2.Dünya Savaşı sonrasında Almanya’ya aşırı bir göç başlamış. Özellikle Türkiye’den de insanlar Almanya’ya göç etmiş. Savaş sonrası ülke çoğu yerde yerle bir olmuş, kalkınması için özellikle o zamanlarda işçi göçüne ihtiyaç olmuş. Bu medalyonun bir tarafı.

Çoğu gelenlerin (özellikle Türkiye’den) hedeflerinde aileleri için ev, araba ve arsa alabilmek için yeterince para biriktirmekti. Çoğu gelenler evli ve çocukları vardı. Aileleri Türkiye’de bırakıp kendileri buraya çalışmaya gelmişler. Tabiri caizse sonu görünmeyen askerlik gibi.

Belki de çoğu ilk defa “gurbet” ile burada tanıştı. Medalyonun diğer tarafına baktığımızda bir sevk-i Ilahiyi görebiliyoruz.

Gelelim “Düsseldorf Medresisi”nin kuruluşuna. Her bir abimizin farklı bir hikayesi olduğundan, ortak bir röportaj oldu. Hepsinin ortak özelliği tanımadıkları, dili ve kültürünü bilmedikleri bir ülkeye gelip, burada Risale-i Nur hizmetinin neşvü nema bulması için vesile olmalarıdır ve hepsinin ortak özelliği gurbette olmaları.

İlk gelenlerden birisi Mahmut Nurlan amcamız. 1970’li yıllarında Almanya’ya geldiğinde kendisi Risaleler ile tanışmışlığı varmış. Tuttuğu evin bir katında kendileri bir kaç kişi ile kalıyor, diğer katında Risale dersleri yaparlarmış. Bu böyle bir zaman gitmiş, fakat yabancı yerde olduğu için komşular rahatsız olduğundan yeni yer aramak zorunda kalmış . Bu durum böyle devam etmiş fakat Risale derslerini hiç bir zaman aksatmamışlar. Her fırsatta ve imkanda derslere devam etmişler ve yeni ağabey ve kardeşler tanımaya başlamışlar.

Uzun bir zamanın sonunda herkes artık buradan gidemeyeceklerini anlamışlar ve ailelerini yavaş yavaş Almanya’ya getirmeye baslamışlar. Haliyle bu şekilde ders yapabilecek haneler çoğalmış ve derslere talep git gide artmaya başlamış.

Bir diğer amcamız Halid Udun. Kendisi de aynı şekilde Almanya’ya çalışma niyetiyle gelmiş ve buraya geldikten sonra Risaleler ile tanışmış.

Başka bir amcamızda Kazım Aktaş. Kendisi Mahmut Nurlan amcayla hemşeri olma hasebiyle Risalelerle tanışması, ısınması ve alışması pek zor olmamış.

Son olarak da Cemil Aksoy amcamızdan biraz bahsedelim. Kendisi aslen Sivaslı ve Risaleler ile ilk Sivas’ta tanışmış. Almanya’ya ilk geldiğinde dershaneler olmadığından, genellikle şahsi okumalar ve komşuları ile sohbetler olurmuş. Gurbet haricindeki ortak nokta Risale-i Nur olduğu için, kader onları aynı çatı altında buluşturmuş.

Gel zaman git zaman ihtiyaç ve revaç o kadar yükselmiş ki, artık evlere sığamaz olmuşlar. Bir kaç talihsiz kiralama girişimlerinden sonra artık mülkiyetin olması gerektiğine karar vermişler, çünkü kalabalık olduğundan haliyle diğer kiracılar şikayetçi olup ev sahibi onları evden çıkarmış.

Mülkiyet demek bi hayli maddi yük olduğundan, hep birlikte 4 kolla işe girişmişler. Kimisi işi dışında ticaret ile uğraşıp, kazandığını medreseye getirmiş. Kimisi kazandığından ayırıp, diğeri elindekileri çıkarıp medreseye bağışlamış.

Belirli bir zamanın sonunda medresemizi 1990’lı yılların başlarında bu şekil satın alıp faaliyete geçirmişler. Dile kolay neredeyse bir 40 senelik mazi bulunuyor. Hepsi can ve baş ile çalışmış ve şu anda 4. ve hatta 5. kuşak medreseden istifade ediyor, ders alıyor ders veriyor.

Üstadın da bahsettiği gibi, dünyadan ahiret yolculuğuna başladığımızda sadece günah cihetiyle defterimiz kapanıyor, sevaplar işlemeye devam ediyor. Elhamdulillah ağabey ve amcalarımız hala başımızda. Rabbim onlara uzun ve hayırlı ömürler nasip eylesin.... Amin...

Onlar zamanında bu fedakarlığı yapmasaydılar, belki hala kendimize uygun bir yer arıyor olacaktık.

Rabbim hepsinden razı olsun, hayırlı ömürler nasip eylesin inşallah...

Medresede yapılan her bir hareket ile amel defterlerine inşallah bol bol sevap işleniyor...

Selam ve dua ile...

QOSHE - Düsseldorf’un nurlanışı - Mehmet Kara (2)
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Düsseldorf’un nurlanışı

3 6
23.03.2024

2.Dünya Savaşı sonrasında Almanya’ya aşırı bir göç başlamış. Özellikle Türkiye’den de insanlar Almanya’ya göç etmiş. Savaş sonrası ülke çoğu yerde yerle bir olmuş, kalkınması için özellikle o zamanlarda işçi göçüne ihtiyaç olmuş. Bu medalyonun bir tarafı.

Çoğu gelenlerin (özellikle Türkiye’den) hedeflerinde aileleri için ev, araba ve arsa alabilmek için yeterince para biriktirmekti. Çoğu gelenler evli ve çocukları vardı. Aileleri Türkiye’de bırakıp kendileri buraya çalışmaya gelmişler. Tabiri caizse sonu görünmeyen askerlik gibi.

Belki de çoğu ilk defa “gurbet” ile burada tanıştı. Medalyonun diğer tarafına baktığımızda bir sevk-i Ilahiyi görebiliyoruz.

Gelelim “Düsseldorf Medresisi”nin kuruluşuna. Her bir abimizin farklı bir hikayesi olduğundan, ortak bir röportaj oldu. Hepsinin ortak özelliği tanımadıkları, dili ve kültürünü bilmedikleri bir ülkeye gelip, burada Risale-i Nur hizmetinin neşvü nema bulması için vesile olmalarıdır ve hepsinin ortak özelliği gurbette olmaları.

İlk gelenlerden birisi Mahmut Nurlan amcamız. 1970’li yıllarında Almanya’ya geldiğinde kendisi Risaleler ile tanışmışlığı varmış. Tuttuğu evin bir katında kendileri bir kaç kişi ile kalıyor, diğer katında Risale dersleri yaparlarmış. Bu böyle........

© Yeni Asya


Get it on Google Play