Üstadı, dünya tanıyor, dünya onu medhediyor, hayranlığını ifade ediyor. Ama bizde iki değişik kitle, üstada pek sıcak bakmıyor. Bunlardan birisi, “ihtiyar hoca” misillü bazı tarikat ve cemaat mensubları ile âlimliği kendinden menkul bazı zevat, yekten Üstadı kıskandıklarından dolayı öyle hareket ediyorlar. Diğeri de, “dini siyâsete alet eden” gürûh. Onlar da, Üstadın din-siyaset münasebetindeki tespitinde, dinî siyâsete âlet etmeye müsaade etmediği için. Ve onlar, gerçek mânâda, üstadı çok da sevmezler. Ama maalesef, bazı nur talebeleri buna rağmen, üstadlarının rağmına, gidip onlara payanda olmaktadır.

Hâlbuki başta Mehmed Âkif Ersoy olmak üzere, eski ve yeni, bazı meşhur zatlar ile birçok münevverimiz, üstadı anlamış, takdir etmiş ve hakkında sitayişkâr sözler söylemişlerdir. Meselâ; Mısır, El-Ezher şeyhlerinden Şeyh Bâhid, Üstad ile sohbetinden sonra, ona “Bediüzzaman (zamanın eşsizi, eşi bulunmayanı) ” ünvânını vermiş. Diğer taraftan da, Mehmed Âkif, muhterem bir zevatın ekseriyette olduğu kişiler de şöyle söylemiştir: “Victor Hugolar, Shakespeare’ler, Descartes’ler, edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler.”

Bundan başka, meselâ Cemil Meriç, Üstad hakkında şöyle der: “Üstad Bediüzzaman`ın eserlerini şayet ilk gençlik yıllarımda tanımış, okumuş olsaydım, büyük ihtimalle gözlerimi bu kadar erken yaşlarda kaybetmezdim... Önce Batı`ya yönelerek peşine düştüğüm hakikati, yine Doğu`da buldum. Doğu`da ise, en parlak yıldız olarak Said Nursî`yi tanıdım... Tanzimat`tan bu yana, İslâm tefekkürünü temsil makamında, bir tek onu tanıdım. Başka hiçbir şahsiyet, bu makamı dolduramıyor, hakkını veremiyor…”

Prof. Dr. Şerif Mardin: ”Said Nursi, ilminin çapını ihata edemediğimiz zirvelerde bir dehadır!” Ayrıca, Üstad hakkında yazdığı “Bediüzzaman Said Nursî Olayı” diye de bir kitabı mevcuttur.

Kendisiyle, Kahire’de röportaj yaptığımız, Ezher şeyhlerinden Muhammed Ebu Leyla da, o zaman bize şunları söylemişti: “Bu eserler, okudukça bende ayrı bir tesir meydana getiriyordu, hayretler içerisinde kalıyordum. Hâlbuki Ezher bir İslâmî ilimler merkeziydi, burada binlerce kitap vardı, ama Bediüzzaman Said Nursî’nin Risâle-i Nur Külliyatında acaib bir hayattarlık vardı.”

Suriye Diyanet İşleri Başkan Vekili ve Suriye’nin Haseki Müftüsü İbrahim Nakşibendî ise, Risale-i Nurlar ve Üstad için şunları söylemiştir: “İnsanlık yolunu şaşırmış vaziyette. İnsanlık öyle bir duruma düştü. Güçlü devletler her zaman derin projeler içerisindeler. Tek çözüm kurtuluş yine Kur’an-ı Kerîm’e, Risalet’e dönüş yapmaktır. Ve ikinci en önemli çözüm ilmi ile amel eden âlimlerin yolundan gitmek, özellikle Bediüzzaman’ın izinden gitmek bir kurtuluş reçetesidir. Risale-i Nur, bütün İslâm dünyası için kurtuluş reçetesidir. Hutbelerimde: ‘Şu anda arkasından gidilecek mürşid Bediüzzaman’dır’ diye haykırdım. Bugün peşinden gidilecek yegâne mürşid, eli kimsenin cebinde olmayan Bediüzzaman’dır.”

Yine Hindistan asıllı, meşhur Ebu’l Hasan Ali En-Nedvi, Üstadın eserlerini tetkik ettiğini söyleyerek, şöyle der: “Bediüzzaman, asrımızın en büyük İslam âlimlerinden birisidir. Eserlerini devamlı okuyorum.”

Hulâsa: Bediüzzaman Said Nursî büyük bir âlimdir, müceddiddir, mücahiddir. Süfyanizmin dinsizlik projesini zir-u zeber ederek, dini tecdid etmiştir. Gelin Üstad Bediüzzaman Said Nursî’yi bir İslâm âlimi olarak görün, bilin, tanıyın!

Vefatının 64. Senesinde, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini, dua, rahmet ve hürmetle yâ’d ediyoruz!

QOSHE - Ne olurdu? Onu, bir İslam âlimi olarak görseydiniz… - Osman Zengin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ne olurdu? Onu, bir İslam âlimi olarak görseydiniz…

8 23
29.03.2024

Üstadı, dünya tanıyor, dünya onu medhediyor, hayranlığını ifade ediyor. Ama bizde iki değişik kitle, üstada pek sıcak bakmıyor. Bunlardan birisi, “ihtiyar hoca” misillü bazı tarikat ve cemaat mensubları ile âlimliği kendinden menkul bazı zevat, yekten Üstadı kıskandıklarından dolayı öyle hareket ediyorlar. Diğeri de, “dini siyâsete alet eden” gürûh. Onlar da, Üstadın din-siyaset münasebetindeki tespitinde, dinî siyâsete âlet etmeye müsaade etmediği için. Ve onlar, gerçek mânâda, üstadı çok da sevmezler. Ama maalesef, bazı nur talebeleri buna rağmen, üstadlarının rağmına, gidip onlara payanda olmaktadır.

Hâlbuki başta Mehmed Âkif Ersoy olmak üzere, eski ve yeni, bazı meşhur zatlar ile birçok münevverimiz, üstadı anlamış, takdir etmiş ve hakkında sitayişkâr sözler söylemişlerdir. Meselâ; Mısır, El-Ezher şeyhlerinden Şeyh Bâhid, Üstad ile sohbetinden sonra, ona “Bediüzzaman (zamanın eşsizi, eşi bulunmayanı) ” ünvânını vermiş. Diğer taraftan da, Mehmed Âkif, muhterem bir zevatın ekseriyette olduğu kişiler de şöyle söylemiştir: “Victor Hugolar, Shakespeare’ler, Descartes’ler, edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler.”

Bundan........

© Yeni Asya


Get it on Google Play