Özel bir ortamda, bir kahve vesilesiyle oturunca sohbetin kalitesi de yükseliyor. Oradan buradan derken, bir hatırasını nakletti bana.

Üniversite öğrencilik yıllarımdaydı. Daha önce birkaç yıl bir nur medresesinde kalıp ayrılmıştım. Sonra Yeni Asya nur medresesinde kalmak üzere başvurdum. Bana orada kalma şartlarını vakıf bir ağabeyim ifade etti. Bana ne sorduysa, ‘ben yapamam’ diyerek, nefsim orada kalmamak için bahane üretiyordu. Sorular çok masumdu, kesinlikle yapabileceğim ve yapmam gereken vazifelerimdi ama nefsim masum değildi. Sürekli ilgili ağabeye ‘yapamam, edemem’ deyip duruyordum. Ben de kendime şaşırıyordum. Kendi kendime, ‘Senin derdin ne?’ deyip, içimde oluşan çelişkiye kızıyordum. Hem ihtiyacın var hem de ‘yapamam, edemem’ deyip duruyorsun. Anlaşılır değil.

İlgili vakıf ağabeyim, ortamın şartları olarak yemek, tesbihat, temizlik ne teklif ediyorsa, ben ‘hayır, olmaz’ diyordum. O da, ‘Tamam, onu ben hallederim. Ben yardımcı olurum.’ diyordu. “Kitap okuma saati var.” diyordu, “ben o kadar okuyamam, okumayı sevmiyorum.” diyordum. O yine, “Tamam, ortamda otur, yeter.” diyordu.

Böylece benim bütün itirazlarımı ortadan kaldırmış oluyordu. O sanırım bütün bu itirazların, hayra dirençlerin şeytanın telkiniyle nefisten olduğunu biliyordu ve onun için bana yardımcı oluyordu. Sonra, neyse başladık medreseye. Bir gün iki gün derken, işler yürüyordu.

Herkes temizlik yapıyor ben orada oturuyordum. Herkes kitap okuyor, ben okuma yazma bilmez gibi orada bakıyordum. Herkes nöbet usulü yemek hazırlıyor ben sadece yiyordum. Benim işlerimi de ilgili vakıf ağabey üstlenmişti. Yani işlerde bir aksama olmuyordu. Ben baktım bu gidiş hoş değil. Biraz da vicdan yaptım herhalde. Okumalarımı, temizliğimi, yemek nöbetlerimi bir bir yapmaya başladım. Hatta sonra kendime ben de şaşırdım, çünkü başka arkadaşların da temizlik, yemek nöbetlerine yardımcı olmaya başlamıştım. O gün bugündür sohbetlere zevkle katılıyorum. Ortamı çok seviyorum. Kitap okumak vazgeçilmezim oldu. Şimdilerde evliyim ve eşimle birlikte evde dersler yapıyoruz. O da yeni ben de ona yardımcı oluyorum.

Biliyorum o gün o vakıf ağabeyin anlayışı olmasaydı, benim nefsime teslim olma halimi anlamasaydı bugün belki kendi kardeşime, çevreme bu nur ortamlarını tavsiye eden biri olmayacaktım. Anlayış, genci anlamak farklı bir şey. Allah hepsinden razı olsun.

Hasılı, gençlerimizin vicdanlarını nasıl harekete geçireceğimizi bilmek gerek.

QOSHE - Gençlerde vicdanı harekete geçirmek - Sebahattin Yaşar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gençlerde vicdanı harekete geçirmek

5 1
13.11.2023

Özel bir ortamda, bir kahve vesilesiyle oturunca sohbetin kalitesi de yükseliyor. Oradan buradan derken, bir hatırasını nakletti bana.

Üniversite öğrencilik yıllarımdaydı. Daha önce birkaç yıl bir nur medresesinde kalıp ayrılmıştım. Sonra Yeni Asya nur medresesinde kalmak üzere başvurdum. Bana orada kalma şartlarını vakıf bir ağabeyim ifade etti. Bana ne sorduysa, ‘ben yapamam’ diyerek, nefsim orada kalmamak için bahane üretiyordu. Sorular çok masumdu, kesinlikle yapabileceğim ve yapmam gereken vazifelerimdi ama nefsim masum değildi. Sürekli ilgili ağabeye ‘yapamam, edemem’ deyip duruyordum. Ben de kendime şaşırıyordum. Kendi kendime, ‘Senin derdin ne?’ deyip, içimde oluşan çelişkiye kızıyordum. Hem ihtiyacın var hem de ‘yapamam, edemem’ deyip duruyorsun. Anlaşılır değil.

İlgili vakıf ağabeyim,........

© Yeni Asya


Get it on Google Play