Garip bir başka tecelli de şudur ki: Bir Mayıs ayının son günlerinde (29 Mayıs 1453) İstanbul’un fethine muvaffak olan Sultan Fatih, bir başka Mayıs ayının ilk günlerinde ruhunu Rahman’a teslim eyledi.

Hem siyasî ve askerî dehâsıyla, hem iman ve takvânın kuvvetiyle, hakikaten müstesna bir insan ve benzersiz bir lider olarak tarihe geçti.

Cenâb-ı Hak ona rahmet eylesin ve ebeden razı olsun.

*

Sultan Mehmed’in ordunun başında çıktığı hemen bütün seferleri zaferle neticelendi. Hedefini gizli-meşhûl tutmuş olduğu son seferi ise, bir bakıma şehadetle taçlanmış oldu. Zira, vazife başında iken gelen vefatlar da, bir nevî şehadet sayılır. Dolayısıyla, yine güzel ve hayırlı bir seferden söz etmek mümkün.

Hem, düşünün ki, çağ kapatıp yeni bir çağ açmış olan bir cihan padişahı, ölüm derecesinde hasta olduğu halde, kendi sıhhatini hiç düşünmeyerek, yeni bir fetih seferine çıkıyor. Esasen, bu nokta bile o zâtın davasına ne derece sadık ve aynı zamanda makbul bir şahsiyet olduğunu kendiliğinden göstermiş oluyor.

*

Evet, Sultan Fatih, 1481 yılı Mayıs ayı başında ordusunun başına geçerek herkesten gizli-saklı tuttuğu yeni bir sefere çıkıyor.

Doğu istikametinde çıktığı bu seferin daha ilk gününde durumu ağırlaşmaya başlıyor. İstanbul’a bir günlük mesafede olan Gebze’ye vardığı 3 Mayıs günü, emanetini emanet Sahibi’ne teslim ediyor.

Sultan Fatih hakkında her ne kadar zehirlenerek katledildiği şeklinde ortalıkta söylentiler dolaşsa da, bu tür bir iddia vüzûha kavuşmuş, yahut ispatlanabilmiş değil.

*

Sultan Mehmed vefat ettiğinde, 50. yaşına henüz yeni girmişti. Dünyadan gidişi bir cihette erken sayılıyordu. Fakat, ömrünün son otuz yılını öylesine çetin savaşlarda geçirmişti ki, bedeni bir hayli yıpranmış, yorgun düşmüştü.

Buna rağmen, son nefesini yine bir sefer yolculuğu esnasında verdi.

Sultan Fatih'in vefatı, bir müddet gizli tutuldu. Sebep, devletin dirlik ve düzeninin zarar görmemesi, şehzadeler arasında bir saltanat kavgasının yaşanmaması.

Fakat, ne yazık ki bu kavga kaçınılmaz oldu. Bayezid ile Cem arasında uzun süren kanlı bir saltanat mücadelesi vuku buldu.

*

Bu müstesna insanı biraz daha yakından tanımak için, şu özet bilgiyi geçmekte fayda var.

1431 se­ne­sin­de E­dir­ne’de dün­ya­ya ge­len Sul­tan Fa­tih, he­nüz 12 ya­şın­da i­ken Ma­ni­sa’ya va­li o­la­rak ta­yin e­dil­di. 1451’de ba­ba­sı Sul­tan I­I. Mu­rad’ın ve­fâ­tı ü­ze­ri­ne, dev­let tah­tı­na o­tur­du­ğun­da 19 ya­şın­day­dı. Tam 30 se­ne müddetle dev­let baş­kan­lı­ğı yap­tı.

Tah­ta geç­tik­ten i­ki se­ne son­ra (29 Ma­yıs 1453) İs­tan­bul’u fet­he­de­rek Pey­gam­be­rî müj­de­ye maz­har ol­du. Henüz 21 yaşında iken İstanbul’u fetheden Sultan II. Mehmed’in altı-yedi lisan bildiği rivâyet ediliyor, akla pek yakın bir durumdur.

Çağ kapayıp çağ açan Fatih’in di­ğer ö­nem­li sefer­le­ri i­se, Mo­ra Ya­rı­ma­da­sının (Yu­na­nis­tan) fethi, Pon­tus Rum (Trabzon) ile Ak­ko­yun­lu (Anadolu’nun doğusu) dev­let­le­ri­nin toprağını Osmanlı mülküne katması ile neticelendi.

QOSHE - Bugün günlerden Fatih’in seferi - M. Latif Salihoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bugün günlerden Fatih’in seferi

23 1
03.05.2024

Garip bir başka tecelli de şudur ki: Bir Mayıs ayının son günlerinde (29 Mayıs 1453) İstanbul’un fethine muvaffak olan Sultan Fatih, bir başka Mayıs ayının ilk günlerinde ruhunu Rahman’a teslim eyledi.

Hem siyasî ve askerî dehâsıyla, hem iman ve takvânın kuvvetiyle, hakikaten müstesna bir insan ve benzersiz bir lider olarak tarihe geçti.

Cenâb-ı Hak ona rahmet eylesin ve ebeden razı olsun.

Sultan Mehmed’in ordunun başında çıktığı hemen bütün seferleri zaferle neticelendi. Hedefini gizli-meşhûl tutmuş olduğu son seferi ise, bir bakıma şehadetle taçlanmış oldu. Zira, vazife başında iken gelen vefatlar da, bir nevî şehadet sayılır. Dolayısıyla, yine güzel ve hayırlı bir seferden söz etmek mümkün.

Hem, düşünün ki, çağ kapatıp yeni bir çağ açmış olan bir cihan padişahı, ölüm derecesinde hasta olduğu halde, kendi sıhhatini hiç düşünmeyerek, yeni bir fetih seferine çıkıyor. Esasen, bu nokta bile o zâtın davasına ne derece sadık ve aynı zamanda makbul bir şahsiyet olduğunu kendiliğinden göstermiş oluyor.

........

© Yeni Asya


Get it on Google Play