Keza, Enes (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) buyurdular ki: “Bir mü’min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinde ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü’min ölünce her iki kapı da ağlarlar.” 2 Allah dostlarının vefatından dolayı, yerler, gökler, sema, dağlar, denizdeki balıklar bütün mahlûkat ağlar.

Ehl-i küfrün ölümünü ifade eden Kur’an-ı Kerim‘de mealen şöyle buyurmuş: “Ne gök ne yer onların üstünde ağlamadı”3 Bu ayetin mefhum-u muhalifinden (karşıt) şöyle anlaşılıyor: Ehl-ı imanın dünyadan gitmesiyle semavat ve zemin, onların üstünde ağlıyor.

Said Nursi hazretleri 23 Mart 1960’da Urfa’da vefat ettiği gün semavat ve zemin ağladığını tarikat şeyhlerinden Seyyit Muhammed Arapkendi hatıralarında şöyle ifade eder: “Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Arapkend Köyü’nde ikindiye yakın bir vakitte hava aniden kararmıştı. Şimdiye kadar hiç görülmeyen boğuk bir hava ortalığı kaplamıştı.

Gökyüzü akşam ile yatsı arası gibi bir havaya bürünmüştü. Ardından yağmur yağmaya başladı. Yağmur, normal bir yağmura benzemiyordu. Yağmur değil sanki bulutlardan kan yağıyordu. Sabah olup gün aydınlanınca gözün gördüğü her şey; taş, toprak, ağaçlar kana bulanmış gibi kıpkırmızı olmuştu.

Seyit Muhammed Arapkendi Hazretleri, havadaki bu durumu görünce cemaatiyle birlikte havaya bakarak: “Allah muhafaza buyursun. Böyle bir hava Hz. Hüseyin’in (ra) şehit edildiği günde de görüldüğü rivayet edilmişti. Bu hava büyük bir musîbetin habercisi ve büyük bir zat vefat edince olur” dedi.

Seyyit Muhammed Arapkendi Hazretleri ertesi gün öğle saatlerinde Bediüzzaman Said Nursî’nin (ks) vefat haberini alınca çok üzülür. Bediüzzaman Hazretleri’nin mübarek ruhuna fatiha okuyarak duâ eder ve şöyle der: “Bediüzzaman’ın bu kadar büyük bir zat olduğunu bilseydim mutlaka ona ulaşır; onu ziyaret ederdim.”

Bediüzzaman’ın vefatı

Bediüzzaman ağır hasta, 19 Mart 1960 tarihinde yanındaki talebeleriyle Urfa’ya doğru yola çıktı. 20 Mart’ta yağmurlu bir havada yaşanan bu yolculuk, onun son yolculuğuydu. 21 Mart günü Urfa’ya ulaştığında talebeleri Onu İpek Palas Oteli’ne yerleştirdiler. Bu arada otele gelen polisler, derhal Isparta’ya dönmesi emrini tebliğ ettiler.

Bunu duyan halk otelin önüne toplandı. Polis ısrarla Bediüzzaman ve yanındaki talebelerinin Urfa’dan ayrılmasını istiyordu. Bu baskı sürerken Bediüzzaman 23 Mart 1960 günü 27 numaralı odada, sabaha karşı vefat etti. Bediüzzaman, arkasında miras olarak altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur talebesini bırakmıştı. Bediüzzaman’ın naaşı Urfa’da Halilürrahman Dergâhı’nda kendisine ayrılan yere defnedildi. Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 64. yıl dönümünde rahmet ve minnetle yad eder, ruhu şad olsun…

Dipnotlar:

1- Derimi, mukaddime 32.1/ 351. 2- Kütüb-ü sitte, Tercüme ve Şerhi.3- Duhan sure 44/Ayet,29

QOSHE - “Alimin ölümü alemin ölümü gibidir” - Rüstem Garzanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Alimin ölümü alemin ölümü gibidir”

6 16
24.03.2024

Keza, Enes (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) buyurdular ki: “Bir mü’min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinde ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü’min ölünce her iki kapı da ağlarlar.” 2 Allah dostlarının vefatından dolayı, yerler, gökler, sema, dağlar, denizdeki balıklar bütün mahlûkat ağlar.

Ehl-i küfrün ölümünü ifade eden Kur’an-ı Kerim‘de mealen şöyle buyurmuş: “Ne gök ne yer onların üstünde ağlamadı”3 Bu ayetin mefhum-u muhalifinden (karşıt) şöyle anlaşılıyor: Ehl-ı imanın dünyadan gitmesiyle semavat ve zemin, onların üstünde ağlıyor.

Said Nursi hazretleri 23 Mart 1960’da Urfa’da vefat ettiği gün semavat ve zemin ağladığını tarikat şeyhlerinden Seyyit Muhammed Arapkendi hatıralarında şöyle ifade eder: “Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Arapkend Köyü’nde ikindiye yakın bir vakitte hava aniden kararmıştı. Şimdiye kadar hiç görülmeyen boğuk bir hava ortalığı kaplamıştı.

Gökyüzü........

© Yeni Asya


Get it on Google Play