Bir de buna son yıllardaki geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı ve büyük ekonomik kriz eklenince eğitim, sağlık gibi konular gündemin gerisinde kalıyor.

Oysa, öğretmen atamalarından sınav sistemlerine, derslerin müfredatından görevdeki eğitimcilere kadar eğitimin sorunları yıllardır katlanarak devam ediyor.

Bir yanda yüzbinleri aşan atama bekleyen öğretmenler diğer yanda KPSS’yi kazansa dahi mülâkat sistemi yüzünden göreve başlayamayan eğitimciler bunlardan en önemlileri. Mülakatı kaldırma sözü verilmesine rağmen bu sözün yerine getirilmemesi öğretmen olmak isteyen insanları başka işler yapmaya itiyor.

Söyleniyor ama yapılmıyor

Bir önceki MEB Bakanı Ziya Selçuk herkesin üniversite okumak zorunda olmadığını, meslek liselerinin güçlendirilmesini ve üniversitelerdeki yığılmanın azaltılması gerektiğini söylemişti. Bir yanda, her ile üniversite açmakla övünüp diğer yanda “Üniversite öğrencisi sayısı çoksa o ülkede sorun vardır” diye söylendiğini hatırlıyoruz. Selçuk’un, “Herkes üniversiteli olmak zorunda değil, ‘Sen ağa ben ağa bu inekleri kim sağa’ durumu var” sözünün üzerinden yıllar geçti ama bir adım atılmadı.

İlkokul çağlarına inen uyuşturucu ve alkol kullanımı konusu da ülkenin en büyük sorunları arasında. Okullarda manevî eğitime yeteri kadar önem verilmemesi kötü alışkanlıkların yaygınlaşmasına sebep oldu, oluyor.

Çocuklar tatillerde günlerin çoğunluğunu cep telefonu ile geçiriyor. Televizyon ve internetin kötü amaçlı kullanılmasından dolayı sorunlar her geçen gün derinleşiyor. Bunun için de önce anne-babalara ardından eğitimcilere bu konuda önemli görevler düşüyor. Çocukları okumaya sevk etmek birçok kötülüğün önüne geçtiği bilimsel bir gerçek.

Bir araştırmaya göre, Türkiye’deki çocuklar telefonlarında oyun oynamak ve sosyal medya uygulamalarını kullanmak için gece yarısını bekliyor. Çocukların yüzde 49’u 23:00–04:00 saatleri arasında mobil oyun oynarken, yüzde 60’ı da aynı saatlerde sosyal medya uygulamalarını kullanıyor. Araştırmaya göre çocuklar sosyal medya uygulamaları ve mobil oyunlarda günde ortalama 4,5 saat vakit geçiriyor.

Kitap ihtiyaç sıralamasında 235. sırada olursa!

Yapılan araştırmalara bakarsak sorunun nereden kaynaklandığını görürüz. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk halkı, kitaba yılda yalnızca 6 saat vakit ayırması sorunların kaynağını da gösteriyor. Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı isimli çalışmaya göre, Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235. sırada… Japonya’da toplumun yüzde 14′ü, Amerika’da yüzde 12′si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21′i düzenli kitap okurken, Türkiye’de yalnızca on bin de bir kişi kitap okuyor. BM İnsani Gelişim Raporu’nda kitap okuma sıralamasında, Türkiye 86. sırada. Aynı araştırmaya göre, Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı 100, Avustralyalı kitaba 100 dolar ayırıyor. Dünya ortalaması 1,3 dolar iken, Türkiye’de bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar (45 cent) harcıyor.

Dijital bağımlılık

Türk Eğitim-Sen’in, Ocak ayında açıkladığı “Türkiye’de Dijital Bağımlılık Araştırma Raporu” da tehlikenin boyutları ortaya çıkmıştı.

Raporda, internet ve dijital teknolojilerin gelişiminin sağladığı pek çok faydanın yanı sıra sınırlayıcı, zorlayıcı ve olumsuz yönde etkilere sahip özellikleri de bulunduğu belirtilirken, çarpıcı verilen ortaya çıkıyor. Ortaokul ve lise öğrencilerinin oyun oynama süreleri arttıkça akademik başarıları düşüyor. Teknolojinin olumlu yanlarının yanı sıra siber zorbalık, bilgi dezenformasyonu, kişisel bilgi güvenliğinin zaafa uğraması, yabancılarla iletişim kurma gibi zararları bulunuyor.

Görülüyor ki, büyük bir tehlike evimizin içinde. Bu yüzden aileler uyanık olmalı.

QOSHE - Evin içindeki tehlike - Mehmet Kara (2)
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Evin içindeki tehlike

6 1
15.04.2024

Bir de buna son yıllardaki geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı ve büyük ekonomik kriz eklenince eğitim, sağlık gibi konular gündemin gerisinde kalıyor.

Oysa, öğretmen atamalarından sınav sistemlerine, derslerin müfredatından görevdeki eğitimcilere kadar eğitimin sorunları yıllardır katlanarak devam ediyor.

Bir yanda yüzbinleri aşan atama bekleyen öğretmenler diğer yanda KPSS’yi kazansa dahi mülâkat sistemi yüzünden göreve başlayamayan eğitimciler bunlardan en önemlileri. Mülakatı kaldırma sözü verilmesine rağmen bu sözün yerine getirilmemesi öğretmen olmak isteyen insanları başka işler yapmaya itiyor.

Söyleniyor ama yapılmıyor

Bir önceki MEB Bakanı Ziya Selçuk herkesin üniversite okumak zorunda olmadığını, meslek liselerinin güçlendirilmesini ve üniversitelerdeki yığılmanın azaltılması gerektiğini söylemişti. Bir yanda, her ile üniversite açmakla övünüp diğer yanda “Üniversite öğrencisi sayısı çoksa o ülkede sorun vardır” diye söylendiğini hatırlıyoruz. Selçuk’un, “Herkes üniversiteli olmak zorunda değil, ‘Sen ağa ben ağa bu inekleri kim sağa’ durumu var” sözünün üzerinden yıllar geçti ama bir adım atılmadı.

İlkokul çağlarına inen uyuşturucu ve alkol kullanımı konusu da ülkenin en........

© Yeni Asya


Get it on Google Play