***

Hayat pişmanlığı affetmiyor, fakat hayat devam ediyor! “Hâlâ umut var..!” diyor Dostoyevski. Hâlâ fırsat var..

İnsan bir yolcu. Kimse bu yolculuğun süresini, ara ve son durağını bilmiyor. Kimse dünyada sonsuza kadar kalmıyor. Zaten hayatı anlamlı kılan belki de sonlu olması değil mi? İmtihanda olduğumuzu unutmadan, hayatımıza dokunanların lütuf olduğunu bilerek yaşamak en ideali.

Yolculuk süresince hayatımıza birçok kimseler dokunduğu gibi; biz de başkaların hayatına dokunuyoruz. Bir süre sevdiklerimizle yan yana yürüyoruz. Hep mutlu olmak istiyoruz. İnsan mutluluğa kolay alışıyor. Ancak dünyada hiç bir şey ebedi değil, zıtlar iç içe ve değişken.

***

Allah hiç kimseyi boşu boşuna karşımıza çıkarmıyor. Her hadise bize bir şeyler öğretiyor, tecrübe kazandırıyor. Kendinizi tanımanızı sağlıyor. Ebedi hayatımıza katkı yapıyor. Bir süre de olsa; bizi mutlu ediyor veya üzüyor, canımızı sıkıyor. “Keşke tanımasaydım, olmasaydı.” Demek durumu değiştirmiyor.

Zaten hayatımıza dokunanlar, bir ömür boyu kalmak için girmiyor çoğu zaman. Sonra karşımıza bir kavşak çıkıyor. Orada veya bir sonrakinde ayrılık mukadder oluyor. Ölüm, hastalık, musibet vs...

***

“Kâinatta tesadüfe tesadüf edilmiyor” ise, “her şey ya bizzat; ya neticeleri itibariyle güzel” ise, her şey imtihanın bir parçası ise; öyle bir hayat yaşayalım ki “keşke tanımasaydım seni” yerine “iyi ki tanımışım, iyi ki kısa süre de olsa hayatıma girmişsin” diyebilelim dostlarımıza, sevdiklerimize. Ufak tefek hatalara, kırgınlık ve küskünlüğe takılıp kalmayalım. Huzur ve mutluluk insanın dışında değil içindeyse, içimizi güzelleştirmeye gayret edelim.

Ömrümüzün çok kısa olduğunu anladığımız an; kavgaların, yersiz tartışmaların, kıskançlıkların, başkalarını yargılamaların, memnuniyetsizliğin ve devamlı şikâyet etmenin zaman ve enerji kaybı olduğunu idrak ediyoruz.

Bir şeyin güzel olmasını, süresi değil kalitesi belirliyor. Bazen bir gün bir ömre bedel olabilir. “Gün Olur Asra Bedel” romanında “Bir dal kırılmış ne çıkar, yeter ki çınarın gövdesi sağlam kalsın..” diyor Cengiz Aytmatov. Yeter ki dostluk, muhabbet, kardeşlik sağlam olsun.

***

Öyleyse; arkadaşlarımızın, dostlarımızın kıymetini bilelim. Hürmetkârlığın, nezaketin, affetmenin, şükretmenin, güler yüzlü olmanın, büyük bir erdem olduğu şuuruyla yaşayalım. Kazandığına mesrur, kaybettiğine mahzun olmadan... Vakit varken helalleşerek...

Ve.. yolculuk boyunca selâmlaşıp kucaklaştığımız, hayatına dokunduğumuz dostların, biz dünyadan ayrılırken arkamızdan sevgiyle el sallaması, dua etmesi umudunu taşıyarak...

***

“Ey aklım; başıma gel. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!..”

QOSHE - “Ey aklım; başıma gel!” - M. Said Zeki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Ey aklım; başıma gel!”

9 17
18.12.2023

***

Hayat pişmanlığı affetmiyor, fakat hayat devam ediyor! “Hâlâ umut var..!” diyor Dostoyevski. Hâlâ fırsat var..

İnsan bir yolcu. Kimse bu yolculuğun süresini, ara ve son durağını bilmiyor. Kimse dünyada sonsuza kadar kalmıyor. Zaten hayatı anlamlı kılan belki de sonlu olması değil mi? İmtihanda olduğumuzu unutmadan, hayatımıza dokunanların lütuf olduğunu bilerek yaşamak en ideali.

Yolculuk süresince hayatımıza birçok kimseler dokunduğu gibi; biz de başkaların hayatına dokunuyoruz. Bir süre sevdiklerimizle yan yana yürüyoruz. Hep mutlu olmak istiyoruz. İnsan mutluluğa kolay alışıyor. Ancak dünyada hiç bir şey ebedi değil, zıtlar iç içe ve değişken.

***

Allah hiç kimseyi boşu boşuna karşımıza çıkarmıyor. Her hadise bize bir şeyler öğretiyor, tecrübe kazandırıyor. Kendinizi tanımanızı sağlıyor. Ebedi hayatımıza katkı yapıyor. Bir süre de olsa; bizi mutlu ediyor veya........

© Yeni Asya


Get it on Google Play