Ülkede demokrasinin olmadığını iddia ettiğimiz halde, önümüzdeki seçimler hakkında yazmamızı yadırgıyorlar. Evvelâ şu hususu arzedelim. Yazdıklarımızın; zamanımızı tesbit, yakın geçmiş ile mukayese ve siyasette olanların, projenin devamı niteliğinde gerçekleştiğinin izahı biliyorsunuz.

AKP’nin İstanbul adayının cömertçe vaadlerini uzaktan duyarken, 1989 lardaki ANAP’lı günleri hatırladım… Vatandaşa tencereyi verip, kapağını seçimden sonraya bırakan belediyeciliği… Açıkça rüşvet dağıtıyorlardı, halka… Bu gün de aynı şeyleri, milletin izzet ve haysiyetini kıracak seviyede yapıyor, AKP adayları… On altı milyon emekliyi on bin aylık ile süründüren 12 Eylül partisinin adayı; gençlere öğrenim kredilerini aylık on bin liraya çıkaracağını vadediyor.

Başka; evlenecek çiftlerin beyaz eşyalarını temin edeceklerinden… Elbette bunu; zinayı meşrulaştırarak evlenmeleri asgariye indiren hükümet söylüyor. Ve daha neler, neler… AKP’nin İstanbul’daki çalışmaları ve vaadlerini dinlediğinizde, hükümetin kasalarının dolu olduğu izlenimini alıyorsunuz. Fakat sokaklardaki perişaniyet ve kaos ise, hükümetin iflas eşiğinde olduğu kanaatini uyandırıyor. Hangisi doğru derseniz; arkasını global sermayeye dayamış ve İstanbul’u Asya’nın DAVOS’u yapma hayâlindeki neoliberallerin, seçimi kazanma uğrunda yeterli maddi desteğe sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Ankara’da daha zillet verici bir manzara… AKP adayı, seçildiği takdirde geçinemeyen ailelere ayda beş bin lira vereceğini vadediyor. Tıpkı bir müddet önce Cumhurbaşkanının “aziz milletinin emeklilerine” beş bin lira ulufe dağıttığı gibi… Millet mi bu ülkenin sahibi, yoksa 12 Eylül ile başa gelen idareciler mi ülkenin asıl sahibi, belirsiz…

12 Eylül’ün hipnoz fırtınasıyla sersemleşmiş bir kısım insanlarımız, ANAP veya AKP’nin şehirlerimizi veya ülkemizi beceriksizliklerinden düzgünce idare edemediklerini zannediyorlar. Asla… Kırk küsur senedir hiçbir mali sıkıntıya girmemiş bu hükümetleri idare edenlerin her türlü imkanlarının olduğuna inanmak zorundayız: Para, makina, her türlü bilgi/tecrübe ile mücehhez eleman ve ileri teknoloji… Peki neden beceremiyorlar, diyeceksiniz.

Ülkeyi idare edenlerin, sahnedekiler olmadıklarını halâ anlayamamışsak, hipnozdan biz de nasiplenmişiz demektir. Çıkış noktaları; vatan, millet, insaniyet, İslâmiyet ve milli kültür olmayanların belediyeciliklerindeki projeler günübirliktir. Oradaki siyasetçi, teknokrat veya bürokrat düşünmeden gereğini yapacaktır. Sonrası onları ilgilendirmiyor. ANAP ile AKP nin şu kırk küsur yılda çöpe attıkları siyasetçilerden, bürokrat ve donanımlı elemanlardan en az üç Türkiye inşa edilip idare edilemez miydi? İşin en haysiyet kırıcı tarafı ise, adi rüşvet veya sıradan ilgilere kapılarak şu Neoliberal hükümetlerde (Belediyelerde) kullanıldıktan sonra dışarıya atılanların kahredici sessizlikleri ve suskunlukları olmalı… Bermuda’ya yakalanmış gemiler gibi tarihin derin diplerine çöküyorlar, milletin serveti konumundaki insanlarımız…

12 Eylül Belediyecilerinin – belki de bilinçsizce- mücadele ettikleri değerlerin başında hukukun üstünlüğüne dayanan “SOSYAL DEVLET” gelmiş. Milletin sermayesini, birlikte çalıştıkları Marksist küresel sermayecilere bırakanlar, milli devletin kolunu-kanadını budarken, ithal ettiği global şirketleri devletin yerine ikame etmiş. İşte bakalım… Hizmet sektörleri... Sağlık ve Eğitim… Tedarik zincirleri ve nihayet vatanın toprağı olan mülkleri sözkonusu şirketlere devretmesi hadiselerinin çetelesini tutacaklar, hakikatin yanında söylediklerimizin çok küçük kaldığını göreceklerdir.

Ekonomisi bozulmuş bir ülkede vatandaşına yardımcı olmak, elbette devletin vazifesidir. Fakat bu yardımı belli hukuki ölçülere bağlamayıp keyfi ve parti menfaatine göre düzenliyorsa belediyecilik… Seçimler kışa denk geldiğinde odun- kömür, sair zamanlarda ise makarna ve bulgur dağıtan acube ve ayırımcı belediyecilikten bahsediyoruz. En küçük bir inşaat ruhsatında, parselasyonda, imar plânında vatandaşın helal mülklerine çöken belediyeciliğin mahiyetini araştırırsanız, bin senelik Müslüman Türk belediyeciliğinin işlediği cinayetlerinin 12 Eylülcülerce işlendiğini açıkgözlerle göreceksiniz. Milletin malını yağmada, mülksüzleştirmede, partililerini ihyada ve masumların hakkını gaspta Moğollara yaklaştıklarını hüzün içinde seyredeceksiniz.

İnşaallah devam edeceğiz…

QOSHE - 12 Eylülcü Neoliberallerde belediyecilik anlayışı üzerine… - Şükrü Bulut
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

12 Eylülcü Neoliberallerde belediyecilik anlayışı üzerine…

5 7
16.02.2024

Ülkede demokrasinin olmadığını iddia ettiğimiz halde, önümüzdeki seçimler hakkında yazmamızı yadırgıyorlar. Evvelâ şu hususu arzedelim. Yazdıklarımızın; zamanımızı tesbit, yakın geçmiş ile mukayese ve siyasette olanların, projenin devamı niteliğinde gerçekleştiğinin izahı biliyorsunuz.

AKP’nin İstanbul adayının cömertçe vaadlerini uzaktan duyarken, 1989 lardaki ANAP’lı günleri hatırladım… Vatandaşa tencereyi verip, kapağını seçimden sonraya bırakan belediyeciliği… Açıkça rüşvet dağıtıyorlardı, halka… Bu gün de aynı şeyleri, milletin izzet ve haysiyetini kıracak seviyede yapıyor, AKP adayları… On altı milyon emekliyi on bin aylık ile süründüren 12 Eylül partisinin adayı; gençlere öğrenim kredilerini aylık on bin liraya çıkaracağını vadediyor.

Başka; evlenecek çiftlerin beyaz eşyalarını temin edeceklerinden… Elbette bunu; zinayı meşrulaştırarak evlenmeleri asgariye indiren hükümet söylüyor. Ve daha neler, neler… AKP’nin İstanbul’daki çalışmaları ve vaadlerini dinlediğinizde, hükümetin kasalarının dolu olduğu izlenimini alıyorsunuz. Fakat sokaklardaki perişaniyet ve kaos ise, hükümetin iflas eşiğinde olduğu kanaatini uyandırıyor. Hangisi doğru derseniz; arkasını global sermayeye dayamış ve İstanbul’u Asya’nın DAVOS’u yapma hayâlindeki neoliberallerin, seçimi kazanma uğrunda yeterli maddi desteğe sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Ankara’da daha zillet verici bir manzara… AKP adayı, seçildiği........

© Yeni Asya


Get it on Google Play