzûniyetin bir tezahürüdür, bir tercümânıdır” (Lem’alar)........

© Yeni Asya


Get it on Google Play