Elbette!

Her şey tamamen nasip, kader, kısmet işidir. Fakat bu, cüz’î irademizi inkâr etmemiz ve yok saymamız manasına da gelmiyor. Bir şeyde her ikisini birden algılayabilmeliyiz. Nasip ve kısmet işi olan bir şey, genelde bizim cüz’î irademiz tarafından da tercih edilmiş olabiliyor. Ya da bizim cüz’î irademizle tercih ettiğimiz bir şey, genelde ve aynı zamanda nasip ve kısmetimiz de olabiliyor!

Bununla beraber, cüz’î irademizle seçmediğimiz bir şey bazen kısmetimizde çıkmıyor değil. Ya da kimi zaman cüz’î irademiz başka bir hususta tercih bildirirken, bazen ummadığımız ve beklemediğimiz bir kapı başka bir cihetten açılmıyor değil!

Ne var ki bu tecelli yalnız evlilik tercihinde değil, her konuda ve her zaman söz konusu olmaktadır. Rabb-i Zülcelâl’imiz bunun için, “Belki sevmediğiniz şey, hakkınızda hayırlıdır. Bazen de sevdiğiniz bir şey sizin için şer olur. Allah her şeyi bilir, siz bilmezsiniz.” Buyurmakta ve dikkat nazarlarımızı kendi iradesine çevirmektedir. Fakat hemen belirtelim:

Nasibimiz Hayırlı Olandır

Yönelişlerimizde Allah’ın ilim ve iradesi hâkim olmasaydı, sayısız hatalardan kendimizi elbet koruyamazdık. Hep doğruyu ve hayırlı olanı mı seçtiğimizi sanıyoruz? Hiç, iyi diye seçtiğimiz, fakat başımıza belâ getiren birçok tercihimizi hatırlamıyor muyuz? Şer riskinden korunmak için, Allah’tan hep hayırlısını istemiyor muyuz?

Emin olmalıyız ki, bizim için nasip ve kısmet olan şey, hayırlı olan şeydir. Öbür seçenekler bize hayırlı değildir ki, nasip ve kısmet olmamıştır. Başkasına hayırlı olması, bize de hayırlı olacağı manasına gelmez. Biz bize özgü bir tecelli bekleriz ve buna liyakatimiz vardır. Cenab-ı Hak da bize, bize özel davranıyor. Başkasına verdiği şeyi bazen bizden bunun için esirgiyor. Çünkü bizim hayrımıza olan şey, o anda Allah’ın esirgemesindedir.

Nasip, Cenab-ı Hakkın bir şeyi bizim için uygun görmesi ve onu takdir etmesidir.

Bizim cüz’î irademiz ise bir dua mekanizmasıdır. Bir şeyi dilimizle dua edip istediğimiz gibi, kalben de istediğimiz şeye yöneliriz. Cüz’î irade kalbin yönelişinden ibarettir ki, bir nevi fiilî duadır. Veya fiilî dua başlangıcıdır. Fakat bu bir dua olduğundan, yöneldiğimiz şeyin hayırlı olmasını ve hayırlı olması halinde ihsan edilmesini de isteriz. Aynı zamanda o yöne doğru adımlarımızı atarız, harekete geçeriz. Allah’tan hayır umarak doğru bildiğimiz yolda yürürüz. Eğer istediğimiz şey gerçekleşirse, bunun bizim için hayırlı olan bir takdir olduğuna hükmederiz.

İyi ki Kader Bize Hakimdir

İrademiz, İlahi iradenin kuşatması altındadır. İyi ki böyledir. Yoksa hayatımız hiçbir zaman böylesine düzenli akıp gitmezdi. Fakat İlahi irade, bize de bir söz ve tercih hakkı vermiştir. Allah bir şeyi bizim için takdir ederken, bizim tercihimizi de dinler. Çünkü tercihimizden sorumluyuzdur. Ama tercih yaparken, hep yine Allah’a duâmız şu olur: ‘Allah’ım! Bize hayırlısını ver,’

Öyleyse bu meseleyi bıçak gibi birbirinden kesip koparıp atmak mümkün değildir. Yaratılan, Yaratıcıdan bağımsız olabilir mi? Bu mantıken mümkün mü? Yaratıcının, yaratılana söz ve tercih hakkı vermesi, sadece O’nun büyüklüğündendir. Yoksa –hâşâ- ihtiyacından değildir.

O halde sadece evlilik değil; her şey, her şey, her şey, bugünden düne baktığımızda kaderdir. Allah öyle takdir etmiştir. Bugünden yarına baktığımızda ise, tercih hakkımız vardır. Tercih ettiklerimizden sorumluyuz.

Eğer bizim tercihimize rağmen, Cenab-ı Allah bir şeyi farklı takdir etmişse, hiç şüphesiz, bizim için hayır olan odur. Allah buyurur ki: “Umulur ki, sizin çirkin gördüğünüz şeyde, sizin için hayır vardır. Ve umulur ki, sizin sevdiğiniz şeyde sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”1

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 216

QOSHE - Evlilik, kaderin neresindedir? - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Evlilik, kaderin neresindedir?

12 24
05.03.2024

Elbette!

Her şey tamamen nasip, kader, kısmet işidir. Fakat bu, cüz’î irademizi inkâr etmemiz ve yok saymamız manasına da gelmiyor. Bir şeyde her ikisini birden algılayabilmeliyiz. Nasip ve kısmet işi olan bir şey, genelde bizim cüz’î irademiz tarafından da tercih edilmiş olabiliyor. Ya da bizim cüz’î irademizle tercih ettiğimiz bir şey, genelde ve aynı zamanda nasip ve kısmetimiz de olabiliyor!

Bununla beraber, cüz’î irademizle seçmediğimiz bir şey bazen kısmetimizde çıkmıyor değil. Ya da kimi zaman cüz’î irademiz başka bir hususta tercih bildirirken, bazen ummadığımız ve beklemediğimiz bir kapı başka bir cihetten açılmıyor değil!

Ne var ki bu tecelli yalnız evlilik tercihinde değil, her konuda ve her zaman söz konusu olmaktadır. Rabb-i Zülcelâl’imiz bunun için, “Belki sevmediğiniz şey, hakkınızda hayırlıdır. Bazen de sevdiğiniz bir şey sizin için şer olur. Allah her şeyi bilir, siz bilmezsiniz.” Buyurmakta ve dikkat nazarlarımızı kendi iradesine çevirmektedir. Fakat hemen belirtelim:

Nasibimiz Hayırlı Olandır

Yönelişlerimizde Allah’ın ilim ve iradesi hâkim olmasaydı, sayısız hatalardan kendimizi elbet koruyamazdık. Hep doğruyu ve hayırlı olanı mı seçtiğimizi sanıyoruz? Hiç, iyi diye seçtiğimiz, fakat başımıza........

© Yeni Asya


Get it on Google Play