Öyle ihâtalı ve azametli bir hafîziyet hükmeder ki, zîhayat her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinin defterini ve esma-i İlâhîye karşı lisan-ı hâl ile tesbihatına dair sahife-i a’mâlini misalî levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve Levh-i Mahfuz’un nümunecikleri olan kuvâ-yı hafızalarda ve bilhassa insanın dimağındaki pek büyük ve pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında ve sâir maddî ve manevî in’ikâs âyinelerinde kaydeder, yazdırır, zabtederek muhafaza altına alır. Sonra mevsimi geldikçe bütün o manevî yazıları maddî bir tarzda da gözümüze gösterip milyonlarla misaller ve deliller ve nümuneler kuvvetiyle, “Amel defterleri açıldığında. (Tekvir Suresi: 10)” ayetindeki en acib bir hakikat-i haşriyeyi, kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde milyarlar dil ile kâinata ilân eder. Ve başta nev-i insan olarak bütün zîhayatlar ve bütün eşya, fenâya düşmek ve ademe sukut etmek ve hiçlikte mahvolmak ve başta nev-i beşer olarak zîhayatlar, idam edilmek için yaratılmamışlar. Belki bekaya terakkî ile ve devama tasaffî ile ve sermedî vazifeye istidadıyla girmek için halk olunduklarını gayet kuvvetli ispat eder.

Evet, her baharda müşahede ediyoruz ki; güz mevsimi kıyametinde vefat eden hadsiz nebatat, bahar haşrinde her bir ağaç, her bir kök, her bir çekirdek, her bir tohum, “Amel defterleri açıldığında. (Tekvir Suresi: 10)” ayetini okuyup bir manasını, bir ferdini kendi diliyle, geçmiş senelerde gördüğü vazifenin misalleriyle tefsir ederek o azametli hafîziyete şehadet eder. “O (Allah) Evvel’dir, Âhir’dir, Zâhir’dir, Bâtın’dır” [Hadid Suresi: 3] ayetindeki dört muazzam hakikatleri her şeyde gösterip, hafîziyeti a’zamî derecede ve haşri bahar kolaylığında ve kat’iyetinde bizlere ders verir.

Asâ-yı Musa, Yedinci Mesele, s. 44

LÛ­GAT­ÇE:

adem: yokluk.

çiçek-i ekber: en büyük çiçek.

hafîziyet: Cenab-ı Hakkın her mahlûkun başına

gelecek vaziyetleri ve başından geçenleri

muhafaza etme, kaydedip saklama sıfatı.

hakikat-ı haşriye: diriliş gerçeği, öldükten sonra

diriliş hakikati.

halk olunmak: yaratılmak.

haşir: ölümden sonra dirilip Allah’ın huzurunda

toplanma.

ihâtalı: kuşatıcı.

in’ikâs: aksetme, yansıma.

kuvâ-yı hafıza: hafıza güçleri, hafıza kabiliyetleri.

Levh-i Mahfuz: Allah’ın ezelî ilmiyle kâinatta olmuş ve olacak şeyleri yazdığı levha.

tasaffi: saflaşma, durulaşma, temizlenme.

terakkî: ilerlemek.

zîhayat: hayat sahibi.

QOSHE - Her bahar, haşir hakikatini ilân eder - Risale-i Nurdan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Her bahar, haşir hakikatini ilân eder

7 1
16.04.2024

Öyle ihâtalı ve azametli bir hafîziyet hükmeder ki, zîhayat her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinin defterini ve esma-i İlâhîye karşı lisan-ı hâl ile tesbihatına dair sahife-i a’mâlini misalî levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve Levh-i Mahfuz’un nümunecikleri olan kuvâ-yı hafızalarda ve bilhassa insanın dimağındaki pek büyük ve pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında ve sâir maddî ve manevî in’ikâs âyinelerinde kaydeder, yazdırır, zabtederek muhafaza altına alır. Sonra mevsimi geldikçe bütün o manevî yazıları maddî bir tarzda da gözümüze gösterip milyonlarla misaller ve deliller ve nümuneler kuvvetiyle, “Amel defterleri açıldığında. (Tekvir Suresi: 10)” ayetindeki en acib bir hakikat-i haşriyeyi, kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde milyarlar dil ile kâinata ilân........

© Yeni Asya


Get it on Google Play