Sevmek, kâınatın mayasında ve insanın fıtratında vardır. Rabbimizin bu duyguyu insanın kalbine yerleştirmesinde sayısız hikmetler vardır. Bu duygunun; insanı sorumlu tutan ve hesaba çektirecek olan tarafı da, bu duygunun yerinde sarfedilip sarfedilmediğidir.

Bu hususta; kâinat üniversitesinde, Resulullah Efendimiz’in (asm) rektörlüğünde, Sahabe-i Kiram nezdinde “sevmek” üzerine bütün ümmete verilen muazzam bir ders var.

Peygamber Efendimizin (asm) Sahabe-i Kiramla oturduğu bir zamanda, Hz. Ebubekir’den (ra) başlayarak onlara sorduğu, “dünyadan neyi seviyorsun” sorusuyla başlayan bir ders!

Derse her katılanın ve soruya her muhatap olanın, bilhassa üç şeye olan sevgisini izhar etmesiyle, ahirzaman ümmetinin kulaklarında her daim çınlaması gereken bir ders!

Sadece Ebu Zerri Gıfarî Hazretlerinin sevdiği üç şeye bakalım. İşte onun sevdiği üç şey: “Açlık, hastalık ve ölüm.”

Hazret-i Peygamber (asm), ona bunları niçin sevdiğini sorar. O da der ki: “Açlığı, kalbim incelsin diye; hastalığı, günahlarım hafiflesin diye; ölümü ise Rabbime kavuşmak için seviyorum.”

Ebu Zer-i Gıfarî Hazretleri, maddî olan o musîbetleri maneviyat hesabına seviyordu. Bugün dünyayı kasıp kavuran manevî açlık, manevî hastalık ve manevî ölüm; Hazret-i Ebu Zer’in sevdiği açlık, hastalık ve ölüm cinsinden değillerdir.

Aklı başında ve imanı kalbinde olan her mü’min, böylesi manevî açlıktan, hastalıktan, kalbin kasaveti ve kararması mahiyetindeki manevî ölümden Allah’a sığınmalı ve bütün insanlığın bunlardan kurtulması için çalışmalı ve duâ etmelidir.

Bir tek sevgi meselesi zaviyesinden bakıldığı zaman bile, manevî olan açlığın, hastalığın ve manevî ölümün ne düzeyde seyrettiği anlaşılır.

Sevmek ve sevilmek kadar, sevginin yerinde ve lâyıkıyla sarfedilmesi de çok önemlidir. Hani şu “eksen kayması” tabiri var ya; onun en usturuplusu bugün sevgi meselesinde göze batıyor.

Kedi, köpek, araba vesaire sevgilerinden geçtik; karşılığını asla bulamayan ve bulamayacak olan öyle sevgi harcamaları var ki, sadece beyhude zayi olmakla kalmayıp, sahibini de azap içinde bırakıyor.

Yani Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi: “Halbuki, şu hercümerç âlemde ve rüzgâr deveranında hiçbir şey kararında kalmadığından, biçare kalb-i insan her vakit yaralanıyor. Elleri yapıştığı şeylerle, o şeyler gidip ellerini paralıyor, belki koparıyor. Daima ıztırap içinde kalır. Yahut gafletle sarhoş olur.”

Ve kurtuluş reçetesini de yazıyor: “Mâdem öyledir, ey nefis; aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl sahibine mahsustur. Ne vakit hakiki sahibine verdin; o vakit bütün eşyayı O’nun namıyla ve O’nun âyinesi olduğu cihetle ıztırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet (şiddetli ceza) olur.”

Batı’nın “Sevgililer Günü” ilân ettiği bu 14 Şubat’ta, nazarı “En Sevgili”ye çevirme noktasında bir zerre-i miskal vesileliği büyük saadet sayarız. Bu vesileyle; yirmi bir sene önce 15 Şubat’ta Kurban Bayramı hitamında ömrüne hatime çektirilen sevgili Celal Yaprak Ağabeyimin de, bütün evdiklerimiz arasında anılmasını minnetle arz ederiz.

QOSHE - Sevmeyi biliyor muyuz? - Mikail Yaprak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sevmeyi biliyor muyuz?

7 1
15.02.2024

Sevmek, kâınatın mayasında ve insanın fıtratında vardır. Rabbimizin bu duyguyu insanın kalbine yerleştirmesinde sayısız hikmetler vardır. Bu duygunun; insanı sorumlu tutan ve hesaba çektirecek olan tarafı da, bu duygunun yerinde sarfedilip sarfedilmediğidir.

Bu hususta; kâinat üniversitesinde, Resulullah Efendimiz’in (asm) rektörlüğünde, Sahabe-i Kiram nezdinde “sevmek” üzerine bütün ümmete verilen muazzam bir ders var.

Peygamber Efendimizin (asm) Sahabe-i Kiramla oturduğu bir zamanda, Hz. Ebubekir’den (ra) başlayarak onlara sorduğu, “dünyadan neyi seviyorsun” sorusuyla başlayan bir ders!

Derse her katılanın ve soruya her muhatap olanın, bilhassa üç şeye olan sevgisini izhar etmesiyle, ahirzaman ümmetinin kulaklarında her daim çınlaması gereken bir ders!

Sadece Ebu Zerri Gıfarî Hazretlerinin sevdiği üç şeye bakalım. İşte onun sevdiği üç şey: “Açlık, hastalık ve ölüm.”

Hazret-i Peygamber (asm), ona bunları niçin sevdiğini sorar. O da der ki: “Açlığı, kalbim incelsin diye; hastalığı, günahlarım hafiflesin diye; ölümü ise Rabbime kavuşmak için seviyorum.”

........

© Yeni Asya


Get it on Google Play