Gerçi ‘ehil doktor’ yetiştirmek de nihayetinde ‘iyi eğitim sistemi’ne bağlıdır. Ülkemizde her konuda olduğu gibi bu noktalarda da ehliyete çok fazla ihtiyaç duyuluyor. Çok iyi binalarımız var fakat aynı ölçüde, işinin ehli uzmanlarımız var mıdır? Varsa bile bunlar uygun şekilde çalışma imkânları bulabiliyorlar mı? Çoğu yetişmiş ve ehliyetli kişilerin yurt dışını tercih etmesi büyük bir dert değil mi?

Eserleriyle Avrupa tıp dünyasını etkileyen Ebu Bekr er-Râzi’nin (Vefat tarihi ve yeri: MS 27 Ekim 925, Rey, İran) tıp doktorlarının uyması gereken ‘ahlakî kural’ları sıraladığı eserleri bugün de uygulanması gereken prensipler olarak değerini koruyor. Günümüze de ışık tutan tespitlerin bir kısmı şöyle özetlenmiş:

“Besmele ile başladıktan sonra, hekim hastalarının sırdaşı olmalıdır. Bazen hasta kendi anne ve babasından, eşinden sakladığı hastalığını ve sıkıntılarını yalnız tabibe anlatır. Tabip de bu sırrı mutlaka saklamalıdır. Hekim samimiyetle Allah’a bağlanmalı. Hekim mağrur olmamalıdır. Kendisini hastalarına adayıp, onları sevmelidir. Hastaları arasında zengin-fakir ayırımı yapmamalıdır. Hastaya karşı böbürlenen tabipler, bu tavırlarıyla hastayı azarlayarak tedavi edeceklerine, onu tedavi etmekten vazgeçseler daha iyidir. Tabip Allah’a güvenip şifayı O’ndan istemeli, kendi becerisine ve gücüne dayanmamalıdır. Hastasını her gün ziyaret etmelidir. (...) Hasta ile hekim arasında samimiyet ve iyi bir diyalog olmalı, hasta hekime tam anlamıyla güvenmelidir. Hekim asla içki içmemelidir. Hasta denek olarak kullanılmamalıdır. Cahil tabip insanı canından eder. Hırsızlardan daha kötüdür. Hırsız insanın malını alır ama malını aldığı adamı öldürmez. Ancak öylesi tabipler vardır ki, bilmeden tedavi uygulayıp, hastalarına zarar verirler. Bu ilkeyi unutmamalıdır. Hekimler daima mütevazı olmalıdır. Hekim hastalarına ve tüm halka karşı kırıcı sözlerden kaçınmalıdır.” (Aktaran: Feyzullah Ergün, Yeni Asya, 13 Nisan 2024)

Sadece bu prensipler bile hayata geçirilebilmiş olsa çoğu hasta kısa zamanda sihhatine kavuşmaz mı?

Bugün en büyük şikâyetlerden biri de; doktorların hastaları ile gerektiği gibi ilgilenmediğidir. Elbette bu noktada doktorları itham etmek çare değil. Mevcut sağlık sistemi doktorların hastalarla ilgilenmesine imkân vermeyecek şekilde planlanmış gibi duruyor. 3 ya da 5 dakikada bir hasta ne ölçüde dinlenebilir, derdini anlatabilir ve doktor buna göre doğru tedavi uygulayabilir? Hasta ile ‘arkadaş’ olabilen hekimler mutlaka daha başarılı olur ve aynı zamanda hastalarından makbul dua da kazanır.

“Doktorların doktoru” alabilecek ve bu meselenin ciddiyeti kavrayabilecek ‘sağlık sistemi yönetici’lerine acil ihtiyaç var vesselam.

QOSHE - Doktorların doktoru - Faruk Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Doktorların doktoru

4 11
18.04.2024

Gerçi ‘ehil doktor’ yetiştirmek de nihayetinde ‘iyi eğitim sistemi’ne bağlıdır. Ülkemizde her konuda olduğu gibi bu noktalarda da ehliyete çok fazla ihtiyaç duyuluyor. Çok iyi binalarımız var fakat aynı ölçüde, işinin ehli uzmanlarımız var mıdır? Varsa bile bunlar uygun şekilde çalışma imkânları bulabiliyorlar mı? Çoğu yetişmiş ve ehliyetli kişilerin yurt dışını tercih etmesi büyük bir dert değil mi?

Eserleriyle Avrupa tıp dünyasını etkileyen Ebu Bekr er-Râzi’nin (Vefat tarihi ve yeri: MS 27 Ekim 925, Rey, İran) tıp doktorlarının uyması gereken ‘ahlakî kural’ları sıraladığı eserleri bugün de uygulanması gereken prensipler olarak değerini koruyor. Günümüze de ışık tutan tespitlerin bir kısmı şöyle özetlenmiş:

“Besmele ile başladıktan sonra, hekim hastalarının sırdaşı olmalıdır. Bazen hasta kendi anne ve babasından, eşinden sakladığı hastalığını ve........

© Yeni Asya


Get it on Google Play