Ancak faiz krizi sadece “Faiz kötüdür” demekle çözülemez. Devleti ve milleti faize ve faizcilere muhtaç etmeyecek bir ‘tasarruf politikası’ uygulanması icap eder ki, şimdiki idarecilerin böyle bir hedefi olduğunu söylemek kolay değil. “İtibardan tasarruf edilmez” diyen bir idarenin israfı sona erdirmesi ve dolayısı ile devletin faize muhtaç olmadan işlerini sürdürebilmesi mümkün olur mu?

Şu da var ki, Türkiye’yi idare edenler de faizin kötülüğünü bildiği gibi esasında faiz nispetlerinin nasıl düzeceğini de teorik olarak bilir. Mesele, bu bilineni kararlılıkla uygulayabilmektir. İsraf içinde yüzmekten taviz vermeyenlerin tasarruf tedbirleri alması ve neticede de faiz yükünden kurtulabilmesi mümkün olmaz.

Yakın zamana kadar haklı olarak faizi ‘düşman’ ilan eden idarecilerin son günlerde bu meseleyi unutmuş olması ve sürekli faiz artışına gitmesi gerçekten de ibretliktir. 21 Mart 2024 Perşembe günü toplanan Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı sonrası faiz kararını açıklamış. Buna göre politika faizi, 500 baz puan artışla yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltilmiş. (21 Mart 2024, aa.com.tr)

Peki ne oldu da faiz düşman olmaktan çıkarıldı? “Çıkarılmadı ama kriz var, dünya şartları bunu gerektiriyor” diyen tarafgirler olabilir ama haklı olamazlar. Faiz konusunda verilen bunca sözler, bir bakıma ‘garantiler’ niçin unutuldu? Unutuldu, çünkü “Ben varken faiz hep düşecek” garantisi verilirken hata edildi. Faiz ve ekonomik kriz bir neticedir. Bunların sebepleri ortadan kaldırılmadan “Faiz kötü, enflasyon kötü” demekle bir yere varılamaz ki! “Faiz kötü, hep düşecek” diyen bunun konuşma ile değil icraatla mümkün olacağını bilmeli. Çoğu zaman misal verildiği üzere “faiz” bir hastanın yüksek ateşi gibi düşünülse, bu ateşin düşmesi konuşma ile mümkün olur mu? Yüksek ateşin düşmesi için buna sebep olan şartların ortadan kaldırılmasına çalışılmalı. Hem yüksek ateşe sebep olacak şekilde giyinmek ya da o ateşi düşürecek şifalı ilaçları kullanmamak hem de hastanın iyileşeceğini söylemek, iddia etmek, ‘garanti’ vermek inandırıcı olabilir mi?

Faiz ve enflasyon milletimizin ve devletimizin dertlerin başında yer alıyor. Bu ‘düşman’larla doğru şekilde mücadele edilmeli. Türkiye’yi idare edenler ise akıl ve mantığın almayacağı kararlar alarak güya bu düşmanlarla mücadele ettiler. Daha ilk günden bu mücadelenin başarılı olmayacağı ehil olanlarca biliniyordu. Ne var ki idareciler hiç bir haklı uyarı ve ikazı dinlemedi ve maalesef ülkemizi tam anlamıyla bir faiz ve enflasyon bataklığına sürüklediler.

Bunlara, siyasi öncülerinin sözüyle seslenmek lazım: “Sizi gidi faizciler sizi...”

QOSHE - Faize dost mu oldular? - Faruk Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Faize dost mu oldular?

20 12
24.03.2024

Ancak faiz krizi sadece “Faiz kötüdür” demekle çözülemez. Devleti ve milleti faize ve faizcilere muhtaç etmeyecek bir ‘tasarruf politikası’ uygulanması icap eder ki, şimdiki idarecilerin böyle bir hedefi olduğunu söylemek kolay değil. “İtibardan tasarruf edilmez” diyen bir idarenin israfı sona erdirmesi ve dolayısı ile devletin faize muhtaç olmadan işlerini sürdürebilmesi mümkün olur mu?

Şu da var ki, Türkiye’yi idare edenler de faizin kötülüğünü bildiği gibi esasında faiz nispetlerinin nasıl düzeceğini de teorik olarak bilir. Mesele, bu bilineni kararlılıkla uygulayabilmektir. İsraf içinde yüzmekten taviz vermeyenlerin tasarruf tedbirleri alması ve neticede de faiz yükünden kurtulabilmesi mümkün olmaz.

Yakın zamana kadar haklı olarak faizi ‘düşman’ ilan eden idarecilerin son günlerde bu meseleyi unutmuş olması ve sürekli faiz artışına gitmesi gerçekten de ibretliktir. 21........

© Yeni Asya


Get it on Google Play