“Küresel düşünce” projesinin profilini de “Câmiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan, Medresetü’z-Zehrâ namıyla dârülfünunu mutazammın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbakır’da tesisini isteriz. Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak.”

Sual: Şu mezcde ne hikmet var ki, o kadar taraftarsın, daima söylüyorsun?

Cevap: Dört kıyas-ı fâsit (Haşiye) ile hâsıl olan safsatanın zulmünden muhakeme-i zihniyeyi halâs etmek, meleke-i feylesofanenin taklid-i tufeylâneye ettiği mugalâtayı izâle etmek...

Sual: Ne gibi?

Cevap: Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”[1]

Bugün eğitimde arzu edilen temel ilkelere sahip olamayışımızın en önemli sebebi budur.

Nurettin Topçu’nun din ve eğitim konusunda görüşlerini de bu vesileyle nakletmek istiyorum:

“Din, öncelikle bir bilgi, bir kavram, bir mantık, bir teori, bir meslek, bir ideoloji değildir; değer, erdem, olgunluk ve terbiye demektir, hayat demektir. Onu bir takım şekilsel tutum ve adetlere indirgemek, dinin özündeki değerleri anlamamak olacaktır. Topçu, İslam’ın ve Kuran’ın felsefesinin yapılamamış olmasını, din ve yaşama kültürü açısından büyük bir eksiklik olarak görür.”

Tek yönlü bir eğitim sonuç getirmeyeceği gibi insanları, tek kanatlı bir kuş gibi hedefe ulaştırmayacaktır. Nurettin Topçu’nun tespitini bu vesileyle aktaralım:

“Topçu’ya göre, teknik ve meslek eğitimi, ancak bu manevi eğitimin üzerine inşa edildiğinde değer kazanır. Eğer bu iki eğitim iyi verilmezse, önceliği fizik ve teknik eğitimi alacak, manevi eğitimin sözü bile edilmeyecektir. Bu da milli benliği, milli kültürü yıkan bir tutum olacaktır.”

Haşiye: İşte o kıyaslar: Mâneviyatı maddiyata kıyas edip Avrupa sözünü onda dahi hüccet tutmak. Hem de bazı fünûn-u cedideyi bilmeyen ulemanın sözünü ulûm-u diniyede dahi kabul etmemek. Hem de fünun-u cedidede mahareti için gurura gelip, dinde de nefsine itimad etmek. Hem de, selefi halefe, maziyi hale kıyas edip haksız itirazda bulunmak gibi fasit kıyaslardır.

Dipnot:

[1] Münâzarat, s., 127.

QOSHE - Küresel düşünce - Halil Elitok
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Küresel düşünce

3 5
24.11.2023

“Küresel düşünce” projesinin profilini de “Câmiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan, Medresetü’z-Zehrâ namıyla dârülfünunu mutazammın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbakır’da tesisini isteriz. Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak.”

Sual: Şu mezcde ne hikmet var ki, o kadar taraftarsın, daima söylüyorsun?

Cevap: Dört kıyas-ı fâsit (Haşiye) ile hâsıl olan safsatanın zulmünden muhakeme-i zihniyeyi halâs etmek, meleke-i feylesofanenin taklid-i tufeylâneye ettiği mugalâtayı izâle etmek...

Sual: Ne gibi?

Cevap: Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah........

© Yeni Asya


Get it on Google Play