Bilcümle ihtilâlât, bütün herc ü fesâdât, hem asıl, hem madeni, rezail ve seyyiat, bütün fâsid hasletler,

Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek, yahut iki kelâmdır.

Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar acından ölse, neme lâzım.”

İkincisi: “Rahatım için zahmet çek. Sen çalış, ben yiyeyim. Benden yemek, senden emekler.”

Birinci kelimede olan semm-i katili, hem kökünü kesecek, şâfi deva olacak tek bir devası vardır.

O da zekât-ı şer’î ki, bir rükn-ü İslâmdır. İkinci kelimede zakkum-şecer münderic. Onun ırkını kesecek, ribanın hurmetidir.

Beşer salâh isterse, hayatını severse, zekâtı vaz’ etmeli, ribayı kaldırmalı.

BEŞER, HAYATINI İSTERSE ENVÂ-I RİBAYI ÖLDÜRMELİ

Tabaka-i havastan tabaka-i avâma sıla-i rahim kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor

Sadâ-i ihtilâlî, vaveylâ-i intikamî, kin ve haset enîni. Yukarıdan iniyor

Zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm saikası. Aşağıdan çıkmalı

Tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisâl. Fakat merhamet ve ihsan yukarıdan inmeli,

Hem şefkat ve terbiye. Beşer bunu isterse sarılmalı zekâta, ribayı tard etmeli.

Kur’ân’ın adaleti bab-ı âlemde durup, ribaya der: “Yasaktır; hakkın yoktur, dönmeli.”

Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. (HÂŞİYE) Müthişini yemeden bu emri dinlemeli.

BEŞER ESİRLİĞİ PARÇALADIĞI GİBİ ECÎRLİĞİ DE PARÇALAYACAKTIR

Bir rüyada demiştim: Devletler, milletlerin hafif muharebesi, tabakàt-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevki ediyor.

Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.

Beşerin başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var: Vahşet ve bedeviyet, memlûkiyet, esaret, şimdi dahi ecîrdir; başlamıştır, geçiyor.

HÂŞİYE: Kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. Evet, beşer dinlemedi, İkinci Harb-i Umumî ile dehşetli silleyi de yedi.

Sözler, s. 792-93

LÛ­GAT­ÇE:

bilcümle: hepsi, bütünü.

enva-ı riba: faizin her çeşidi.

hayat-ı ihtilâl: karışıklık ve ihtilâle hayat veren sebepler.

hayat-ı riba: faizin canlanması.

hurmet: yasak olma, haram olma, haramlık.

mevt-i zekât: zekâtın, zekât müessesesinin ölümü.

riba: faiz.

saika: herkesi etkileyen şiddetli

yüksek ses.

semm-i katil: öldürücü zehir.

tekebbür: büyüklenme, başkalarını küçük görme.

vaz’ etmek: yerleştirmek, kural olarak koymak.

QOSHE - Faizi öldürüp zekâtı ihya etmeli - Risale-i Nurdan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Faizi öldürüp zekâtı ihya etmeli

9 4
30.03.2024

Bilcümle ihtilâlât, bütün herc ü fesâdât, hem asıl, hem madeni, rezail ve seyyiat, bütün fâsid hasletler,

Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek, yahut iki kelâmdır.

Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar acından ölse, neme lâzım.”

İkincisi: “Rahatım için zahmet çek. Sen çalış, ben yiyeyim. Benden yemek, senden emekler.”

Birinci kelimede olan semm-i katili, hem kökünü kesecek, şâfi deva olacak tek bir devası vardır.

O da zekât-ı şer’î ki, bir rükn-ü İslâmdır. İkinci kelimede zakkum-şecer münderic. Onun ırkını kesecek, ribanın hurmetidir.

Beşer salâh isterse, hayatını severse, zekâtı vaz’ etmeli, ribayı kaldırmalı.

BEŞER, HAYATINI İSTERSE ENVÂ-I RİBAYI ÖLDÜRMELİ

Tabaka-i havastan tabaka-i avâma sıla-i rahim kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor

........

© Yeni Asya


Get it on Google Play