En önemlisi Arap dünyasında artık iddia edilen Filistin meselesinin önemli olmadığı, İsrail’in boyunduruğu altında Filistin yönetimi ve halkının 7 Ekim öncesi mevcut şartlarla varlığını sürdürebileceği şeklindeki düşünce yanılgısından uzaklaşıldığı görülüyor. 7 Ekim’le birlikte Filistin meselesinin önemi Arap dünyasında dinî ve millî kimlik açısından yükseliştedir. İsrail’in Filistinlilere karşı savaş ve insanî hukuk dışı saldırıları ile Batı’nın (ABD-Avrupa) İsrail’e desteği, Arap ve Müslüman kamuoyunda Batı karşıtlığını arttırıyor.

Ancak Batı’nın Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşta, Ukrayna’daki siviller için daha insanî, etkili, temkinli ve muhtelif yardım amaçlı söylemlere ve politikalara başvurduğu herkesin malûmu. Batı’nın benzer davranışı Filistinliler için göstermemesi, Arap ve Müslüman kamuoyundaki tepkilerin nedenidir. Dolayısıyla Ukrayna ve Filistin karşılaştırmasında, Batılı güçlerin çifte standardı, uluslararası düzeni de aşındırarak güvensizliğe yol açıyor.

Bununla birlikte iki taraf arasında başlayan çatışmalar, İsrail’le “İbrahim Anlaşması” imzalayarak “normalleşen” Mısır (1979), Ürdün (1994), Birleşik Arap Emirlikleri (2021), Bahreyn (2021) ve fiili olarak Suudi Arabistan gibi devletlerin, bölgede Filistin-İsrail barışının sağlanmadan gerçek manada “normalleşme”lerinin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Normalleşme anlaşmaları, ağırlıkla Körfez’in Arap ülkeleri ve İsrail arasında bölgesel güvenlik ve ekonomiyi inşa edilmesini hedeflemektedir.

Tüm bu gelişmeler, Arap Barış Girişimi tarafından Arap Ligi’nin 28 Mart 2002’de Beyrut’taki zirvesinde “1991’de Madrid Konferansı’nda teyit edilen 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararları, barış için toprak ilkesi, İsrail’le normal ilişkiler kurulması, başşehri Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kabul edilmesi ve İsrail’le kapsamlı barış yapılması” ilkelerini böylece baltalamıştır.

Zamanla bölgesel aktörlerin İbrahim Anlaşmaları’yla, Filistinliler’den desteğini çekerek meydana getirdikleri boşluğu İran doldurmuştur. Beyaz Saray’da imzalanan normalleşme anlaşmalarıyla ABD Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin gibi Levant ülkelerini bir kenara bırakarak, Körfez ülkeleriyle ilişkilerini ilerletmeyi tercih etmiştir. Çünkü 9-10 Eylül’de Yeni Delhi’deki G-20 Liderler Zirvesi’nde Körfez ve İsrail’i de kapsayan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ticaret rotasının ABD destekli olduğu kuvvetle muhtemeldir. Yine ABD, Hindistan merkezli “Yeni Baharat Yolu” projesini, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne karşı bir argüman biçiminde değerlendiriyor.

Suudi Arabistan ve İsrail arasından süren normalleşme görüşmelerinin, Gazze’deki çatışmalar nedeniyle askıya alındığı kaydediliyor. İsrail’in normalleşme anlaşması imzaladığı ülkelerde de İsrail karşıtlığı yükselişte. Ancak normalleşmenin sürdürülebilirliği için de savaş sonrası Filistinlilerin durumu ve İsrail’de Binyamin Netanyahu sonrasında kurulacak yeni hükümetin beklendiği yönünde bir görüş hâkim.

Gazze-İsrail çatışmalarında topyekün savaş durumuna geçilerek, tehdidin yükselmesi elbette küresel güçlerin de ilgisini çekiyor. Yani bölgesel gerilimin küresel ölçekte yayılması tehlikesi ihtimallerdendir. Değişen bölgesel dinamiklerin, uluslararası düzeni de olumsuz etkilediği gözden kaçırılmamalıdır.

QOSHE - Filistin-İsrail çatışması ve değişen bölgesel dinamikler - Muhammet Örtlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin-İsrail çatışması ve değişen bölgesel dinamikler

2 0
07.11.2023

En önemlisi Arap dünyasında artık iddia edilen Filistin meselesinin önemli olmadığı, İsrail’in boyunduruğu altında Filistin yönetimi ve halkının 7 Ekim öncesi mevcut şartlarla varlığını sürdürebileceği şeklindeki düşünce yanılgısından uzaklaşıldığı görülüyor. 7 Ekim’le birlikte Filistin meselesinin önemi Arap dünyasında dinî ve millî kimlik açısından yükseliştedir. İsrail’in Filistinlilere karşı savaş ve insanî hukuk dışı saldırıları ile Batı’nın (ABD-Avrupa) İsrail’e desteği, Arap ve Müslüman kamuoyunda Batı karşıtlığını arttırıyor.

Ancak Batı’nın Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşta, Ukrayna’daki siviller için daha insanî, etkili, temkinli ve muhtelif yardım amaçlı söylemlere ve politikalara başvurduğu herkesin malûmu. Batı’nın benzer davranışı Filistinliler için göstermemesi, Arap ve Müslüman kamuoyundaki tepkilerin nedenidir. Dolayısıyla Ukrayna ve Filistin karşılaştırmasında, Batılı güçlerin çifte standardı, uluslararası düzeni de aşındırarak güvensizliğe yol açıyor.

Bununla birlikte iki taraf arasında başlayan çatışmalar, İsrail’le........

© Yeni Asya


Get it on Google Play