Veya cumhurbaşkanımızın emrinde imiş görünen bir kısım medyanın iddia ettikleri gibi saldırganlar haçlılar olsaydı; İskoçya’dan Yeni Zelanda’ya milyonlarca Hıristiyan bu zulmü protesto ederler miydi?

Katliam bölgesine silahları ABD uçakları ve gemileri taşıdığından, uçak gemilerinin güvertelerinde ABD bayrakları dalgalandığından ve İsrailli canavarlara servis yapan canilerin üzerinde Pentagon elbiseleri bulunduğundan; elbette avam Amerika’yı suçlayacaktır. Bediüzzaman’ın; tarihî, siyasî, stratejik ve günümüz sosyolojisine ışık tutan Kur’anî fikirlerini dünya kamuoyuna ulaştıramadığımızdan, eksiği yine kendimizde arıyoruz.

Birinci Dünya Savaşının bitiminde (1919 güzü) Said Nursî; devletler ve milletler savaşının yerlerini, küresel sınıf savaşlarına bıraktığını, Sünûhat isimli eserinde söyleyecekti. Ve dört- beş sene sonra da deccaliyet Avrupasına verdiği meşhur NOTAsında, Avrupa’yı müsbet ve menfî olarak ikiye ayıracaktı. Yine bundan beş-altı sene sonra da (1929); Dünyayı ve insanlığı yok etme yolundaki âhir zaman deccaliyet felâketine karşı; Müslümanlarla Hıristiyanları ittifaka davet ediyordu. Aksi halde; her iki cenahın da mağlup olacaklarını, Hadis-i Şerife dayanarak kesin ifadelerle Mektubat kitabında yazıyordu. Evet, ahali bunu bilemezdi. Bilenleri de çeşitli usullerle susturdular ve cehaleti toplumlara hâkim kıldılar…

Gazze Katliamını; 2001 deki İkiz Kuleler katliamından başlayarak, Afganistan, Irak, Kahire, Libya ve Suriye katliamlarından müstakil değerlendirenlerin, zihnî tuzaklara yakalandıklarını öncelikle belirtelim.

Hatta Avrupa’da vuku bulan Ukrayna Savaşından da ayırmamamız gerekiyor. İkiz Kulelerdeki dört bin küsur masuma kim kıymışsa, aynı düşünce merkezinin emriyle ordular Afganistan’a yönelecekti. Deccaliyetin önemli son rükünlerinden Henry Kissinger’ın 11 Eylül sabahında Pentagon’a Hindikuş dağlarını ve Saddam Irak’ını işaret ettiği zaman, bu cinayetleri işleyen küresel organizenin mahiyeti, Risale-i Nurları okuyanlarca belliydiler. Zira Nur külliyatında bu felâketli hadiselerin kodları verilmişti.

Gazze’de yirmi beş bin masum katledildi ve dünyamız haklı olarak ayakta… Çünkü karşısında bütün milletlerin hışmına uğramış Yahudiler var. İlginçtir ki; Yahudilerin tarihçeleri, Müslüman- Hıristiyan için kanayan yara olan Filistin Meselesi, Siyonizm ve katil İsrail sloganları arasında; Gazze’nin hakiki faillerinin izleri kayboluyor.

Baba ve Oğul Bush zamanlarındaki “Amerikan Yüzyılı projesinin” arkasındaki Yeni Muhafazakârları (Dick Scheney, Wolfowitz, Hunhington, Kissenger v.d.) hatırlıyoruz. Amerikan Emperyalizmi, küresel silâh tüccarları, bankalar, buradaki neoliberal sermaye ve global değişimciler BOP üzerinden ittifaka gitmişlerdi. Gazze’de olduğu gibi, yalnızca yirmi beş bin kişi ölmemişti; Afganistan’da bir milyon, Irak ve Suriye’de iki küsur milyon, Mısır’da on binlerce, Libya’da yüzbinlerce ve Ukrayna’da beş yüz bin insan hayatlarını kaybetmişlerdi. BOP eş başkanları Erdoğan ile Berlusconi idiler… Ve yaklaşık beş milyon masum (yollarda ve gurbette ölenler dâhil) canvermişlerdi. Suçsuz insanları, sıradan arzu ve menfaatleri uğruna öldürebilecek dünya cereyanları hangileriydi? Bilhassa İkinci Dünya Savaşında Avrupa ve Rusya’da, daha sonra Çin’de milyonlarca insanı (yaklaşık altmış milyon) iktidarları uğruna kimler öldürmüşlerdi…

Bediüzzaman’ın Beşinci Şuâ eserinde, bazı mektup ve mahkeme müdafaalarında bu küresel çetenin mahiyetini anlatırken; bir askerine zarar gelme bahanesiyle, bir kasabayı bombalarla imha eden cereyandan bahsediyoruz. Bu canileri milli devletlere imale ettiğinizde, denklemi çözümsüz hale getirirsiniz. İşte Gazze’deki katliam, komünistlerin İkinci Dünya Savaşında tamamlayamadıkları dünya hâkimiyeti savaşından başka bir şey değildi. Olabildiğince savaşı yayabilme bahanesiyle önce HAMAS’ı kullanacaktı. İRAN’ı sıcak çatışmalara çekme bahanesiyle irtibat içindeki Husileri, Irak’taki kalıntı guruplarını ve kılıktan kılığa sokarak kullandığı IŞİD’i devreye sokacaktı. Çaresizce çırpınan Arap ve İslâm dünyası, karşılarındakilerin mahiyetlerini biliyorlardı. Bankalarından ticaretlerine ve hatta eğitilen askerlerine kadar geniş bir tuzakla karşı karşıya kaldığını bilmeselerdi, küçük de olsa bir tepki göstereceklerdi.

Türkiye’yi idare ederken şov ve avamı iğfalden öteye gitmeyen hükümetimizin finanse ettiği diziler, buradaki reklamlar, para ve ticaret transferleri ve diğer İsrail münasebetlerini bir karede değerlendirdiğimizde, yetkililerimizin de bu küresel çeteye tabi olduklarını rahatlıkla anlayacaksınız.

Ayrıca; kırk küsur önceki askerî darbe zamanındaki sivillerin verdikleri sözler, attıkları imzalar ve içine girdikleri ittifaklar, hükümetimizin oynadığı tiyatronun mahiyetini ortaya koyuyor…

QOSHE - Gazze’den girip Hint Körfezi’nden çıkmak isteyen Amerika değil - Şükrü Bulut
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze’den girip Hint Körfezi’nden çıkmak isteyen Amerika değil

3 15
09.02.2024

Veya cumhurbaşkanımızın emrinde imiş görünen bir kısım medyanın iddia ettikleri gibi saldırganlar haçlılar olsaydı; İskoçya’dan Yeni Zelanda’ya milyonlarca Hıristiyan bu zulmü protesto ederler miydi?

Katliam bölgesine silahları ABD uçakları ve gemileri taşıdığından, uçak gemilerinin güvertelerinde ABD bayrakları dalgalandığından ve İsrailli canavarlara servis yapan canilerin üzerinde Pentagon elbiseleri bulunduğundan; elbette avam Amerika’yı suçlayacaktır. Bediüzzaman’ın; tarihî, siyasî, stratejik ve günümüz sosyolojisine ışık tutan Kur’anî fikirlerini dünya kamuoyuna ulaştıramadığımızdan, eksiği yine kendimizde arıyoruz.

Birinci Dünya Savaşının bitiminde (1919 güzü) Said Nursî; devletler ve milletler savaşının yerlerini, küresel sınıf savaşlarına bıraktığını, Sünûhat isimli eserinde söyleyecekti. Ve dört- beş sene sonra da deccaliyet Avrupasına verdiği meşhur NOTAsında, Avrupa’yı müsbet ve menfî olarak ikiye ayıracaktı. Yine bundan beş-altı sene sonra da (1929); Dünyayı ve insanlığı yok etme yolundaki âhir zaman deccaliyet felâketine karşı; Müslümanlarla Hıristiyanları ittifaka davet ediyordu. Aksi halde; her iki cenahın da mağlup olacaklarını, Hadis-i Şerife dayanarak kesin ifadelerle Mektubat kitabında yazıyordu. Evet, ahali bunu bilemezdi. Bilenleri de çeşitli usullerle susturdular ve cehaleti toplumlara hâkim kıldılar…

Gazze Katliamını; 2001 deki İkiz Kuleler katliamından başlayarak, Afganistan, Irak, Kahire, Libya ve Suriye katliamlarından müstakil değerlendirenlerin, zihnî tuzaklara yakalandıklarını öncelikle belirtelim.

Hatta........

© Yeni Asya


Get it on Google Play