Tabii ki mağlubiyetin sorumluluğunu kimse almak istemez. Sosyal medyada yapılan yorumlara bakılınca iktidar cenahının sandıktan çıkan mesajı tam ve doğru olarak okuduğunu söylemek kolay değil. Doğru okunmayan neticeden 'ders' çıkarmak mümkün mü?

Bazı yorumcular da "Biz çok uyardık, ikaz ettik ama dikkate alan olmadı" diyerek iktidar partisinin yöneticilerini suçluyorlar. Haklı olabilirler. Fakat acaba o uyarı ve ikazlarını ne zamandan beri yapıyorlardı? Türkiye'yi idare edenlerin 'yanlış yapması'nı sadece son sene yaptıkları 'hata'larla sınırlı tutan her yorum ve değerlendirme gerçeklerden uzaklaşma anlamına gelir. Yani, "Seçin öncesi emeklilere zam verilseydi bu netice ortaya çıkmazdı" demek 'hata ve yanlış buzdağı'nı sadece görünen kısmına itiraz anlamına gelir. Bu bakış açısıyla yorum yapanlar, iktidarın yaptığı esas ve büyük yanlışları görmemiş olur.

Bazı iktidar muhipleri de, mesela bir şehirde seçmenleri selamlayan aday ve bakanların bindikleri 'lüks araba'yı örnek göstererek; "İşte böyle lüks arabalar kullandılar, o sebeple sandıktan tokat yediler" anlamında değerlendirmeler yapıyorlar. Özünde haklı olsa da bu yorum da gerçekleri ortaya koymaz.

Acaba niçin bazı küçük şehirlerdeki 'küçük israf'lara itiraz edip "merkez"deki en büyük israfları görmek istemiyorlar? İktidar büyük bir israf içinde yüzmektedir. Ancak bunun esas sorumlularını görmeyip kıyıda köşede kalmış 'çerez' kıymetindeki israflara itiraz etmek hakperestlik midir? Bir ildeki belediye başkan adayının lüks bir çift kabin araba ile şehir turu atması israf da, en tepedeki yöneticilerin 100 belki de daha fazla lüks üstü lüks araçlarla konvoy yapıp bütün şehirleri dolaşması israf değil mi? Niçin en büyük israf yapana değil de, 'az israf' yapana itiraz ediliyor? Böyle yaparak mı sandıktan çıkan mesajı okumuş olacaklar?

Ekonomik problemler mutlaka bu seçimdeki mağlubiyetin önemli köşe taşları olmakla birlikte, esas mesele ülkemizin 'hak, hukuk ve adalet yolu'ndan uzaklaşmasıdır. İktidar ve taraftarları bu meseleyi görmeyip yanlışlarında devam ederlerse milletin verdiği mesajı okumamış olurlar.

Türkiye'yi idare edenler bir an önce "hukuk yolu"na dönmelidirler. Çünkü bu yol millet ve memleket için gerekli ve şart olan bir yoldur. Bu yola dönmek onlar için 'faydalı' olmayabilir. Vatanperver olan ve millete kulak verdiğini söyleyenler bu yolu tercih etmeli.

Peki, mevcut iktidar ve Türkiye'yi idare edenler 'hukuk yolu'na dönebilir mi? Çok uzak bir ihtimal. Dolayısı ile sandıktan çıkan mesajı da doğu olarak okuyamazlar ve kabahati birbirlerinin üzerine atarak yeni mağlubiyetlere kapı açarlar.

İktidar, "AB ve hukuk yoluna dönün" çağrılarına kulak tıkadıkça kaybetmeye devam edecek. Temennimiz ve duamız, 'son kazanan'ın milletimiz, memleketimiz ve insanımızın olması. İnşallah da böyle olacak...

QOSHE - Hukuk yoluna dönün! - Faruk Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hukuk yoluna dönün!

19 1
03.04.2024

Tabii ki mağlubiyetin sorumluluğunu kimse almak istemez. Sosyal medyada yapılan yorumlara bakılınca iktidar cenahının sandıktan çıkan mesajı tam ve doğru olarak okuduğunu söylemek kolay değil. Doğru okunmayan neticeden 'ders' çıkarmak mümkün mü?

Bazı yorumcular da "Biz çok uyardık, ikaz ettik ama dikkate alan olmadı" diyerek iktidar partisinin yöneticilerini suçluyorlar. Haklı olabilirler. Fakat acaba o uyarı ve ikazlarını ne zamandan beri yapıyorlardı? Türkiye'yi idare edenlerin 'yanlış yapması'nı sadece son sene yaptıkları 'hata'larla sınırlı tutan her yorum ve değerlendirme gerçeklerden uzaklaşma anlamına gelir. Yani, "Seçin öncesi emeklilere zam verilseydi bu netice ortaya çıkmazdı" demek 'hata ve yanlış buzdağı'nı sadece görünen kısmına itiraz anlamına gelir. Bu bakış açısıyla yorum yapanlar, iktidarın yaptığı esas ve büyük yanlışları görmemiş olur.

Bazı iktidar muhipleri de, mesela bir şehirde seçmenleri........

© Yeni Asya


Get it on Google Play