Demokrat iktidarların bariz bir özelliği; camiye, kışlaya ve okula siyaseti sokmamalarıdır. Zira bu üç kurum, millî birliğin ve beraberliğin sembolüdürler. Bunların siyasetin üstünde ve dışında olmaları lazımdır. Siyaset, bu kurumlara sirayet etmesi halinde, onları kamplaştırarak toplum nezdindeki değerlerini düşürür, sağlıklı ve başarılı hizmet yapmalarına mani olur.

Demokrat iktidar döneminde Türkiye’nin Kemalizm’in baskısından kurtulup kalkınması, ülkede insan hak ve hürriyetlerin hayata geçmesini hazmedemeyen gizli fesat odakları, 1968 yılında tekrar harekete geçtiler, üniversitelerdeki sol grupları iğfal ederek, iktidara karşı meydanlara çıkıp güya yanlış politikaları sorgulamaya yönelik protesto gösterileri yapmaya yönelttiler.

Ne yazık ki, sağ cephede kendilerini milliyetçi olarak tarif eden bir kısım üniversite gençleri de, karışıklık çıkaran grupları devletin güvenlik güçleriyle karşı karşıya bırakacakları yerde, meydanlara inip onlarla çatışmaya girdiler. Bu çatışmalarda her iki taraftan birçok gencin kanı döküldü.

Demokratik bir zeminde dini hizmetlerinin inkişaf etmesinden rahatsız olan o zamanki ordu yönetimi, Hükümetin emrinde olması ve anarşiyi önlemeye çalışması gerekirken, Hükümete karşı bir tavır aldı.

Ordu yönetimi, 1969’da zahiren anarşistleri, hakikatte dinî grupları ve hizmetlerini baskı altına almayı hedefleyen “Anayasa Nizamını Koruma Kanunu”nu TBMM’den çıkartmak için Hükümete baskı yapmaya başladı.

O safhada Merhum Zübeyir Gündüzalp’ in yönlendirmesiyle İttihad Gazetesinin mevzua dair ses getiren yayın yapması yanında, aralarında M. Kutlular ve Av. Bekir Berk’in bulunduğu bir grup Nur Talebesi, çıkarılacak kanunun vehametine dikkat çeken bir broşür çıkararak onu geniş bir çevreye dağıttılar. Onlar ayrıca Kanunu çıkarma teşebbüslerine karşı Adalet Partisi’nin il ve ilçe teşkilatlarını harekete geçirdiler.

Teşkilatlarının, Adalet Partisi Genel Merkezini telefon ve telegraflar ile arayarak bu işin olmaması gerektiği yönünde görüş bildirmeleri sebebiyle, adı geçen kanunun TBMM’den çıkması engellendi, neticede dindarlar, ona dayanarak harekete geçecek devlet kuvvetlerin muhtemel baskı ve zulümlerinden kurtulmuş oldular. (M. Kutlular, İşte Hayatım, (2008), s.123 vd.)

O dönemde Nur Talebeleri, bir yandan Risale-i Nur yoluyla iman ve Kur’an hizmeti yaparlarken, diğer yönden siyasetin dışında kalarak, nokta-ı istinat oldukları demokrat iktidarı iyi icraatlarında teşvik ettiler. Onlar, farkında olmadan vatan, millet ve din zararına yapabileceği icraatlar meselesinde onu ikaz ederek ülkenin siyasî ve sosyal istikrarına katkı manasında önemli bir vazife ifa ettiler.

(Devam Edecek)

QOSHE - Demokratlar nasıl bu hale geldiler? (2) - İbrahim Ersoylu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Demokratlar nasıl bu hale geldiler? (2)

7 9
22.12.2023

Demokrat iktidarların bariz bir özelliği; camiye, kışlaya ve okula siyaseti sokmamalarıdır. Zira bu üç kurum, millî birliğin ve beraberliğin sembolüdürler. Bunların siyasetin üstünde ve dışında olmaları lazımdır. Siyaset, bu kurumlara sirayet etmesi halinde, onları kamplaştırarak toplum nezdindeki değerlerini düşürür, sağlıklı ve başarılı hizmet yapmalarına mani olur.

Demokrat iktidar döneminde Türkiye’nin Kemalizm’in baskısından kurtulup kalkınması, ülkede insan hak ve hürriyetlerin hayata geçmesini hazmedemeyen gizli fesat odakları, 1968 yılında tekrar harekete geçtiler, üniversitelerdeki sol grupları iğfal ederek, iktidara karşı meydanlara çıkıp güya yanlış politikaları sorgulamaya yönelik protesto gösterileri yapmaya yönelttiler.

Ne yazık ki, sağ cephede kendilerini milliyetçi olarak tarif eden bir kısım üniversite gençleri de, karışıklık çıkaran grupları........

© Yeni Asya


Get it on Google Play