Ve o rahmetin vücudu, bu küre-i arzın simasındaki mevcudatın vücutları kadar kat’î olduğu gibi, o mevcudat adedince, tahakkukunun delilleri var.

Evet, zeminin yüzünde öyle bir hatem-i rahmet ve sikke-i ehadiyet bulunduğu gibi, insanın mahiyet-i maneviyesinin simasında dahi öyle bir sikke-i rahmet vardır ki küre-i arz simasındaki sikke-i merhamet ve kâinat simasındaki sikke-i uzmâ-i rahmetten daha aşağı değil. Âdeta bin bir ismin cilvesinin bir nokta-i mihrakiyesi hükmünde bir câmiiyeti var.

Ey insan! Hiç mümkün müdür ki sana bu simayı veren ve o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hatem-i ehadiyeti vaz’ eden Zat, seni başıboş bıraksın; sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın, hem hiçbir cihetle şüphe kabul etmeyen ve hiçbir vecihle noksaniyeti olmayan, Güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin? Hâşâ!

Ey insan! Bil ki o rahmetin Arşına yetişmek için bir mi’rac var. O mi’rac, Bismillahirrahmanirrahim’dir. Ve bu mi’rac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın yüz on dört surelerinin başlarına ve hem bütün mübarek kitapların ibtida’larına ve umum mübarek işlerin mebdelerine bak. Ve Besmelenin azamet-i kadrine en kat’î bir hüccet şudur ki İmam-ı Şafiî (ra) gibi çok büyük müçtehidler demişler: “Besmele tek bir ayet olduğu hâlde, Kur’ân’da yüz on dört defa nazil olmuştur.”

Sözler, 14. Lem’anın İkinci Makamı, s. 24

LÛ­GAT­ÇE:

arş: yüce makam, sema.

azamet-i kadir: itibarın, kıymetin büyüklüğü.

bilbedahe: apaçık bir şekilde.

câmiiyet: toplayıcılık, pek çok şeyi bünyesinde bulundurabilme özelliği.

hatem-i ehadiyet: Allah’ın birliğini her bir şeyde gösteren mühür.

hatem-i rahmet: Allah’ın şefkat ve merhametinin mührü, damgası.

hilkat: yaratılış.

ibtida’: başlangıç.

inayet: ihtimam, gözetim, lütuf, himaye.

kat’î: kesin.

kemâl-i intizam: tam ve eksiksiz düzen.

küre-i arz: yerküre; dünya.

mebde: başlama, başlangıç, kaynak, kök, esas.

nokta-i mihrakiye: odak noktası.

sikke-i ehadiyet: Cenab-ı Allah’ın her bir şeyde birliğine delâlet eden mühür.

şecere: ağaç.

vaz’ etmek: koymak.

ziya: ışık, aydınlık.

QOSHE - Rahmetin vücudu mevcudat kadar kat’î - Risale-i Nurdan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rahmetin vücudu mevcudat kadar kat’î

14 2
09.03.2024

Ve o rahmetin vücudu, bu küre-i arzın simasındaki mevcudatın vücutları kadar kat’î olduğu gibi, o mevcudat adedince, tahakkukunun delilleri var.

Evet, zeminin yüzünde öyle bir hatem-i rahmet ve sikke-i ehadiyet bulunduğu gibi, insanın mahiyet-i maneviyesinin simasında dahi öyle bir sikke-i rahmet vardır ki küre-i arz simasındaki sikke-i merhamet ve kâinat simasındaki sikke-i uzmâ-i rahmetten daha aşağı değil. Âdeta bin bir ismin cilvesinin bir nokta-i mihrakiyesi hükmünde bir câmiiyeti var.

Ey insan! Hiç mümkün müdür ki sana bu simayı veren ve o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hatem-i ehadiyeti vaz’ eden Zat, seni başıboş bıraksın; sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz........

© Yeni Asya


Get it on Google Play