İşte, “üç aylar” diye dile getirdiğimiz günlerimiz de diğer günlerden farklı olan aylardandır. Bu ayların çocuklara isimm olarak konduğu ve yâd edildiğini görmekteyiz. Recep, Şaban ve Ramazan…

Zaman diliminde, diğer gün ve zamanlardan farklı olmadıkları halde, sevapları ve faziletleri sayılara sığmayan yüksekliktedirler. Recep ayında başlayan bu sevap günleri, Şaban ve Ramazan ayında zirveye çıkar. Ramazan ayının son on gününde ise yüksek bir manevi kârın aranması ile, bin aydan daha sevaplı ve faziletli bir kâra dönüşür.

Ramazan’ın bayramı, sevincin ve mutluluğun yaşandığı âsûde günlerin yaşanmasına ve sevaplı anlarına dönüşür. Hayatını sair günlerde günahlarla bulaşık geçiren müminler, bu aylar ve günler vesilesi ile kendilerini arındırma zamanlarına girerler.

Mallarından kırkta birini fakir Müslümanlara ayırarak farz ibadetlerini yerine getirerek, malların da kir ve pisliklerini temizlemiş olurlar. Özellikle, günümüzde yaşanan menfi tutum ve davranışlardan sıyrılan ehli iman, huzurun ve mutluluğun saadeti ile hayatlarını devam ettirirler. Dünya ve ahiret hayatında da mes’ut ve bahtiyar olmanın huzuru ile yaşarlar.

Dünya zinetinden bıkmış olanlar, Allah’ın sonsuz rahmet hazinelerinden doyasıya müstefid olurlar.

İşte, bu muhteşem günler ve ayların kıymetini bilmeyen ve takdir etmeyen ehli iman, ne kadar büyük bir nimetten mahrum kaldıklarını ilerde anlarlar ama, vakit geçmiş ve yaşanan yıllar mazide kalmış olur. Bu aylar bir de seçim atmosferinde geçeceği için, siyasilerin, bu ayların hürmetine söyledikleri sözlerini düşünerek, çeşitli nahoş sözler ile bu manavi havanın kirletilmemesine dikkat etmelerini dileriz.

Çünkü, bu bir hizmet yarışı ve rekabetidir. Seçilecek kim ve hangi partiden olursa olsun, saygıyı elden bırakmamaları gerekir. Seçim kazanacağım derken, bir yandan da manevi hayatını mahveden insanlar olmamaları gerekir.