Misal: 1908’de yayınlanmış olan “Hürriyete Hitap” nutku ile “Nutuk” isimli eserin aslında 1909’da, yani Sultan Abdülhamid’in devrilmesinden sonra neşredildiğini söylüyor.

Keza, 31 Mart Vakasında Divan-ı Harp’te idamla yargılanan Said Nursî’nin, güya o tarihte Selanik’e nutuk vermeye gittiğini iddia edecek kadar işi zıvanadan çıkartıyor. Üstelik, “Yahudilerin, Dönmelerin ve Mason olan İttihatçıların merkezi olan Selanik’e gitti” diye de ekliyor.

Oysa, Said Nursî, Enver Paşanın talebi üzerine, Mısıroğlu’nun bağırarak söylediği tarihten bir sene önce Selanik’e gidip aynı Hürriyete Hitap nutkunu irad etmiştir.

Yani, öyle hezeyanlar ve saçma sapan iddialar ki, Said Nursi hakkında bu türden bir yalanı, yanlışı, karalamayı, o zâtın azılı düşmanları dahi yapmadı, yapamadı.

Her ne ise, şimdi tekrar soru-cevap sadedine dönüyoruz.

*

İddia-3:

Said-i Nursî, gitti İttihatçılardan oldu. Sultan Abdülhamid tahttan indirildiği gün Selanik’teydi. Bitlisli adam, senin ne işin var Selanik’te?! Orası, ihanet şebekesi olan İttihatçıların merkezi.

Sultan Abdülhamid tahttan indirildiğinde, nümayiş-gösteri yapıldı. Said Nursî de o gün Sultan Abdülhamid’in aleyhinde bir nutuk söyledi. O nutuk matbudur, elimdedir. Ben ezbere konuşan bir adam değilim. Herkes bilir ki ben delilsiz konuşmam. Bu Nutuk kitapçığını da Abdullah Cevdet gibi bir mel’un beğenmiş, basmış. Beğenmiş; “El-küfr-ü vahid.”

Tabiî, Nutuk’ta Abdülhamid’e veryansın ediyor. Ama, sonradan İttihatçıların ihanetini görünce, Mustafa Kemal’i tanıyınca, uyanmaya başlıyor. Onun için “Eski Said-Yeni Said” olmuş.

*

İzahlı cevap:

Mısıroğlu, burada tarihleri karıştırarak yaptığı konuşmada, Nutuk kitabının basılması meselesini ehl-i küfür ile temas kurdurarak anlatıyor.

Bu noktada, hem düpedüz yalan söyleyerek, hem haksız ithamda bulunarak, maalesef, kendi ihtiyarıyla âhiretini yakıyor.

Said Nursî, “Yalan, bir lafz-ı kâfirdir” diyor. (Mektubat)

Mısıroğlu, zımnî adavet beslediği Said Nursî’yi sırf karalamak için resmen ve alenen yalan söylüyor. Hem de bir tane değil, düzineyle…

Söz konusu Nutuk, Bediüzzaman Said Nursî’nin kitapçık-broşür olarak neşredilen ilk eseridir. Osmanlıca 29 sayfa olan bu eser, İstanbul’daki Kütübhâne-i İctihâd sâhibi Kürdîzâde Ahmed Râmiz tarafından 1908’de İkbâl-i Millet Matbaası’nda basılmıştır.

Dr. Abdullah Cevdet, o tarihte (ve ta 1910’a kadar) Mısır’dadır. Yani, “Said Nursî’nin kitabını basan mel’un” denilen A. Cevdet İstanbul’da bile değildir. Bu bilgiyi, biyografisine bakan herkes görebilir.

Ama, insanı hayretler içinde bırakan husus şudur ki: 31 Mart Vakası bahanesiyle darbe yaparak idareye el koyan “Bozuk İttihatçılar”, Sultan Abdülhamid’i devirdikleri esnada, aynı zalimler, Said Nursî’yi de Divan-ı Harp Mahkemesinde idam talebi ile yargıladıkları halde, Mısıroğlu, bu meseleyi de akla ziyan bir şekilde olabildiğince çarpıtarak anlatıyor.

Allah aşkına söyleyin, Mayıs 1909’da darağaçları gölgesinde idamla yargılanan Said Nursî’nin, Abdülhamid aleyhinde konuşmak için Selanik’e gittiğini şimdiye kadar başka kim çıkıp iddia etmiş? Böyle bir yalanı kim ileri sürmüş? Hangi belgede var, hangi kaynakta geçiyor?

Hem, Said Nursî’nin Sultan Abdülhamid’in şahsına hücûm ile veryansın ettiği nerede yazıyor? Öyle bir ifade yok yahu! Aksine, onun şahsını takdir eden sözleri var.

Dahası, bir yıl önce basılan bir kitap, bir yıl sonra basılmış gibi göstermek de neyin nesi? Hele hele, eseri neşreden asıl şahsı gizleyip, o işi İstanbul’da bile olmayan “mel’un-zındık” bir kişiye mal etmek nasıl bir ahlak anlayışıdır?

(Devamı var)

QOSHE - İsnat ve iddialara izahlı cevaplar-3 - M. Latif Salihoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsnat ve iddialara izahlı cevaplar-3

41 2
24.04.2024

Misal: 1908’de yayınlanmış olan “Hürriyete Hitap” nutku ile “Nutuk” isimli eserin aslında 1909’da, yani Sultan Abdülhamid’in devrilmesinden sonra neşredildiğini söylüyor.

Keza, 31 Mart Vakasında Divan-ı Harp’te idamla yargılanan Said Nursî’nin, güya o tarihte Selanik’e nutuk vermeye gittiğini iddia edecek kadar işi zıvanadan çıkartıyor. Üstelik, “Yahudilerin, Dönmelerin ve Mason olan İttihatçıların merkezi olan Selanik’e gitti” diye de ekliyor.

Oysa, Said Nursî, Enver Paşanın talebi üzerine, Mısıroğlu’nun bağırarak söylediği tarihten bir sene önce Selanik’e gidip aynı Hürriyete Hitap nutkunu irad etmiştir.

Yani, öyle hezeyanlar ve saçma sapan iddialar ki, Said Nursi hakkında bu türden bir yalanı, yanlışı, karalamayı, o zâtın azılı düşmanları dahi yapmadı, yapamadı.

Her ne ise, şimdi tekrar soru-cevap sadedine dönüyoruz.

İddia-3:

Said-i Nursî, gitti İttihatçılardan oldu. Sultan Abdülhamid tahttan indirildiği gün Selanik’teydi. Bitlisli adam, senin ne işin var Selanik’te?! Orası, ihanet şebekesi olan İttihatçıların merkezi.

Sultan Abdülhamid tahttan indirildiğinde, nümayiş-gösteri yapıldı. Said Nursî de o gün Sultan Abdülhamid’in aleyhinde bir nutuk söyledi. O........

© Yeni Asya


Get it on Google Play