Geçenlerde, içinde akademisyenler, askerî erkân ve bürokrasiden de bir kısım elitlerin olduğu bir müzakereli sohbette bulundum, biri aynen şöyle dedi: “Kimi Mehdi kimi Mesih bekleyen bir toplumda yaşıyoruz, bizim başka işimiz yok mu?” kabîlinden bir söz etti. Ben orada misafir konumunda olduğum için başta sesimi çıkarmadım, kimse bir tepki vermeyince vicdanen rahatsız oldum ve dayanamayıp söz hakkı alarak şunları söyledim:

Muhterem arkadaşlar, bu mesele öyle baypas edilecek kadar basit bir mesele değildir ve asırların, hatta muharref dinlerin de problemidir. Fakat çözüm ancak Hak din olan İslâm’dadır. Ben de Mehdi ve Mesih bekleyenlerden değilim. Ama hâşâ inkârımdan değil, bilakis inancımdan ve geldiğine inandığımdan beklemiyorum. Yani, zaman âhirzaman, bizim Mehdimiz de, Mesihimiz de gelmiştir. Fakat bu gibi kıyamet alâmetleri müteşabihattan olduğu için, imtihan gereği herkes anlayamamakta ve geldiği halde bekleyebilmektedir.

“Nasıl olur da geldiği halde anlayamayız?” derseniz, işte o yanlış telakkidendir. O halde doğru telakkîyi merak ederseniz, anlatabilmem için, meseleyi başlıca iki kısımda arz etmem gerekmektedir:

1. Meselenin aslı ve mahiyeti.

2. Vuku bulup bulmadığı.

(Yalnız bugünkü yazımda mekân darlığından, meselenin aslı ve mahiyeti üzerinde duracağım, nasipse ikinci maddesini [vuku bulup bulmadığını] haftaya arz etmek istiyorum.)

1. Meselenin asıl ve mahiyetini de iki şık olarak izah edelim:

a. Mehdi ve Mesih Meselesinin Aslı: Bizzat naslarda mevcuttur, yani ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde “Mesihiyyet” olarak çok açık ifade edilir, hatta hakkında icma-i ümmet dahi vardır. Nas olarak, 13 ayet-i kerime ve 300 civarında da hadis-i şerif vârittir. Buna rağmen maazallah inkâr etmenin küfrü mucip olduğunu da peşinen ifade etmem gerekir.

b. Bu meselenin mahiyetini kavramak için de; dost ve düşmanın kendisine Bediüzzaman dediği, meselenin gerçek ehli olan o zata, bu soru soruluyor, o soru ve cevabı aynen aktarıyorum:

“Sual: Ahirzamanda Hazret-i Mehdî geleceğine ve fesada girmiş âlemi ıslah edeceğine dair müteaddit rivayat-ı sahiha var. Halbuki şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dâhî ve hatta yüz dâhî derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı manevîsini temsil etmezse, muhalif bir cemaatin şahs-ı manevîsine karşı mağlûptur. Şu zamanda, kuvvet-i velâyeti ne kadar yüksek olursa olsun, böyle bir cemaat-i beşeriyenin ifsadat-ı azîmesi içinde nasıl ıslah eder? Eğer Mehdînin bütün işleri harika olsa şu dünyadaki hikmet-i İlâhiyeye ve kavânîn-i âdetullaha muhalif düşer. Bu Mehdî meselesinin sırrını anlamak istiyoruz” diyorlar.

QOSHE - Mehdi ve mesih telakkileri -1 - Şemseddin Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mehdi ve mesih telakkileri -1

3 4
03.11.2023

Geçenlerde, içinde akademisyenler, askerî erkân ve bürokrasiden de bir kısım elitlerin olduğu bir müzakereli sohbette bulundum, biri aynen şöyle dedi: “Kimi Mehdi kimi Mesih bekleyen bir toplumda yaşıyoruz, bizim başka işimiz yok mu?” kabîlinden bir söz etti. Ben orada misafir konumunda olduğum için başta sesimi çıkarmadım, kimse bir tepki vermeyince vicdanen rahatsız oldum ve dayanamayıp söz hakkı alarak şunları söyledim:

Muhterem arkadaşlar, bu mesele öyle baypas edilecek kadar basit bir mesele değildir ve asırların, hatta muharref dinlerin de problemidir. Fakat çözüm ancak Hak din olan İslâm’dadır. Ben de Mehdi ve Mesih bekleyenlerden değilim. Ama hâşâ inkârımdan değil, bilakis inancımdan ve geldiğine inandığımdan beklemiyorum. Yani, zaman âhirzaman, bizim Mehdimiz de, Mesihimiz de gelmiştir. Fakat bu gibi kıyamet alâmetleri müteşabihattan olduğu için, imtihan gereği........

© Yeni Asya


Get it on Google Play