1960’da Urfa’da vefat eden Bediüzzaman Hazretleri, ömrü boyunca milletin imanını selabette görmek için çalıştı, gayret sarfetti ve Risale-i Nurları telif etti. “Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistân olur” (Tarihçe-i Hayat Sekizinci Kısım: Isparta Hayatı) diyen Bediüzzaman’ı vefat gününde bir defa daha rahmetle yad ediyoruz.

Bediüzzaman hayattayken düşmanlık edenler onu ciddi olarak itham edecek bir bahane bulamamıştı. Sürgünlerle, mahkemelerle onu susturmak istediler, ama o susmadı. Kur’an’dan aldığı mesajları en zor şartlar altında aleme ilan etti.

O gün olduğu gibi bugün de bazı çevreler Risale-i Nur’u ve dolayısı ile Bediüzzaman’ı gölgelemek istemektedirler. En çok sığındıkları bahane, Risale-i Nur’un anlaşılmasının zor olduğu iddiasıdır. Elbette Risale-i Nur’u herkes anlayamaz. Fakat zor anlaşılmasının kabahatini Risale-i Nur’da aramak inandırıcı mıdır? Risale-i Nur netice itibarıyla bir ‘iman ilmi’ değil mi? Dolayısı ile anlaşılması için bir gayret, bir emek icap eder. Hem ‘anlaşılmaz bir eser’i milyonlarca kişinin okuduğu olmuş mudur? Yani, iddia sahiplenin dediği doğru olmuş olsa, bu eserleri okuyanlar kimse olmaması gerekir. Her yaştan ve her meslekten binler değil, milyonlarca kişinin okuduğu bir Kur’an tefsirini “anlaşılmaz” ilan etmek insafla, iz’anla, hakkaniyetle izah edilebilir mi?

Kişi diyebilir ki, “Ben okudum ve anlamadım.” Böyle diyenlerin bir hakikat payı olabilir. Ancak bu eserleri okuyan başkaları için “Anlamıyorlar ama okuyorlar” demek iyi niyetle izah edilebilir mi? Madem anlaşılmayan bir külliyatı milyonlarca kişinin okuması mümkündür, o halde bu iddia sahipleri de benzer eserler yazsın ve milyonlarca kişi onları okusun!

Hamdolsun ki, Risale-i Nur hakkında yapılan bu ithamlar o eserlerin daha fazla bilinmesine ve okunmasına vesile oluyor. Dolayısı ile bu eserleri söndürmek için üfleyenler, bilmeyerek de olsa o ‘nur’ların parlamasına sebep olmuş oluyor.

Risale-i Nur anlaşılmak niyetiyle okunduğunda mutlaka anlaşılır. Elbette herkes her meselesini aynı ölçüde anlayamaz. Bu ta tabiidir. “Birinci Söz” ile “Muhakemat”ı aynı teraziye koymak gerekmez. Bazıları “Birinci Söz”ü okur ve anlar, bazıları da “Muhakemat”ı ya da “Kader Risalesi”nden istifade eder. Eserlerin tamamını ‘anlaşılmaz’ ilan edip uzak duranların kendileri bu ‘derya’dan istifade etmemiş olur.

Milyonların imanının kurtulmasına vesile olan Risale-i Nur eserlerini telif eden Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini vefat yıldönümünde bir defa daha rahmetle yad ediyoruz. Bazıları bu eserleri ‘anlaşılmaz’ ilan etmeye çalışırken bizler; mümkün olsa milyarların bu eserlere kavuşması için gayret etmek durumundayız vesselam.

QOSHE - Risale-i Nur parlar - Faruk Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Risale-i Nur parlar

3 1
23.03.2024

1960’da Urfa’da vefat eden Bediüzzaman Hazretleri, ömrü boyunca milletin imanını selabette görmek için çalıştı, gayret sarfetti ve Risale-i Nurları telif etti. “Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistân olur” (Tarihçe-i Hayat Sekizinci Kısım: Isparta Hayatı) diyen Bediüzzaman’ı vefat gününde bir defa daha rahmetle yad ediyoruz.

Bediüzzaman hayattayken düşmanlık edenler onu ciddi olarak itham edecek bir bahane bulamamıştı. Sürgünlerle, mahkemelerle onu susturmak istediler, ama o susmadı. Kur’an’dan aldığı mesajları en zor şartlar altında aleme ilan etti.

O gün olduğu gibi bugün de bazı çevreler Risale-i Nur’u ve dolayısı ile Bediüzzaman’ı gölgelemek istemektedirler. En çok sığındıkları bahane, Risale-i Nur’un anlaşılmasının zor olduğu........

© Yeni Asya


Get it on Google Play