AB içerisinde farklı düşünen üyelerden dolayı, yukarıda zikredilen gelişmelerin AB’nin karar alma, strateji geliştirme, ortak dış ve güvenlik politikalarında istikrarını sarstığı muhtemeldir. Çünkü bunların tamamı AB’nin güvenlik boyutlarıyla ilgilidir.

Avrupa’nın güvenliği İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945’ten beri ABD’ye bağlı gelişmiştir. Birde 1945’ten günümüze değin güvenlikte yaşananlar, özellikle Ukrayna’daki savaş ve ABD’de değişen başkanların ve hükümetlerin politikaları AB’nin kendi güvenlik sorumluluğunu almasını gerektiren yöndedir. Ancak henüz AB, belirtilen sorumluluğun zorunluluğunu tam olarak idrak edebilmiş değildir. AB tarafından ABD’nin bölgesel ve küresel gelişmelerde nasıl rol oynayacağının izlenmesi ve Ukrayna’ya ABD’nin muhtelif yardımlarının devam edip etmeyeceği tartışmaları vb. AB’nin ortak dış ve güvenlik politikasının yeterince olgunlaştıramadığına işarettir.

Her ne kadar AB, Ukrayna’yı destekliyor olsa da, Rusya’nın işgalinin başlangıcından beri Macaristan’ın AB’nin kararlarına aykırılığını söz konusu. Ayrıca Brüksel’de 26 Ekim’de düzenlenen AB Liderler Zirvesi’nde Slovakya Başbakanı Robert Fico “Kiev’e yapılacak 50 milyar Avroluk AB yardımının, yüksek yolsuzluk oranına sahip Ukrayna’da kötüye kullanılmayacağına dair garanti” talebini, AB’nin güvenliğine tehdit olarak algılayanlar mevcut.

Slovakya’da 30 Eylül’de yapılan seçimleri birinci tamamlayan Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Robert Fico 24 Ekim’de dördüncü kez başbakan olarak görevlendirildi. Fico, seçim kampanyasını “Ukrayna’ya askerî yardımı sonlandırma, dış politikayı AB’den ve ABD’den bağımsız hâle getirme ve Batı Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenlere karşı sınırları koruma hususunda sertlik yanlısı vaatleriyle” yürütmüştü. Ukrayna’ya yapılan yardımları eleştirenler arasında Macaristan Başbakanı Victor Orban da bulunuyor.

Bununla birlikte Slovakya ve Macaristan’ın Ukrayna’ya yardımları eleştirme veya veto etmesi, Ukrayna’nın Rusya karşısında zayıflayacağı ve AB’nin (Avrupa) güvenlik ve istikrarının olumsuz etkileyeceği tereddütlerine yol açıyor.

Avrupa’nın diğer güvenlik stratejisi de göç ve iltica konusundadır. AB üyeleri kapsamlı bir göç ve iltica stratejisinde anlaşmaya varamadılar. Ancak AB göçmenlerin/mültecilerin Avrupa’ya ulaşmasını engellemek için Libya, Tunus ve Türkiye’yle anlaşmalar yapmıştı. AB şimdi aynı anlaşmaların müzakerelerini Mısır ve Fas’la yürütüyor. Böylece AB, mâli yardımlarla Akdeniz merkezli göçmen akşını önleyebileceğini düşünüyor. Aynı zamanda AB, göçmen akışını engelleyerek Avrupa’da göçmen/yabancı karşıtı aşırı sağcı hareketleri de zayıflayacağı iddiasında.

Avrupa’da İsrail-Hamas savaşından dolayı, Yahudi düşmanlığı anlamındaki Anti-Semitizm ile Müslümanlardan duyulan korku manasındaki İslamofobi’nin yükselişe geçtiği muhtelif istatistiklerle belirtiliyor. İsrail-Hamas çatışmasının başlamasıyla birlikte Almanya, Fransa ve Avusturya’da Yahudilik karşıtı olaylar artarken, İngiltere’de de Müslüman karşıtı eylemlerde artış görüldüğü kaydediliyor. Yani Avrupa’da İsrail-Hamas savaşının toplumsal, dinî, etnik vb. olumsuz etkileri mevcut. Bu durum AB’nin Avrupa güvenliğini sağlamada zorlandığının işareti.

İsrail-Hamas savaşının devamı, Avrupa’da muhtelif güvenlik sorunlarının süreceği yönünde değerlendiriliyor. Dolayısıyla Batı’nın tarafgirlikle değil, hakiki manadaki barış girişimleriyle hareket etmesi gerekiyor. Afrika, Ortadoğu ve Filistin’in güvenlik ve istikrarda olması; Avrupa/Batı/AB’nin de güvenlik ve istikrarda olmasına kuvvetle muhtemeldir.

QOSHE - Avrupa’nın güvenliği Filistin’den geçiyor - Muhammet Örtlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Avrupa’nın güvenliği Filistin’den geçiyor

3 9
04.11.2023

AB içerisinde farklı düşünen üyelerden dolayı, yukarıda zikredilen gelişmelerin AB’nin karar alma, strateji geliştirme, ortak dış ve güvenlik politikalarında istikrarını sarstığı muhtemeldir. Çünkü bunların tamamı AB’nin güvenlik boyutlarıyla ilgilidir.

Avrupa’nın güvenliği İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945’ten beri ABD’ye bağlı gelişmiştir. Birde 1945’ten günümüze değin güvenlikte yaşananlar, özellikle Ukrayna’daki savaş ve ABD’de değişen başkanların ve hükümetlerin politikaları AB’nin kendi güvenlik sorumluluğunu almasını gerektiren yöndedir. Ancak henüz AB, belirtilen sorumluluğun zorunluluğunu tam olarak idrak edebilmiş değildir. AB tarafından ABD’nin bölgesel ve küresel gelişmelerde nasıl rol oynayacağının izlenmesi ve Ukrayna’ya ABD’nin muhtelif yardımlarının devam edip etmeyeceği tartışmaları vb. AB’nin ortak dış ve güvenlik politikasının yeterince olgunlaştıramadığına işarettir.

Her ne kadar AB, Ukrayna’yı destekliyor olsa da, Rusya’nın işgalinin başlangıcından beri Macaristan’ın AB’nin kararlarına aykırılığını söz konusu. Ayrıca Brüksel’de 26 Ekim’de düzenlenen AB Liderler Zirvesi’nde Slovakya Başbakanı Robert Fico “Kiev’e yapılacak 50........

© Yeni Asya


Get it on Google Play